Egeden 22. Sayı - page 56

54
lendiren ve sumiktarını artıran (kamış
kazık ve hafif malzemelerle yapılmış)
setler vasıtasıyla artırılır...”
ifadeleriyle
dile getirmiştir.
1908’de tamamladığı sayahati-
nin notlarını 1913’te yayınlayan H. C.
Lukach, özgün adlandırmaya uyarak
na’ura terimiyle ifade ettiği Hama
nauralarını birçok açıdan dikkatle
gözlemlemiş, çarklardan çıkan sesleri
değerlendirip porteye aktarmıştır:
“(...) Şehirde gece-gündüz na’uraların
varlığı hissedilir. Kıvrılıp giden nehir
boyunca, yüksek, dar, zarif, kimi zaman
çapları 60 fite (yaklaşık 18,5m) varan
bu dolapları, yavaşça nehrin suyunu
kovalarına doldurup yükseltir ve ulvi
su kemerlerine boşaltırken görürsünüz;
göremediğiniz yerlerden de, dönerken
çıkardıkları o güzel sesleri duyarsınız.
Köprüden saraya kadarki bölümde görü-
lebilenlerin sayısı 5’ten az değildir... Gün
kararıp da Hama’nın sakinleri evlerine
dönüp uyumaya hazırlanırken, şehrin
neresinde olunursa olunsun, na’uralar
mırıltılarının tatlı gürültüsüyle onları
uyuşturur, teskin eder. Her na’uranın
kendi adı vardır: Hamidîyya, Dervişiyya,
Cisriyya ve benzeri... Her biri mil üzerinde
tembelce dönerek gıcırdar ve çatırdarken
kendi özgün şarkısını söyler. Müzikleri
hazin ve ağırdır; 64 boruyla tınlayan org
tonu gibi ağırdır, “çift bas”ın feryadı gibi
hazindir; ve çok iyi bir uyumla harmanla-
salar bile, biraz tecrübeden sonra kulak,
azametli koronun sonsuz ilahisinin farklı
bölümlerini algılayabilir.
Bu, saray köprüsü yanındaki
Cisriyya’nın nağmesidir:
Ve diğerinin iniltisi, ağlamaklı
ezgilerin kargaşası içinde kolayca ayırt
edilebilir:
Gâh gürlüyor, gâh inliyor, gâh
yakarıyor ve gâhi umutsuzca, âdeta bi-
liyorlar: Sisyphus’un emeği, gayreti gibi
onlarınki de... Na’uralar sonsuz devranı-
nı icra ediyor gözü ve kulağı mest ederek
bir yandan.”
Kültürel bir fenomen olarak
Asi - Naura Özdeşliği
Asi Nehri’nin ortaya çıkışını naura
ile ilişkilendiren Evliya Çelebi’nin anla-
tısından, halk arasında söylenen çeşitli
rivayetlere ve edebi eserlere varıncaya,
Asi ve naura bir özdeşlik ilintisi içinde
düşünülmüştür.
Antik dünyada Orontes adıyla bili-
nen; tarihsel süreçte Dracon, Typhon,
Axius, Nehr-ül Maklub (Ters Nehir)
adlarıyla da anılmış olan Asi Nehri’nin
oluşumuna ve isimlerinin kaynağına
dair birçok efsane, rivayet ve anlatı
vardır. Birbirine yakınlığı olan, tarihsel
süreç içindeki kültürel aktarımlarla
“4 saatte Şeyzar’a gelmiştik. …
Onların naura [na’oura] dedikleri
dev çarkların ülkesine gelmiş
bulunuyorum. (...) uçurumun
sarp ucunda ‘Kal’at Seijar’
yükseliyordu. Nehirde birnauraya
ait su kemeri kalıntıları var ve
yakınında daha eski bir nauraya
ait büyükçe bir kâgir kütle var…
(…) Kale altında ... Nebi Eyyûb’un
mezarı ve han harabeleri var… Asi
burada ... büyük bir nehir. Bir
değirmenle birlikte bir köprü… 2
büyük naura var.”
(“Gertrude
Bell,
Diaries,
18/3/1905.
ncl.ac.uk)
1...,46,47,48,49,50,51,52,53,54,55 57,58,59,60,61,62,63,64,65,66,...80
Powered by FlippingBook