Egeden 22. Sayı - page 53

51
BAHAR 2015
bağ ve bahçeleri sulamakta, bu hâlini
derdine şahit tutmaktadır. Dolabın,
ormanda bir ağaç iken kesilip, bu ha-
line gelinceye kadar başından geçen
hadiseler, kaside boyunca anlatılır.)
Bu türde, bu temada olup “Dertli
Dolap” adıyla meşhur bir şiir de, 13.
yy sonları - 14. yy başlarında yaşadığı
düşünülen Yunus Emre’nin eseridir.
Arap ve Fars dilleri ile coğrafya
konularında oldukça eğitimli olan
Yunus, Ortadoğu’da ve Akdeniz hav-
zasında yaygınlaşmış
nā‘ūra
,
‘annāna
(uğuldayan-zangırdayan anlamındaki
yansıma sözcük “
in
leme” sözcüğünün
kökenidir) imgelerinden bihaber
olmayıp bunların anlam derinliğinden
beslenen bir duyarlılıkla kavramı daha
da derinleştirmiştir.
16. yüzyıl Anadolu’sunun halk
edebiyatında en ünlü ve önemli kişilik-
lerden biri olan Pir Sultan Abdal da bu
temayı bir imge olarak yoğurmuş ve
işlemiştir:
“Ali Ali der de dönersin dolap/ Ne in-
lersin dolap derdin nerende/ Yardan mı
ayrıldın yoksa ilinden/ Ne inlersin dolap
derdin nerende// Dolap Hak dedi de indi
ırmağa/ Cehd etti imamlara su verme-
ğe/ Muhammed’in hûb cemalin görme-
ğe/ Ne inlersin dolap derdin nerende//
Sana bir ustanın eli mi değdi/ Yoksa bir
hoyratın dili mi değdi/ Yaz bahar ayının
seli mi değdi/ Ne inlersin dolap derdin
nerende// (...) Sana durma dön mü dedi
üstadın/ Dağı taşı yıkar senin feryadın/
Dönerken taşı mı deldi hoyradın/ Ne
inlersin dolap derdin nerende...”
Edebî külliyatta Asi nauraları
13. ile 14. yüzyıl ortaları arasında
yaşamış olan Hillâlı
Safieddin el-Hâlî
,
büyük bir hayranlığın ürünü olan dize-
lerinde izlenimlerini aktarmaktadır:
“İtaat ettim hayran olup Asi’ye/
görünce naurasını/ yeller gönençle
efilderken başında/ şakırken kuşlar dala
çıka suyunda...”
14. yy’da Amasya, Niğde, Semer-
kand ve Hama’daki su dolaplarından
bahseden İbn Battûtâ’nın seyahatna-
mesinde, Hama’daki nauralarla ilgili
heyecan yüklü bir anlatım içeren şiirler
yer almaktadır:
“(…) Gırnatalı gezgin şair Nûreddîn
Ebu’l-Hasan Ali b. Musa b. Saîd Ansî bu
şehir hakkında şu dizeleri söylemiştir:
‘Hakk korusun Hama’yı/ Durdum,
baktım ve dinledim kalbim neşeyle
doldu/ Bana kızıyorlar günaha girdim
diye/ Şarap içip oynadım, postumu
serdim diye/ Asi bir nehir burdayken
nasıl dururum/ Onun gibi isyan etmeden
kendimi nasıl bulurum?/ Ve nefsimi nasıl
korurum/ Onun gibi saf içkiden yudum-
larken?/ Çağlarım şu dolaplar (nauralar)
gibi, yanlarından akarım/ Coşar, sarhoş
olur oyunda baskın çıkarım!/ Bak nasıl
inlemekte, nasıl ağlamaktadır,/ Göz
ucuyla bakıp merhamet avlamaktadır.’
Bir şair de oranın su dolapları
hakkında tevriye yoluyla şu dizeleri
Dertli Dolap
Dolap niçin inilersin
Derdim vardır inilerim
Ben Mevla’ya âşık oldum
Anın için inilerim
Benim adım dertli dolap
Suyum akar yalap yalap
Böyle emreylemiş Çalap
Derdim vardır inilerim
Beni bir dağda buldular
Kolum kanadım yoldular
Dolaba layık gördüler
Derdim vardır inilerim
Ben bir dağın ağacıyım
Ne tatlıyım ne acıyım
Ben Mevla’ya duacıyım
Derdim vardır inilerim
Dağdan kestiler hezenim
Bozuldu türlü düzenim
Ben bir usanmaz ozanım
Derdim vardır inilerim
Şol dülgerler beni yondu
Her azam yerine kondu
Bu iniltimHak’tan geldi
Derdim vardır inilerim
Suyum alçaktan çekerim
Dönüp yükseğe dökerim
Görün ben neler çekerim
Derdim vardır inilerim.
Yunus Emre
Nebi Eyyûb (‘Antara).
Şeyzar - Suriye. Nauranın ezgisi ve nehrin uğultusuyla akşamı karşılar,
yediden yetmişe kendini Asi’nin serinliğine bırakan insanlar.
söylemiş:
‘Nice naure var ki inceldi
başına bela alarak beni,/ .../ Bana acı-
yarak ağladı ve anlattı derdini…/ Sana
yetmiyor mu kanıt olarak,/ Âsî üzerine
ağlayan tahtalar?’
Yakın dönemden bir şair de yine
tevriyeli dizeler okumuştur:
‘Hama’da
konaklayan efendiler size andolsun,/
Günahtan hep sakındım, korudum iç-
tenliğimi,/ Gözlerim ne zaman ansa sizi/
Gözyaşına boyun eğer Âsî gibi’.”
İbn Battuta’nın eserinde yer alan
bu şiirlerde, coşkun-hoyrat Asi Nehri’ni
dahi yumuşatıp insafa getirebilen in-
leme ve ağlamalarıyla
naura
, “ağlayan
1...,43,44,45,46,47,48,49,50,51,52 54,55,56,57,58,59,60,61,62,63,...80
Powered by FlippingBook