Egeden 20. Sayı - page 54-55

52
53
GÜZ 2014
Onuncu Köy Teyatora’nınmacera-
sı nasıl başladı?
İzmir’de, Varyant’ta bir özel oyun-
culuk ve sinema televizyon okulu var,
“Boyoz Akademi”. Oradan bir arka-
daş vasıtasıyla hocalık teklifi geldi;
“Siz kamera önü oyunculuk dersine
girebilir misiniz?”diye. Bu ders dünya
genelinde bir oyunculuk hocası bir
yönetmenle verilir zaten. İzmir Devlet
Tiyatrosu’ndan oyunculuk hocaları
varmış. Onunla birlikte kamera önü
oyunculuk dersi, ayrıca
sinema televizyon dersi
vermemi istediler. Böylece
Boyoz Akademi’ye başla-
dım ve sahibiyle tanıştım.
Kafalarımız birbirine uydu.
“Hocam bir film yapamaz
mıyız”dedi. Ben de “Neden
olmasın yaparız tabii”
dedim. Bütçeye göre her
şey yapılabilir. Çok büyük
bütçelere yıldız oyuncular
ve olağanüstü bir prodük-
siyona sahip olunabiliyor.
Ama diğer taraftan dünya
sinema tarihinde de pek
çok örneği var; çok daha
düşük bütçelerle inanılmaz
filmler de yapılabiliyor.
Önemli olan biraz aya-
ğa kalkmak, fikir vs... Bu
anlamda o da benimle
aynı düşüncedeydi. Sağ
olsun, okulun gelirini
biriktirip işin içerisine dahil
ederek bir alt yapı kurduk;
ekipmanlar aldık, film çe-
kebileceğimiz en alt seviye
ekipmanlardan bahsedi-
yoruz. Bir iki sponsorluk
desteği aldık. Çok uğraş-
mamıza rağmen İzmir’den herhangi
bir sponsorluk desteği gelmedi. Denizli
bize sahip çıktı, özellikle Çal Belediyesi
Başkanı.
Çal Belediyesi’nden sponsor-
luk almanıza ne vesile oldu? Filmi
Denizli’de çekmeyi mi düşünüyordu-
nuz?
Filmin Denizli’de çekileceği spon-
sorluk görüşmelerinin ardından ortaya
çıktı. Sonrasında senaryoya Dionysos’u
yerleştirdik. Biliyorsunuz Dionysos, Çallı
bir tanrıdır. Çal’ın bize verdiği destek-
lere teşekkür etmek istedik. Örneğin
Seferihisar’da Teos’ta çekseydik filmi
bambaşka bir şey çıkabilirdi ortaya. İlle
de antik, mitolojik bir arka planı olması
gerekmiyordu. Bizim hikayemiz yalan
söylenmeyen köyün hikayesiydi. 10.
Köy, yalanın bilinmediği bir köy. Senar-
yonun nedensellik ilkesi yoktu. Neden
yalan söylenmediği belli değildi. Biz de
Çal’a gidince bu nedeni Dionysos’un
orda bulunması ve insanları büyüle-
miş olması biçiminde ortaya koyduk.
Dionysos, milattan sonra 3. yüzyılda
Zeus’a ve Zeus’un yalanlarına sinirle-
nerek bölgeye geliyor ve o dönemde
rivayet edilene göre “burada bundan
sonra yalan söylenmeyecek”diyor. O
tarihten itibaren yalan söylenmiyor ve
Dionysos köylülerin arasında yaşamaya
devam ediyor. Hikaye böyle.
O halde senaryonun yazımaşa-
masında sponsorluk araştırmalarına
başladınız ve gelişmelere göre senar-
yo da şekillendi diyebilir miyiz?
Evet, senaryo sonradan gelişti.
Zaten pek çok filmde böyle eklemeler
olur. Büyük bir prodüksiyonda bile
örneğin bir petrol şirketi sahibi spon-
sorluk yaparken kendi istasyonunda
çekim yapılmasını koşul olarak öne
sürebilir. Filmle hiçbir alakası olmasa
da oyunculardan birine o benzinlikte
durup benzin alma sahnesi yazılabilir.
Burada her şeye Denizli Çal sahip çıktığı
için yalan söylenmeyen bir köyü, orada
koymaya ve yalansızlık gerekçesini
de Çallı Dionysos’a bağlayalım diye
düşündük.
Neden 10. Köy?
O yapımcının fikriydi, “Doğrucu
adamların toplandığı, patavatsız, için-
den geldiği gibi konuşan
köylülerin olduğu bir film
yapalım”dedi, “Doğru
söyleyenin dokuz köy-
den kovulduğu bir köy
olarak düşledim bunu”.
Böylece filmin adı 10. Köy
oldu. Teyatora da tabii
tiyatro anlamında. İsim
bence başarılı; ama birçok
beklentiyi karşılamadı.
“Filmde yalan işlenmemiş”
yorumunu yapanlar oldu
örneğin. Oysa ben yalanın
üzerinde durmaktansa,
Dionysos’un yalansızlığı
kurma sebepleri, gerçek-
ten erdemli olabileceğimiz
gibi iyi niyetli ve biraz
idealist başka bir tarafıyla
ilgilendim. Ama anladım ki
seyircinin beklentisi baştan
sona yalan söylenen,
yalansızlık üzerine durum
komikliklerinin yaşandığı,
doğru söyleyenin dokuz
köyden kovulduğu klasik
bir komedi imiş.
Filminiz, kadınların
varlık gösterdikleri bir
film.
Kesinlikle. Kocası tarafından terk
edilmiş ve çocuğuyla ortada kalmış bir
kadının sanat yapma aşkıyla parasız
kalma uğruna verdiği savaşı izliyoruz
İnci karakterinde. Bütün tiyatro grubu
pes ederken, İnci onları ayağa kal-
dırıyor. Aslında çok güzel bir model,
kadın-erkekten ziyade, her insanda
olması gereken çalışkanlık ve idealistlik
anlamında güzel bir örnek. Filmde
kadın karakterlerin hiç birini karikatür
gibi kullanmadık. Bizim filmimizde bir
de gay var, ama onu da komiklik olsun
diye koymadık, onun üzerinden de çok
fazla şey anlatmaya gayret ettik. Yazar
İzmirli filmin
İzmirli yönetmeni:
Bahadır Abşin
KAMPÜSTE SÖYLEŞİ
Ege Üniversitesi İletişim
Fakültesi mezunu Bahadır
Abşin, yapımcının da verdiği
destekle İzmir’den bir film
yapmış olmanın heyecanı
içerisinde. Ancak Abşin,
oyunculuklar, yapımcılık,
senaryo yazımı, kurgu gibi tüm
işlerin İzmir’den
yürütüldüğü filmine İzmirli
kurum kuruluşlardan
sponsorluk desteği alamamış
olmaktan dolayı da üzüntü
duyuyor. Genç yönetmen
ile ilk uzun metrajlı filmi ve
sinema endüstrisinden uzakta
işleri yürütmenin zorlukları
hakkında sohbet etttik.
e
Gamze KARADEMİR EROL
1...,34-35,36-37,38-39,40-41,42-43,44-45,46-47,48-49,50-51,52-53 56-57,58-59,60-61,62-63,64-65,66-67,68-69,70-71,72-73,74-75,...84
Powered by FlippingBook