Egeden 20. Sayı - page 68-69

66
67
GÜZ 2014
Modern zamanlara kadar sanat
dinin ve otoritenin topluma mesaj-
larını ileten bir araç işlevini görmüş-
tür. Bu bağlamda sanat eserlerinde
yüzyılları, hatta binyılları aşarak
günümüze gelmiş görsel kodlar, söz
konusu eserlerin yapıldığı dönem-
lere ilişkin bize ışık tutarlar. Özellikle
Batı sanatı söz konusu olduğunda
neredeyse iki bin yıllık bir süreci
kapsayan bu mesajlar kilisenin resmi
dogmalarını içeren net bir çerçeve
çizerler.
Tanrı’nın yarattığı kullar olarak
üzerinde yaşanılan dünyada zevkten
çok acı çekilmesi gerektiğinin yoğun
bir şekilde işlendiği Hıristiyan dog-
masında yaşamı zevkli kılan ögelere
hep mesafeli yaklaşılmıştır. Bu zevk
araçlarından birisi de yeme-içmedir.
Yeme edimi Tevrat’ın daha ilk
başında sonraki kuşakları etki-
leyecek kadar kötü sonuçlara
yol açmıştır. Yaratıldıktan sonra
Cennet Bahçesi’nde yaşamalarına
izin verilen Adem ve Havva’nın
yaklaşılması bile yasak olan Bilgi
Ağacı’nın meyvesini, yılanın (şeytan)
yönlendirmesiyle yemeleri sonunda
Cennet’ten kovuluşu getirecek bir
olaylar zincirini başlatacaktır. Çıplak-
lıklarının farkında olmayan Adem ve
Havva bu meyveyi yedikten sonra,
giysisizliklerini görecek ve utanacak-
lardır. Bu utanma anlatımı aslında
üstü kapalı bir şekilde cinselliğe de
gönderme yapar. Tevrat’ta yenilen
meyvenin ismi verilmese de ilerle-
yen zamanda bu meyve elma olarak
tanımlanacaktır.
Elmanın, temelinde cinsellik
yatan bu öykünün aktörlerinden
birisi haline gelmesiyse insanoğlu-
nun kültür ve inanç sistemindeki
devamlılığı, etkileşimi ve dönüşüme
dair güzel bir örnektir. Elma, antik
Yunan mitolojisinde aşk tanrıçası
Afrodite ile ilintilidir. Sonucunda
Troya Savaşı’na kadar varacak olan
dünyanın ilk güzellik yarışmasında
ödül olan altın elmayı alan, Troya
prensi Paris’in Zeus’un karısı Hera, ve
yine Zeus’ın kızı Athena karşısında
en güzel bulduğu Afrodite’dir.
Doğrudan yemek ile ilgili olmasa
da yine Tevrat’tan gelen bir öykü
çok tanrılı inanç sistemlerinde
tanrıları mutlu etmeye yönelik bazı
ritüellerin devamına işaret eder.
Adem ve Havva’nın çocukları Habil
ile Kabil arasında ortaya çıkan ve so-
nucunda Kabil’in kardeşini öldürme-
sine kadar varan husumet Tanrı’ya
yapılan sunuyla ilgilidir. Hayvancılığı
seçen Habil ile tarımı seçen Kabil’in
yaptıkları sunuda etlerden oluşan ve
sunağın üzerinde yakılan etler kabul
görürken tahıllar kabul görmemiş,
kabul görmemenin verdiği kızgınlık,
kıskançlıkla daha da alevlenince Ka-
bil, kardeşini öldürmüştür. Tanrıların
anthropomorh (insan şekilli) ancak
ölümsüz olarak tanımlandığı pagan
dinlerdeki tanrıların da doyurulması
gerektiği inancı, Habil ve Kabil’in su-
nularında da ortaya çıkan bir motif
olarak dikkati çeker.
Batı sanatında Tevrat sundu-
ğu zengin öykülerle başlıca esin
kaynaklarından birisi olmuştur. Buna
bir örnek de Kuzey Rönesans’ının
eksantrik ve gizem dolu ressamı Hi-
eronymos Bosch’un, Dünya Zevkleri
Bahçesi (1503-4) adlı tablosudur.
Neredeyse gerçeküstü olarak
tanımlanabilecek tabloda çıplak in-
sanlar, hayvanlar, fantastik yaratıklar
ve dev boyutlu meyve ve sebzeler
görülür. Kanatlı bir pano (triptik)
olarak üretilen eserin kapakları
kapatıldığında görülen resim ise bir
küre içinde bir kara parçası ve üze-
rinde belirli belirsiz bir gökkuşağıdır.
Tevrat’taki öyküye göre Tanrı, yarat-
tığından pişman olduğu günahkar
insanları yok etmek istemiş ancak
sadık bir kulu olan Nuh ve ailesi
bu gazaptan muaf tutulmuştur. Bir
şekilde dünya üzerindeki yaşamın
devam etmesini de arzulayan Tanrı,
Nuh’tan bir gemi yapmasını ve içine
de yeryüzünde yaşayan varlıklardan
birer çift almasını istemiştir. Tufan-
la birlikte başlayan su üzerindeki
yaşam mücadelesi uzun bir zaman
sonra sonlanmış ve gemi Ağrı
Dağı’nda karaya oturmuştur. Hayat-
ta kaldıkları için Tanrı’ya şükranlarını
sunmak isteyen Nuh da “temiz” hay-
vanlardan kurbanlar seçerek Tanrı’ya
sunmuştur. Duruma memnun olan
Tanrı da Nuh’a artık sadece meyve
sebze ile değil, temiz hayvanlarla da
beslenebileceklerini bildirmiştir. Ay-
rıca bir daha bu çapta bir cezalandır-
ma yapmayacağına dair Nuh ile bir
antlaşma yapmış, bunun göstergesi
olarak da gökyüzüne yayını asmıştır
ki bu yay da gökkuşağıdır. Bosch’un
resmini yorumlayan E. Gombrich de
bu tabloyu aslında insanların Nuh
tufanı öncesi yaşamlarını, sapkınlık-
larını anlattığı yorumunu getirmiştir.
İsa’nın çarmıha gerilmesiyle
sonlanacak ‘çile’ sürecinin başlangıcı
olan Son AkşamYemeği, dini ritüelin
önemli bir parçası olan ekmek ve
şarap ayine kaynaklık etmiştir. Buna
göre bir Musevi bayramı olan Fısıh
Bayramı’nın yemeği olan bu akşam
yemeğinde Zeytin Dağı’nda bir ara-
ya geldiklerinde İsa, eliyle ekmeği
bölerek havarilerine dağıtmış ve bu-
nun kendi eti olduğunu, kadehlere
koyduğu şarabı da kendi kanı olarak
nitelemiştir. Bu da özellikle şarabın
Hıristiyan inancındaki önemli yerini
açıklar. Bu olay Hıristiyan resim
programında başat konulardan birisi
haline gelmiş, gerek tablolarda, ge-
rekse kiliselerin duvarlarını süsleyen
resimlerde ayrıcalıklı bir yere sahip
olmuştur. Leonardo da Vinci’nin
Milano’daki Santa Maria delle Grazie
Manastırı’nın yemekhanesinin duva-
rına yaptığı ünlü Son AkşamYemeği
tablosu, bu eserler arasında en çok
tanınanlarındandır.
17. yüzyılda Hollanda’da çok
revaçta olan ölü doğa resimlerinde
ise Katolik inancının ağdalı anlatı-
mının aksine gerçekçi bir anlatımın
arkasına gizlenmiş, yine dinsel
motiflerle süslenmiş yoğun bir
sembolizm vardır. Örneğin Abraham
Mignon’un 17. yüzyılın ikinci yarısın-
da boyadığı Sincaplı ve Saka Kuşlu
Ölü Doğa adlı tablosunda bir masa
üzerinden meyveler ve zincirlerin-
den kurtulmuş bir sincap ve bir saka
kuşu görülmektedir. Burada sincap
şeytani güçleri temsil ederken, ceviz
İsa ve öğretisini temsil etmektedir.
Cevizin sert kabuğu İsa’nın gerildiği
çarmıhı, kabuğu kırıldığında ortaya
Yemek masasındaki sanat tarihi
SANAT
e
Yrd. Doç. Dr. Mehmet KAHYAOĞLU
Yaşar Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Grafik Tasarım Bölümü
Hieronymos Bosch,“Dünya Zevkleri Bahçesi”
1...,48-49,50-51,52-53,54-55,56-57,58-59,60-61,62-63,64-65,66-67 70-71,72-73,74-75,76-77,78-79,80-81,82-83,84
Powered by FlippingBook