Kalem Gazetesi 161. Sayı - page 4

5. CUMHURİYET VE ATATÜRK GÜNLERİ
C
M
Y
K SaYFa 4
K
adının
aile, toplum ve devlet
içerisindeki konumu, zaman
içerisinde çağdan çağa, kültür-
den kültüre ve coğrafyadan coğrafyaya
göre çok çeşitli olmuştur. Hatta bir mil-
letin kendi tarihi süreci içerisinde dahi
kadının konumu, statüsü olumlu veya
olumsuz yönde gelişme göstermiştir.
Toplumda kadının önemi inkar edilme-
mesine rağmen bu önem ve değer her
dönemde hassasiyetini ve geçerliliğini
koruyamamıştır.
Kadın ve erkek farklılığının toplumsal
bir eşitsizliğe dönüşmesi, zaman içeri-
sinde zaman zaman tepkilerin doğma-
sına neden olmuştur.
Bununla birlikte her
toplumda farklı
oranlarda da olsa,
mevcut olan bu eşit-
sizliğin giderilmesi
için yapılan mücade-
leler XIX. yüzyılda
hızlanmıştır. XX. yüz-
yılda, özellikle de XX.
yüzyılın ikinci yarı-
sında bu mücadele
güçlenmiş ve dünyaya yayılmıştır.
Türk kadınının hayatı da diğer dünya
kadınları gibi sosyal ve devlet hayatında
çok değişik aşamalardan geçmiştir.
Türk kadınının statüsündeki gelişme-
leri şu şekilde sıralayabiliriz; İslamiyet
öncesi ve eski Türklerde kadın, İslam’ın
kabulünden sonraki Türk kadını, cum-
huriyet döneminde Türk kadını.
Atatürk ve cumhuriyet dönemine ge-
linceye kadar kadın hakları konusunda
çalışmalar, değişiklikler yapılmış olma-
sına rağmen engellerle karşılaşılmıştır.
Atatürk inkılapları sayesinde bu konuda
daha hızlı, kalıcı, sürekli ve kökten deği-
şiklikler gerçekleşmiştir. Atatürk’ün
kendine özgü bir “kadın” anlayışı bulun-
maktadır. 1923’te İzmir’deki konuşma-
sında şöyle demiştir: “Şuna inanmak
lazımdır ki; dünya yüzünde gördüğü-
müz her şey kadının eseridir.”
Türk kadını birçok savaşta olduğu
gibi İstiklal Harbi’nde de erkeği ile be-
raber cephede ve cephe gerisinde kah-
ramanca savaşmış, mücadele etmiştir.
Milli Mücadele sırasında İstanbul’da ve
Anadolu’da birçok kadın cemiyetleri
kurularak Milli Mücadele’ye, Mustafa
Kemal Paşa’ya destek vermişlerdir. Bun-
lardan biri olan “Anadolu Kadınları Mü-
dafaa-yı Vatan Cemiyeti” Milli
Mücadele’ye destek olmak amacıyla
Kasım 1919 yılında Sivas’ta, Sivas vali-
sinin eşi Melek Reşit Hanım ve arkadaş-
ları tarafından kurulmuştur. Türk
kadının kurmuş olduğu bu cemiyet ül-
kede hızla teşkilatlanmıştır. Cemiyet
milli orduya para ve mal yardımı için
kampanyalar düzenlemiş, Milli Mücade-
leye katılmak üzere Anadolu’ya geçen-
lere kutlama mesajları göndermiş,
çeşitli toplantı ve mitingler ile Türk mil-
letine yapılan her türlü haksızlıkları
protesto etmişler, yurt içindeki ve yurt
dışındaki birçok makamlara protesto
telgrafları çekmişlerdir. Bu cemiyet de-
vamlı olarak Heyet-i Temsiliye ve An-
kara Hükümeti ile ilişkilerini
sürdürmüş ve Mustafa Kemal Paşa’nın
takdirini kazanmıştır.
Bu kadın cemiyetlerinin yanı sıra,
Türk kadını çok eski dönemlerde ol-
duğu gibi -Nene Hatun’un Erzurum’daki
kahramanlığı- İstiklal Harbi’nde cephe-
lerde düşmanlara karşı savaşmış ve
Türk erkeğiyle beraber şehitlik maka-
mına yükselmiştir. Bu kahramanlıkla-
rına karşılık olarak onlara TBMM
tarafından İstiklal Madalyaları verilmiş,
takdir edilmişler ve o dönemin anısına
Ulus Meydanı’na kahraman Türk kadı-
nının simgesi olarak kadın heykeli dikil-
miştir.
30 Mayıs 1919 yılında Sultan Ahmet
Mitingi’nde Şükûfe Nihal Hanım şöyle
seslenmiştir binlerce kişiye:
“Biz bu belalara, felaketlere niçin düş-
tük biliyor musunuz? Sustuk da ondan.
Haksızlıklara, zulme karşı isyan etme-
dik, sükût ettik. Tecavüzlere sesimizi çı-
karmadık. Eğer biz seçme hakkına
sahip olsaydık ve milletin sinesinden
doğacak bir meclisimiz ve itimadı ka-
zınmış bir kabinemiz olsaydı biz bu
günleri görmezdik.”
İNSAN KAVRAMI
Büyük Önder Atatürk’ün yapmış ol-
duğu inkılâplar ve Türk Milleti’yle bir-
likte kurmuş olduğu modern Türkiye
Cumhuriyeti sayesinde kadın hakları
konusunda çok önemli ilerlemeler ol-
muştur. Atatürkçülüğün kadın haklarına
yönelik olarak dikkati çeken en önemli
özelliği, kadın-erkek ayrımını ortadan
kaldırmak ve her iki cinsin de “insan”
kavramı içine alınmış olmasıdır. Tür-
kiye Cumhuriyeti’nde kadınlar öncelikle
eğitim ve kamu hizmetleri alanında eşit
haklar kazanmaya başlamıştır. Bu yapı-
lanlarda hedef, kadınların da sosyal ve
mesleki hayatta rol alması olmuştur.
Atatürk, Türk kadınının erkeklerle
eşit koşullarda, çok iyi eğitim görmele-
rini ısrarla savunmuş ve bu konudaki
düşüncelerini de hayata geçirmiştir.
Bu doğrultuda İstanbul Üniversite-
si’nde karma eğitime başlanmıştır. 3
Mart 1924 yılında kabul edilmiş olan
Tevhid-i Tedrisât Kanunu ile eğitim öğ-
retim alanında köklü bir değişiklik ya-
pılmıştır. Bu kanunla bütün eğitim
kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’nın
kontrolü altına alınmıştır. Ayrıca ilköğ-
retim devlet okullarında her Türk va-
tandaşına parasız ve mecburi hale
getirilmiştir. 1926 Medeni Kanunu ile
de “Harb Okulları” dışında diğer tüm
okullara kız öğrencilerin de girme hakkı
tanınmıştır. Günümüzde ise kızlar da
Harb Okulu’na girebilmektedir. 1927 yı-
lında ise Türkiye’deki bütün okullarda
karma eğitime başlanmıştır.
Atatürk’ün önderliğinde ve yoğun ça-
baları sonucu gerçekleştirilmiş olan
Harf İnkılâbı ile Türk kadınının eğitimi
konusunda çok önemli bir adım atılmış-
tır. 1928 yılındaki bu inkılâp ile yani
Latin alfabesinin kabulünden sonra
“millet mektepleri” adı altında kurslar
açılarak, örgün eğitim dışındaki bütün
vatandaşlara yeni yazı öğretilmeye baş-
lanmıştır. Şehirlerde 16, köylerde 12
yaşın üzerinde, 45 yaşına kadar kadın-
erkek her vatandaşın düzenlenen bu
kurslara devam etmesi mecbur tutul-
muştur. Bunun yanı sıra halkevleri ve
halkodaları kanalıyla da okuma-yazma
konusunda çalışmalar yapılmıştır. Ata-
türk dönemi sonrasında da halk eğitim
kurslarına devam edilmiştir. Bu kurs-
lara ise en çok kadınlarla ilkokul me-
zunu olan vatandaşlar katılmıştır.
Örneğin 1985-86 döneminde açılmış
olan halk eğitim kurslarına katılanların
%80,78’i kadın, %19,22’si erkek olmuş-
tur. Ayrıca 1927-28 öğretim yılında 9
Oktay ÇANAKLI
Ege Üniversitesi
Atatürk İlkeleri ve
İnkılap Tarihi
Bölümü Okutmanı
Ka em
4
KASIM
2013
ATATÜRK VE KADIN HAKLARI
Bozüyük, Mayıs 1926.
1,2,3 5,6,7,8,9,10,11,12
Powered by FlippingBook