Egeden 20. Sayı - page 52-53

50
51
GÜZ 2014
yaşlarımda olan bireylerin önemli bir
şeyleri kaybettiği duygusu ve kaygısı
var. Artık çoğumuzun yüce amaçları,
uğruna ölmeye değecek bir şeyi-
miz kalmadı. Mahmut karakteriyle
Nietzsche’nin deyişiyle ‘acınacak
rahatlıkları’ dışında hayattan hiçbir
beklentisi kalmamış insanlardan biri-
ni anlatmaya çalıştım” demektedir.
Bir sonraki filmi “İklimler”de de
(2006) benzer bir karakter inşası
kuran Ceylan, yaptığı şeye inancını
yitirdiği için tezini tamamlayamayan
İsa adlı öğretim üyesi üzerinden
amaçsız ve melankolik bir tipin
portresini çizer. Amaçlar göründü-
ğü şeyi hayata geçirememesinin
yanında, hayattaki tüm ilişkilerin-
de bir motivasyon eksikliğinden
muzdarip İsa, sevgilisi Bahar ile olan
ilişkisinde de dibe vurur. Filmin bu
yanı ile ilgili olarak, “İnsanlar yalnız
hayatlar yaşıyorlar ve kadın erkek
ilişkilerinde bunu daha da güçlü
hissediyorsunuz. Bu melankoli, ya-
şamın en hüzünlü taraflarından biri;
bazen başka hiçbir şey hakkında film
yapmaya değmez gibi bile geliyor,”
diyen Ceylan, auteur bir yönetmenin
karakterlerini yapılandırırken kendi
önemsediği durumlardan hareket
etmesinin tipik bir örneğini sunmak-
tadır.
2008’de çektiği “Üç Maymun” ile
melodram kalıplarını barındıran bir
senaryoyu kendi sinemasal vizyonu
ile harmanlayan Nuri Bilge Ceylan,
2011’de ise o zamana kadarki en
büyük ölçekli çalışması “Bir Zamanlar
Anadolu”yu çekmiştir. Neredeyse
gerçek zamanlı bir biçimde, bozkırda
geceden sabaha dek süren bir ceset
bulma öyküsünü aktaran Ceylan,
kalabalık karakterlerinin zaman
zaman kırılma noktasına gelen ge-
rilimli ilişkileri üzerinden Çehov’dan
Dostoyevski’ye ve Nietzsche’ye dek
birçok okumaya imkân veren bir
yapıta imza atmıştır. Filmin ortak
senaryo yazarı ve oyuncusu Ercan
Kesal’ın“Bir Zamanlar Anadolu”nun
çekildiği mekânlar hakkındaki
sözleriyle; “Bozkır…Belki de Çehov’u
bu kadar sevmemin arkasında da bu
yatıyor. Çünkü yeşil değil, ağaçlık de-
ğil, orman ya da deniz de yok zaten.
Bir Orta Anadolu kasabası. O tuhaf
jeolojik yapı, bir çeşit efsunlu ülkede,
büyülü bir coğrafyada yaşıyormuş
hissi yaratıyor, insanın içine bir hiçlik
duygusu veriyor. Çöl gezileri yapanlar
da aynı şeyi söylerler. Kendinizle farklı
bir yüzleşme yaşıyorsunuz, enteresan
bir hesaplaşmaya giriyorsunuz.”
Nuri Bilge Ceylan’ın şimdilik son
filmi, önceki filmlerinin aldığı birçok
prestijli ödülden sonra nihayet
Cannes’da Altın Palmiye’ye layık gö-
rülen “Kış Uykusu” (2014) dur. Filmin
ana karakteri olan ve önceki Ceylan
filmlerindeki karakterlerle birçok
yönden benzerlikler içeren Aydın ile
ilgili pek çok yorum yapıldı. Örneğin,
“Fatih Özgüven ‘tuzu kuru ve özenti
cumhuriyet bohemi’ olarak tanımla-
mış Aydın’ı. Evrim Kaya ise, 80 sonra-
sının filmlerindeki ‘darbeden sonra
derin bir bunalım içinde halkına
yabancılaşan’ solcu aydın karakter-
lerin uzantısı olduğunu düşünüyor:
Darbe sonrasının hayal kırıklığını,
yarı yolda kalmış/bırakılmış olma
duygusunu değil de – tıpkı İklimler
ve Uzak’ta olduğu gibi – derin bir
varoluş bunalımını temsil eden, halk-
tan bir beklentisi kalmamış, boşlukta
sallanan, daha az idealist bir figür.”
Gerçekten de, aynen “Uzak”taki Mah-
mut ya da “İklimler”deki İsa gibi, “Kış
Uykusu”ndaki Aydın da ‘dünyanın en
güvenli yeri’ olarak gördüğü kendi
merkezinde yaşamaktadır. Ancak
“Uzak”ta evine akrabasının gelme-
siyle bu güvenliğin ne kadar kırıl-
gan olduğu ortaya çıkan Mahmut
gibi, Kapadokya’daki oteline gelen
kendinden daha genç bir oyuncu
ile karşılaşınca Aydın’ın da rahatı
kaçar. Veya, “İklim”lerdeki İsa’nın
sevgilisi Bahar ile arası bozulunca ne
yapacağını bilememesi gibi, Aydın
da kendinden çok daha genç eşi
Nihal ile gerilim yaşadığında belli
bir güçsüzlük içine düşer. Aslında,
“Kış Uykusu”nda ne Aydın, ne kız
kardeşi Necla ne de eşi Nihal gerçek
bir ‘eylemlilik’ içindedirler. Dışarıdan
bakıldığında sürekli bir koşturmaca
içinde meşgul gibi görünürken, esa-
sen yaratıcı olmayan içi boş eylemler
içinde durmadan devinmektedirler.
Bu durum, amaçlı ve güçlü görünme
zorunluluğu nedeniyle kendilerine
dahi itiraf edemedikleri amaçsızlık
ve güçsüzlükten ileri gelir. Her yeni
güne bir proje ile başlayan Aydın, as-
lında gayet sıradan ve yaratıcılıktan
yoksun eylemlerle gününü öldürür.
Aynı şekilde kız kardeşi Necla, biten
evliliği ile hesaplaşma kisvesi altında
anlamsızlaşmış bir nefret içinde
dövünür durur. Hem ekonomik hem
de sosyal anlamda Aydın’ın iktidarı
altında edilgenleşmiş Nihal ise, çevre
okullara yardım etmek gibi projelerle
bu edilgenlikten sıyrılmaya çalışır
ama başaramaz. İçsel olarak pasifleş-
miş, birbirlerine karşı sürekli bir mi-
silleme olanağı arayarak nefretlerini
kusmak isteyen bu psikotik karakter-
ler, bitimsiz bir didişme içinde ve bir
tür ‘asılı kalma’ hali içerisinde devinir
dururlar.
Şu ana dek yedi adet uzun metraj
film çeken Nuri Bilge Ceylan’ın, mo-
dern çağdaki dönüşümlerin sürekli
değiştirdiği değerlerin yabancılaş-
tırdığı ve nihilist eğilimler taşıyan
karakterleri filmlerinde tutarlı bir
süreklilikle kullandığı rahatlıkla söy-
lenebilir. Buna dayanarak, Ceylan’ın
toplumsal gözlemlerini kendi kişili-
ğinden süzülen fikirlerle harmanla-
yıp bugünün Türkiye’sindeki belirli
bir tipe denk düşen karakterlere
hayat vermeyi önümüzdeki yıllarda
da sürdüreceği öngörülebilir.
1...,32-33,34-35,36-37,38-39,40-41,42-43,44-45,46-47,48-49,50-51 54-55,56-57,58-59,60-61,62-63,64-65,66-67,68-69,70-71,72-73,...84
Powered by FlippingBook