Egeden 22. Sayı - page 54

52
tahtalar” kinayesinden “dilber” tevriye-
sine (naure) varıncaya, geniş bir anlam
yelpazesinde imge değeri kazanmak-
tadır. Dikkat edilirse sadece
naura
değil Asi Nehri de kişileştirilerek Antik
dönem kültüründe Asi’yi simgeleyen
bir Irmak Tanrısı olarak kişileştirilmiş
olan “Dev Orontes” figürüne gönder-
meler yapılmaktadır. İleride bahsede-
ceğimiz üzere, nazlı bir su perisi olan
Meliboa (naure!) ve ona beslediği
aşkla dizginsiz ve hoyrat Orontes (Asi!)
imgeleri çerçevesinde, kültür akışı
bilinçaltı-bilinçüstü gel-gitlerle öyküsel
bir bütünlüğe evrilmektedir. Bu imge-
sel ilinti ve göndermeler diğer birçok
edebi eserde de gözlenebilir.
Kaygusuz Abdal da (öl.1444), Hac
dönüşü Hama’da gördüğü nauralardan
etkilenerek “
Suâl itdüm bugün ben bir
dolâba / Didüm niçün sürersin yüz bu
âba”
diye seslendiği bir dolapnâme
yazmıştır.
Şeyh Galip’in de (1757-1799)
nazarından kaçmayan Asi naurala-
rının en büyüğü
el-Muhammediyâ,
“Bir feyz ile şâdolub öğündü / Dolâb-ı
Muhammedîye döndü...”
mısralarına
vesile olmuştur.
Nebi-i Zaman takma adlı Antak-
yalı ozan Nâfî (doğ. 1887), “Antakya
Kasidesi”nde şöyle demektedir:
“Bu Antakiyye şehri bir güzel şehr-i
dilaradır/ ...Yeşil sahilli bir ırmak geçer
şehrin kenarından/ Önü bir bahr-i hülya
arkası bir gûh-u sevdadır/ ...Değildir
inleyen boş bir seda cevvide seher
vakti/ Dolab-ı Nehr-i Asi nuür enini zikr-i
Mevladır/ Gece ta subhadek sevda eser
ufk-u hayalinde...”
(Şiirde geçen “nüur”
ve “enin” sözcükleri Arapçada “inlemek”
anlamını karşılayan sözcüklerdir. Tüm
Asi Havzası’nda söylenen naura türkü
ve şiirlerinde bu sözcüklere rastlan-
maktadır. Buradaki “nüur” sözcüğü,
naura teriminin yansıma sözcük olan
köküdür.)
Etkileyici şiirlerinde nauradan sıkça
bahseden Hamalı şair Vecih el-Bârûdî
(1906-1996) bir dörtlüğünde, naura-
nın kendi şiirindeki önemini belirtir:
“... Nauraların yankısıdır kasidelerimin
dokusu/ Sihirli bir şarkı gibi tınlayan...”
20. yüzyılın ilk yarısında, Antakyalı
araştırmacı-ozan Edip Kızıldağlı, su do-
labı yapımının, MS 1. yy’da Antakya’da
yaşadığı düşünülen, Evliya Çelebi’nin
“dülgerler piri” diye bahsettiği kutsal
kişi Habib Neccar’a mal edildiği ilginç
bir anonim eser derlemiştir:
“...Bu dül-
ger (Habib Neccar) halkın en çok sevdiği
bir adamdır. Bahçelerine ilk su dolabını o
“…Bu öyle bir dolaptır ki, gece yarısında
dört yanındaki çöllerde sekiz saat
(mesafelik) yerlerden ‘YâMuhammed!’
sedası duyulduğundan, ‘Dollâb-ı
Muhammedî’ derler. Başı göğe değen
bir yüksekliktedir. Orta milinden ta
zirvesine kadar kırk zirâ’-ı mi’mârî
(yaklaşık 30 m)’dir. Kırk zirâ’ da
aşağı doğru olup toplam seksen arşın
(yaklaşık 55 metre) yükseklikte bir
dolaptır. Tüm ahşap parçaları Ba’albek
Dağları’ndan gelen çam(dandır.) Bu
kerestelerde yüz - yüz ellişer vakıyye
(yaklaşık 128,3 – 192,4 kg) çivi vardır ve
dolabın çevresinde nice bin su kovaları
vardır. Kulenin üzerine boşalan
temiz suyu su kemerleri ile şehrin
tüm cami ve tekkelerine, saraylarına
ulaştırıp sulayan muhteşem bir
vakıftır; … bakıcıları vardır… yanına
varıp temâşâ eden kimselerin kulağı
dolabın sedasından sağır olur. …
şehrin âvâre çocukları(nın) bu dolaba
sarılıp dönerek yükseğe çıkıp oradan
nehre atlamaları ilginç ve hoş bir
görüntüdür. (…) Bu dolaptan başka
… birer ve ikişer küçük dollâbları
ile anılan birkaç bin güzel bahçe…
Ama Arap ve Acem seyyahların
dilinde dünyaca ünlü Muhammediye
Dolabı’ndan büyüğü yoktur.” (Evliya
Çelebi Seyahatnamesi, YKY, İstanbul,
1999, 3. Kitap,, s. 41.)
Muhammadîya.
1920 dolayları. Hama - Suriye. (Fotoğrafın aslından detay.)
yaptı. (...) Kocaman ağaçlar onun önün-
de baş eğdiler. Şimdi inleyerek dönen
sayısız su dolabı, etraflarında dans eden
kızlarla beraber türkü söylüyor: ‘Dolap:
Ben bir ulu ağaç idim / Ne tatlıydım ne
acıydım/ .../ Huu huu Mevlam huuuu!/
Kızlar: Yalvar ol Hâlik’a yalvar/ .../ Dolap:
Habib Neccar beni kesti/ Her dalım bir
yere astı/ Yüreğime mıhlar bastı/ Kızlar:
.../ Dolap niçin inilersin/ Eski derdi
yinelersin...”
Araştırmacının kendisi de
“Asi” ile “su dolabını” özdeşleştirdiği
1957 tarihli “Asi Nehri’ne” adlı bir şiir
yazmıştır:
“Bir zamanlar Asiydin / Yüreği
pek kasiydin (katı) / Köpüklü çağlaya-
nın / Arkanda ağlayanın / Vardı değil
mi Asi? / (...) / Habib Neccar’ın kestiği /
1...,44,45,46,47,48,49,50,51,52,53 55,56,57,58,59,60,61,62,63,64,...80
Powered by FlippingBook