Egeden 22. Sayı - page 52

50
Tasavvuf felsefesine uygunluğuyla
dikkat çeken bir imge olarak
dolap
ya
da
naura
, şiir ve şarkılarda genellikle
bir konuşmanın muhatabı gibi kişileş-
tirilmiş (teşhis) ve konuşturulmuştur
(intak). Birçok dilde ve kültürde,
naura-
dan, “dilber/su perisi” (
naure
), “gökteki
felek”, “ağlayan tahta” gibi tevriye
ve kinayelerle bahsedilmiş; çarkının
dönüşü sırasında ahşabın sürtünme-
sinden kaynaklanan sesler ise inle-
meye, ağlamaya, duaya, yakarmaya,
acınmaya benzetilmiş; dolabın dönüşü
ise “zamanın ilerlemesi”, “devranın
dönmesi”, “evrenin hareketi”, “dünyanın
dönüşü”, “feleğin çarkı”, “anıların ve dü-
şüncenin canlanması” gibi metafororik
ve çağrışımsal ilgiler kurmaya vesile
olmuştur.
Bu imge öyle derin ve vurucu
bir etkidedir ki, edebiyat tarihinde
tasavvûfî nitelikleriyle belirginleşen
dolapnâme
türü olarak yankı bulmuş-
tur. Bu türün en güzel örnekleri ara-
sında Kaygusuz Abdal’ın (öl.1444) Hac
dönüşü Hama’da gördüğü Muhamme-
diyya naurasına ithafen yazdığı eseri;
Ahmed Hayâlî’nin (doğ.1485 - Tebriz;
öl.1569 - Kahire) 64 beyitlik Osmanlıca
kasidesi sayılabilir. (Kasîdede ozan, bir
su dolabının yanından geçerken onun
inlemekte olduğunu işitip cihanı dol-
duran bu inlemelerden etkilenir; ken-
disi gibi aşk ile inleyen bir dert ortağı
bulduğunu düşünür. Niçin bu kadar
ağlayıp inlediğini sorar. Gece gündüz
inlemekte olan dolap, gövdesinde
açılan delikten gözyaşlarını boşaltarak
nın işlevi şöyle gerçekleşir:
Merkezinden geçirilen mil vasıta-
sıyla iki ayak arasına oturtulan çarkın
dış kasnağına sabitlenmiş
kanat
larına
baskı uygulayan nehir akıntısı dönüş
hareketini sağlar. Çarkın dış çevresine
bir kuşak halinde yerleştirilmiş bölme-
ler aşağıda iken nehir suyuyla dolar, en
üst noktaya ulaşıp art arda ters pozis-
yona geldikçe sularını tekneye boşaltır.
Su, tekneden su kemeri üzerindeki
suyoluna geçer ve ihtiyaç duyulduğu
yerlere ulaşır.
Dilde ve edebiyatta naura ve
su dolabı imgesi
Kökeni Aramiceye dayanan, Sür-
yanice, Klasik Arapça ve İncil İbranice-
sinde de kullanıldığı saptanan
nā‘ūra
sözcüğü, çarkın dönüşü esnasındaki
sürtünmeden ve ahşabın çatırdama-
sından kaynaklanan (inleme sesine
benzer) yüksek sese izafeten bu su
dolabı türüne ad olmuştur.
Nā‘ūra
(
) Arapça’da “feryat figan etmek;
acımak” anlamındaki
na‘a
( ) ve
“inleme, zangırdama” anlamındaki
n‘îr
( ) sözcükleriyle ilişkili olarak, “inle-
yen” anlamına gelir ki bu özellik tarih
boyunca nauraların folklorik ve edebî
eserlere ilham olan temel bir özelliği
olmuştur.
Edebiyatta ve şarkı, türkü, mani,
türü geleneksel anonim sanatta “su
dolabı”, “dolab”, “naura”, “naur”, “anna-
na” gibi ifadelerle geçen naura türü
yapı, eski çağlardan günümüze değin
özel bir imge olarak değer bulmuştur.
(Çizimler: Ender Özbay)
Ma‘mûrîya’nın su kemeri.
(Nauralara bağlı su
kemerleri, şehrin içinde -bahçe, hamam, han, cami,
tabakhane, çeşme gibi su ihtiyacı olan yerlere-
yollara müsade edecek şekilde kıvrıla-dolana
uğrar.) Hama - Suriye.
‘Osmanîya
naurasının 60 bölmeli ile 12 m çapındaki
çarkı, dönüşü esnasında tekneye su boşaltırken.
Hama - Suriye.
1...,42,43,44,45,46,47,48,49,50,51 53,54,55,56,57,58,59,60,61,62,...80
Powered by FlippingBook