Egeden 1. Sayı - page 16-17

HAZİRAN 2009
15
14
Askerlik Dairesi Başkanı Albay
Süleyman Fethi, kendisinden kapu-
tunu isteyen ve “Zito” Venizelos diye
bağırmaya zorlayan Yunan soygun-
cusu askerin sözünü dinlemediği
için süngülerle parçalandı ve aldığı
yaralar yüzünden birkaç gün sonra
hastanede şehit oldu.
Fethi Bey o gün orada pek tabii
olarak hayatını kurtarmak isteyebilir
ve nasılsa ellerinden kurtulduğumda
bunların hesabını sorarım diye
düşünebilirdi. Ama o Türklük gururu
ve üniformasının onurunu ayaklar
altına aldırmadı. Bir büyük mücade-
lenin azmin, kararlılığın ve cesare-
tin simgesi olarak bugüne, bizlere
vatan nasıl kurtulur bunu gösterdi.
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki
kandır, toprak eğer uğrunda ölen
varsa vatandır” diyen Mithat Cemal
Kuntay’ın dizelerinin anlamını bize
öğretti.
15 Mayıs’ı 16 Mayısa bağlayan
gece, İzmirli Türkler için tam bir
karabasan oldu. Sabah Konak
Meydanı’nda başlayan soykırım,
gece daha da artarak sürdü. Bu
soykırım sırasında Türklerin oturduğu
yüzlerce ev basıldı, dükkânlarının
hemen tümü, kapıları kırılarak
yağmalandı ve çok sayıda savunmasız
insan öldürüldü. Öyle ki, Haziran
1919’da İzmir Merkez Jandarma
Komutanlığı’nın İstanbul’daki Jandar-
ma Genel Komutanlığı’na gönderdiği
bir raporda, “denizden 15 gün boy-
unca ceset çıkarıldığı” belirtiliyordu.
İlk gün 400’e ulaşan şehit sayısı,
bir haftada 2000’e ulaştı.
Bundan sonra üç yıl, üç ay, üç
hafta, üç gün süren işgal süresince
yaşananların boyutları yukarıda
anlatılanlarla kıyaslansın.
Sistematik bir yoketme planıyla
İzmir’in Türk varlığı yok edilmek
istenmişti. Gasp ve yağma, ırza ve
kutsal değerlere tecavüz, yangınlar,
işkence ve cinayetlerle geçen üç
buçuk yıl. Ta ki Gazi Mustafa Kemal
Paşa’nın verdiği “Ordular ilk hedefiniz
Akdeniz’dir, ileri!” emriyle Türklüğün
ve İzmir’in asli sahibine kavuştuğu
güne kadar.
“İzmir’in Türklüğü bir rakam
ve şekil, bir istatistik değildir. Zira
istatistikler ve rakamlar, ölü ve
bozulmuş olan ve cesetleri ancak
adetle sayılmaya layık olan milletler
içindir. Bursa bile, Konya bile bu kadar
Türk değildir. İzmir köylülerinin ruhu,
karşılarında şadan ve temiz sularını
sürükleyen Akdeniz’in, bu iklim-
lerin en güzelinde yaşayan denizler
güzelinin tazeliği, serinliği, kuvveti ile
dopdolu... İstatistik Türklerin lehinde
imiş! Yere batsın istatistik. İzmir Türk-
tür. Adet mantığı içinden kahraman
planları çıkar mı? İzmir’in yiğit ve
mert Türkleri niçin kendilerini rakamla
müdafaa etsinler?” (Büyük Mecmua,
nr.8, 28 Mayıs 1335/1919, s.115-116.)
Bakıyorsunuz 2009’da bile bazı
çevreler Türkiye için nüfus tabloları
çıkarıyor. Biri 36 etnik gruba bölüyor,
mezhepleri bile ayırıyor. Yapay
azınlıklar yaratıyor. Diğeri buna daya-
narak Türkiye mozaiktir diyor. Falih
Rıfkı’nın dediği gibi bizim 1919’da da
istatistiğe ihtiyacımız yoktu 2009’da
da yok.
Ancak o tarihte emperyalis-
tlere bu savunmayı dinletmenin
tek yolu vardı: O da bileğini bük-
türmeyip, öptürmek! Nitekim Türk
gençliği vatanına sahip çıkmak için
bir araya gelmiş 14 Mayıs akşamı
Bahribaba parkını doldurarak yapılan
konuşmalar ve dağıtılan bildirilerle
haklılığını tüm dünyaya haykırmıştı.
Buna karşılık İstanbul hükümetinin
uyuşukluğu ve İzmir’e atadığı yöneti-
cilerin basiretsizliği tarihe geçecek
kötü birer örnek olarak ertesi günü
meydana gelecek olaylara adeta
çanak tutmuştu.
Sonunda güzel İzmir’in üzerine
15 Mayıs 1919 bir karabasan olarak
doğmaya başlamıştı. Yunan Larissa
tümenini taşıyan gemiler sabahın
ilk ışıklarıyla birlikte Albay Zafirios
komutasında ilk olarak Pasaport’ta
Kramer Oteli önüne ve Punta iskeles-
ine yanaştı. Patris ve Atroniyos gemileri
kıyıya, çok sayıda asker çıkardı. İşgal
komutanının bildirisi dağıtılırken İzmir
Rum Patriği Hristostomos’un kutsadığı
Efzun alayı da İzmirli Rumların sevinç
gösterileri arasında Konak meydanına
doğru yürüyüşe geçti.
Kordon’dan Konak’a uzanan
yol geçirlirken Efzun askerlerinin
öncüleri Kemeraltı caddesine henüz
girmişlerdi ki bir silah sesi duyuldu ve
askerlere yol gösteren Rum bayrak-
tar cansız yere düştü. Ardından
Yunan askerleri çevreye gelişigüzel
ateş açarak görebildikleri her Türk’e,
çevredeki her binaya, yarım saat bo-
yunca kurşun yağdırdılar. Daha sonra
da Kemeraltı caddesine, çevredeki
kıraathanelere, otellere ve başkaca
yapılara dağılarak, rastladıkları her
Türk’ü süngüleyip kurşunladılar.
Kadınlar ve çocuklar bile bu
soykırımdan kurtulamadı.
1. Büyük yangın felaketinin ardından İzmir sokakları -1922.
(soldaki)
2. İşgal sırasında - 1919 (altta solda)
3. İşgalin ardından Kordon boyu - 1922 (altta sağda)
4. İki Türk subayı harabeye dönmüş İzmir sokaklarında - 1922
(yan sayfa üstte)
5. İşgalci Yunan Askerleri Konak Meydanı’nda - 1919
(yan sayfa altta)
1,2-3,4-5,6-7,8-9,10-11,12-13,14-15 18-19,20-21,22-23,24-25,26-27,28-29,30-31,32-33,34-35,36-37,...68
Powered by FlippingBook