Topluma Hizmet Kitabı - page 8

8
kimliğini yansıtmak istediği öğrenci tipinin tam da kendisidir. Bu tür bir
formasyon alışkanlıklarımızdan sıyrılmayı, yeni bir eğitim modeli geliştir-
memizi gerektirmektedir. Bu modelin anahtarı
sosyal sorumluluk
kavra-
mıdır. Nitekim XXI. yüzyıl dönemecinde bu kavram, tüm dünyada sanayi
kuruluşlarından eğitim, sağlık ve benzeri hizmet kurumlarına kadar çeşitli
alanlarda etik bir zorunluluk olarak hissedilmektedir. Çünkü enerji kay-
naklarının ve doğal zenginliklerin sınırlı olduğu, çevre kirliliğinin giderek
arttığı, küresel sorunların büyük boyutlara ulaştığı bir dünyada, tek tek
bireylere ve yaşanan ana odaklı anlayışlar, bir çözüm getirmemektedir.
Hepimizi sarıp sarmalayan ve ‘daima yeni hazlar’’ peşine düşüren medya-
tik tüketim kültürü hem ulusal, hem de küresel ölçekteki sorunları ağır-
laştırmaktan başka çıkış yolu sunmamaktadır. Günümüzde dünyayla ve
toplumla yeni bir ilişki tarzı geliştirmek, her zamankinden daha acil bir
sorumluluk olarak belirtiyor.
Günü idare etmek,
carpe diem
felsefesine sarılmak, güncelde hapsolup
kalmak yerine, geçmişten geleceğe uzanan bir perspektife sahip olmamız
ve projeler geliştirmemiz büyük önem taşıyor. Zamanın algısı, geçmişe
uzanmayıp yaşanan anla sınırlı kaldığında “süre” yok olur; projeler, tah-
minler ve hedefler belirlenerek geleceğe uzanmadığında ise “vade” yok
olur. Arka plansız ve ufuksuz bir zaman, sonuç olarak, insan zihninde sa-
dece olaylarla damgalanan, yani sadece olay olduğunda kavranan ilkel bir
zamana dönüşür.
Tarih bilinci sosyal dayanışmanın ve sorumluluk bilincinin zorunlu bir ko-
şuludur. XX. Yüzyıl başlarında cumhuriyetçi teorisyenlerden Bourgeois’nın
belirttiği gibi, her birimizin yaşamı, toplumumuzda hazır bulduğumuz bir
sosyal sermaye ya da miras üzerine inşa olmuştur; maddi ve manevi plan-
da tükettiğimiz veya yararlandığımız her şey, büyük ölçüde bizden önceki
kuşakların tasarruflarıdır. İçinde yaşadığımız köy ve kentler, kullandığımız
aletler, yediğimiz içtiğimiz gıdalar, okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz film-
ler, davranışlarımızı düzenleyen kurallar, haklarımızı koruyan hukukî çer-
çeve, moral ve etik norm ve ilkeler, vb. hepsi de hemen hemen tümüyle
başkalarının emek ve çabaları sayesinde oluşmuştur. Bu birikimin bilinci-
ne varmak, herkesin bir sosyal borcu olduğunu kavramak demektir; bu bi-
lincin yokluğu, sosyal avantajlara sahip olanların “avantajlarını bir hak gibi
görmelerini”, dezavantajlı olanlarınsa mağduriyetlerinin yükünü çekmek-
le kalıp taleplerini gerektiği gibi dile getirememelerini doğurmaktadır; bu
bilinç oluşmadığında veya eridiğinde sosyal bağ, sosyolojik dayanağından,
1,2,3,4,5,6,7 9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,...116
Powered by FlippingBook