Egeden 18. Sayı - page 8-9

6
7
GÜZ 2013
sa, benim uzmanlık alanım olduğu
için bana göndermeye başlamıştı.
36 aylık projelerle yaklaşık 16 yılda
3 proje yaptık. Türkiye’de 228 sulak
alanda çalışmalar yaptık. Biten pro-
jenin ardından hemen yeni projeyi
veriyorduk TÜBİTAK’a.
Bilimdünyasına pek çok yeni tür
tanıtmış oldunuz... Güzel bir his olsa
gerek.
Tüm yapılan bu çalışmalar sonu-
cunda bir kısmı tek başıma bir kısmı
ortak çalışma sonucu 16 bitki adlan-
dırılarak bilim dünyasına tanıtıldı, 3
tanesi yeniden sınıflandırıldı, 1 yeni
bitki birliği saptandı ve 6 bitki Türkiye
Florasına yeni olarak kaydedildi. Bu
tabii çok hoş bir duygu.
Ancak literatüre tarafımızdan
kaydedilen türler kadar benim
ismimle giren türler de oldu. Meslek-
taşlarım tarafından bu alana verdiğim
hizmetlerden dolayı 3 bitkiye adım
verildi. Bazıları diyor ki alana pek çok
katkısı bulunmuş, biz de onun ismini
verelim.
İnternete girdiğimde sistema-
tikçilerin arasında ismimin geçtiğini
görünce de memnun oluyorum tabii.
Açıkçası hoşuna gidiyor insanın. Bu
gerçekten onur verici bir şey benim
için. Ben de alana bir şeyler kattıysam
mutluyum. Hâlâ da devam ediyorum
çalışmalara. Yeni yılın başında iki yıldır
çalışmakta olduğumuz Tire Güme
Dağı bitkilerinin renkli kitabını Tire
Belediyesi’nin katkılarıyla çıkarıyoruz.
Fırsat olsa daha yapacak çok proje var
aklımda.
Hocam, siz eğitimi botanik ol-
madığı halde aşkla bu alana hizmet
veren bir kişisiniz. Dünyada sizin
gibi başka botanikçiler var mı?
Var tabii. Örneğin dünyanın en
önemli orkidecisi bir makina mühen-
disi. Böyle örnekler var. Bazı kişiler
alanda başarılı olur. Ben onlardanım.
Ben devamlı araziye çıkıyordum,
bitki toplayıp tayin ediyordum. Şimdi
çıktığım seyahatlare bakıyorum da
kendi kendime “ben ne zaman evde
oturdum acaba”diye soruyorum.
Bitkiler dünyasına olan ilgi ve
sevginiz ile bitki sistematiği alanın-
da kendinizi yetiştirmiş olmanız,
1963-96 yılları arasında çalıştığı-
nız Ege Üniversitesi Fen Fakültesi
Sistematik Botanik Kursüsü’nde
yaptığınız hizmetler, ‘Türkiye’de
Botanik Tarihi Araştırmaları’ adlı
eserde ülkemiz florası için tek temel
kaynak olan ‘Flora of Turkey’ adlı
eserin yazımında amatör bir bota-
nikçi olarak yer almanız nedeniyle
Ege Üniversitesi Senatosu tarafın-
dan, “Ege Üniversitesi Üstün Hizmet
Madalyası”na layık görüldünüz.
1963 yılında girdiğim Ege Üniver-
sitesinden 1996 yılında emekli oldum,
33 yıl boyunca çalıştım. Üniversitede
yapmış olduğu hizmetlerden ötürü
böyle bir madalya ile ödüllendirilmek,
çalışmalarımın fark edilmiş olması
beni çok gururlandırdı.
Yurt dışında eğitim ve yurt içinde
saha çalışmalarının yoğunluklu
olduğu yıllar içinde özel hayatınızı
nasıl sürdürdünüz?
İşim aslında benim için hep hobi
gibi oldu. Çok severek yaptım. Aksi
takdirde böyle bir tempoyla çalışma-
nın çok mümkün olacağını zannet-
miyorum. Ama eşimin desteklerini de
göz ardı edemem. Şu örnekle anla-
tabilirim diye düşünüyorum: 1965 yılı-
nın 22 Haziran’ında evlendik. Bense 1
hafta bile geçmeden 27 Haziran’da 1
yıl süreyle Hamburg’a gittim.
Hocam, biyoloji alanındaki üstün
hizmetlerinizin yanı sıra önemli bir
seramik sanatçısısınız. Seramik ça-
lışmalarına ne zaman başladınız?
1996 yılında emekli oldum. Kadim
bir dostumun önerisi ile 1997 yılında
uluslararası seramik sanatçısı Bingül
Başarır’ın yanında seramik çalışma-
larına başladım. “Şunu yapın, bunu
yapın”demiyor, elinize bir çamur
veriyor, size tekniği anlatıyor ve sizi
özgür bırakıyor. Bana da bir çamur
verdi, üç ayaklı bir form yaptım, bir
günde. “Devam et”dedi. Sonra bir
form daha yaptım; 85 cm boyunda 10
cm çapında üç ayaklı ve katlı halka-
lardan oluşan bir form. Baktı baktı,
Bu arada “Türkiye Florası”nın yazımı
gerçekleştiriliyordu. “Türkiye Florası”nı
yazan yazar Edinburg Üniversitesin-
den Peter Davis İzmir’e Ege Üniver-
sitesine geldi. Yusuf Hoca benden
Davis’e kılavuzluk yapmamı istedi. Bir
ara Yusuf Hoca, “Sen Türkiye florasına
çok meraklısın, iyi de çalışmalar yapı-
yorsun, seni Edinburg’a Peter Davis’in
yanına gönderelim, orada çalışır
mısın”diye sordu. Yine İngilizce kurs
aldım ve yeterliliği hakettim. İngiliz
hükümeti 6 ay burs verdi Edinburg’a
gittim Davis’in yanına.
Yeni bir hocayla çalışmak size
yeni ufuklar açmış olsa gerek...
Evet, Peter Davis flora çalışmaları
yapıyordu. Onunla birlikte çalışıp
bu alanda çok şeyler öğrendim.
Türkiye’ye dönerken bana adaların
çalışılmadığını söyledi. Bu bana yeni
bir yol çizdi. Sene 1977 idi. O za-
man doçent olan Özcan Seçmen ile
TÜBİTAK’a “Adalar Florası”projesi ver-
dik. Gökçeada ve Bozcaada florasını
araştırmaya başladık. Devamlı adalara
gidiyoruz geliyoruz bitkiler topluyo-
ruz, tayin ediyoruz.
Bu arada bir sürü iş yaptığımı fark
ettim: kara yosunları, deniz algleri ve
adalar florası çalışmalarının yanında
laboratuvarlara giriyorum, yüksek li-
sans öğrencilerine bitki tayin prensip-
lerini anlatıyorum, tabii henüz uzman
kadrosuna atanmadığım için ders
benim adıma bile değil.
Uzmanlık kadrosu ne zaman
geldi?
İşte tam bu dönemde Yusuf Hoca,
“Biz seni uzman kadrosuna atayalım”
dedi. Müracat ettim, tabii özgeçmi-
şimi, burslarımı, işlerimi, kitaplarımı,
bildiğim dilleri hep yazdım. Fakat
senato ilk başvurumu kabul etmedi.
Yusuf Hoca, senatörlere gidip kendimi
tanıtmamı, dikkatlerini çekmemi
istedi. Bunun üzerine bir sonraki
başvurum onaylanmış, 2547 uzman
kadrosuna atanmıştım.
Oldukça yoğun bir tempoyla
geçirmişsiniz o yılları... Peki adalar
projesini ne takip etti?
Adalar projesinin ardından 1984
yılında bir kez daha bursla Edinburg’a
gittim. Elimdeki bitkilerin tayini için
gitmem şarttı çünkü. Yine çalışma-
larımı yaptım, geldim. Bu kez de
Toroslar’ın çalışılmamış olduğunu
konuştuk Davis ile. Dönüşümde
yine bir TÜBİTAK projesi olarak Yusuf
Gemici ile Toroslar’da çalışmalar
yaptık ve pek çok yeni bitki bulduk.
Bu çalışmalar sürerken göllerle ilgili
araştırmaların yapılmamış olduğunu
gördük. Çünkü göl çalışması biraz
zordur, özel kıyafet ister. Bataklıktıktır,
suya girince hemen çıkamazsın bütün
gününü alır. Yine Özcan Seçmen ile
“Türkiye Gölleri”projesi yaptık. Artık
sistem oturmuştu. Kim bitki topluyor-
1977 Temmuz, Mu-
rat Dağı 2 bin metre-
lerde bitki topluyoruz.
Üstümüzdeki bulutlar
süratle batıya doğru gi-
diyorlar, elimizi uzatsak takılıp
beraber gideceğiz sanki. Biraz
uzağımızda yörük çadırları,
ellerimizde çapa, topladığımız
bitkiler dolanıp duruyoruz. Bir
ara bize ünleyip çay içmeye
çağırdılar. Gittik. O güzelim
insanlar, kıl çadırları içinde
tertemiz yazgılar ve içten dav-
ranışları. Çok hoş bir ortamda-
yız. Hiç çekinme yok, ellerimizi
sıkıp hatır soruyorlar kadınlı
erkekli. Dereden tepeden
konuşuyoruz, ne kadar zaman
geçti bilemiyorum. Bir ara yaşlı
olan, bulutlar çok hareketli bir
an önce yola koyulmalısınız
diye bizi uyardı. Toparlandık
ve yola düştük. 15-20 dakika
sonra bir yağmura yakalandık
ki, ortalık toz-duman.
Doğa ile bu kadar iç içe
olunca ve iyi gözlemleyince
öğreneceğimiz çok şey vardır
diyorum kendi kendime. Daha
iyi gözlem yapabilmeli, yorum-
lamalı, doğadaki her varlığın
davranışını ve yapısını iyi
bilmeli ve anlamaya çalışmalı-
yız ki doğa ile iyi geçinebilelim
ve ondan en yüksek verimi
alabilelim. Bunu bilimde,
sanatta, yaratıcılıkta, müzikte
birçok alanda kullanabiliriz
ve kullanıyoruz da. Benim
yapmak istediğim de bu ve
yapmaya gayret ediyorum. Ve
sonunda neler çıkıyor ortaya
ben de hayret ediyorum. Doğa
tutkunları, gezginler, kaşifler,
araştırıcılar, denizciler çok
cesur oldukları için
değil doğa hakkında ve
konularında çok bilgili
oldukları için bu etkin-
liklerde bulunabiliyor.
Emekli olduktan sonra hobi
olarak seramikle ilgilenmeye
başlayan Leblebici kısa süre
bu alan ustalığa erişmiş. Te-
ması çaydanlık olan uluslara-
rası bir seramik yarışmasında
Türkiye’den kataloğa giren tek
sanatçı olan Leblebici, başarı
kazanan bu eserin “kara yosun-
larında bulunan peristom denen
kısımların yorumlanarak çay-
danlık formuna dönüştürülme-
si” yoluyla oluştuğunu söylüyor.
Ege Üniversitesinin 2012-2013 eğitim öğretim yılı açılış töreninde“üstün hizmet madalyası”
verilen 6 öğretim üyesi arasında Erkuter Leblebici (en sağda) de vardı.
1,2-3,4-5,6-7 10-11,12-13,14-15,16-17,18-19,20-21,22-23,24-25,26-27,28-29,...80
Powered by FlippingBook