Egeden 20. Sayı - page 32-33

30
31
GÜZ 2014
Modern hayat, her şeyi çabu-
cak tüketmekte, değiştirmekte ve
dönüştürmektedir. Marx’ın da ifade
ettiği gibi, modern dünyamızda
sağlam sandığımız her şey, vadesin-
den önce buharlaşarak yok olan bir
özelliğe sahiptir. Günümüz dünya-
sının bu özelliğinden ötürü bir gün
önce herkesin tanıdığı ünlü bir insan,
ertesi gün unutularak hiç hatırlan-
mamaktadır. Televizyon ise her gün
unutulmamak ve gündemde kalmak
uğruna birçok şey yapan insanlarla
doludur. Oysa gerçekten unutulma-
yacak isimler vardır. Yılmaz Güney,
sinemamızda bu isimler arasında en
önemlilerinden biridir.
Yılmaz Güney benzeri az bulunan
bir sinemacı olarak sinema tarihimiz-
deki yerini almıştır. Onun sinemasını
anlamamız ve siyasi eğilimlerinin
nereden geldiğini öğrenebilmemiz
için kitaplarını okumak ve filmlerini
seyretmek gerekmektedir. Yılmaz
Güney her türden filme ve akıma
açık, sinemaya tutkun biri olmuş-
tur ve kendini bir “sinema fanatiği”
olarak tanımlamıştır. George Raft,
Humphrey Bogart, Marlon Brando
gibi Amerikan Sineması’nın önde
gelen oyuncularını takip etmekte,
Kazan, Bergman, Visconti, Vittorio de
Sica, Rossellini gibi yönetmenlerin
ise sinema tekniklerine ve tarzlarına
hayranlık duymaktadır. Yılmaz Gü-
ney farklı oyuncu ve yönetmenleri
takip etmesini şu şekilde açıklamış-
tır: “Takip ettiğim her bir oyuncu
ya da yönetmenden yeni bir şeyler
öğreniyorum. Onların çok farklı
ve çeşitli çekim tekniklerini, bakış
açılarını kendime uyarlamaya gayret
ediyorum”.
Yılmaz Güney, filmlerinde, kimi
zaman macera filmleri yapan çirkin
bir aktör, kimi zaman cesur bir Anadolu
genci, kimi zamansa idealleri peşinde
koşan bir devrimci olarak karşımıza
çıkmaktadır. Yılmaz Güney üzerine
çalışan araştırmacılar, onu ve sinemasını
farklı şekillerde ele almaktadır. Kimileri
araştırmasını Yılmaz Güney yönetmen
olmadan ve olduktan sonra şeklinde
bölümlere ayırırken kimileri ise “Yol”
filminden önce ve “Yol” filminden sonra
biçiminde onun hayatındaki dönüm
noktası olayları temel almaktadır. Bu
çalışmada ise, daha önceki araştırmalar-
dan farklı olarak, ilk defa bir yönetmen
başka bir yönetmenin gözünden aktarıl-
maya çalışılacaktır. Bu yönetmen, farklı
bir ülkeden ve kültürden olan Fransız
Patrick Blossier’dir. Blossier’nin 1983
yılında çektiği Duvar Üzerine (Autour du
Mur) belgeseli, Yılmaz Güney’in yönet-
men kimliğinin yanında, gizli kalmış
kişisel özelliklerini de gözler önüne
sermektedir.
Yılmaz Güney’in son filmi Duvar
(1983) henüz çekim aşamasındayken,
birçok ülkede olduğu gibi Fransa’da
da dikkatleri üzerinde toplamıştı. Film,
gazete haberleri ve üzerine çıkan siyasi
tartışmaların yanı sıra Fransa’da çekilen
ve Duvar filminin kamera arkasını yan-
sıtan bir belgeselle de gündemde yer
aldı. Yönetmenliğini yaptığı çok sayıda
belgeselle ödüller kazanan ünlü Fransız
sinemacı Patrick Blossier, Duvar Üzerine
filminde doğrudan yönetmen Yılmaz
Güney’i, onun sinema tarzını, oyuncuları
idare etme şeklini ve insan ilişkilerini
Duvar filminin çekimleri esnasında
kaydettiği görüntülerle ekrana yansıttı.
Patrick Blossier’nin Duvar Üzerine belge-
seli Cannes Film Festivali’nde belgesel
dalında ödül kazanmıştır.
Duvar Üzerine filmi yalnızca Duvar
filminin kamera arkasını göstermekle
kalmamakta, aynı zamanda Yılmaz
Güney’in kişiliğini de göz önüne ser-
mektedir. Belgeselde seyirci yalnızca
yönetmen olan Yılmaz Güney’i izlemez,
aynı zamanda onun insani yönünü ve
karakterini de seyreder. Yani bu sefer
seyirci sadece onun yönetim tarzına
değil, aynı zamanda onun sosyal ve
insani yönüne de tanık olur. Bu doğrul-
tuda filmi daha iyi anlayabilmek adına,
Yılmaz Güney’in biyografisine değinmek
gerekmektedir.
Senaryo yazarı, yönetmen, oyuncu
ve yazar Yılmaz Güney (1 Nisan 1937
Yılmaz Güney ve Duvar üzerine
GÜNDEM EGE
e
Orçun UZUNOĞLU
Ege Üniversitesi
Radyo Televizyon Sinema Bölümü
Doktora Öğrencisi
1...,12-13,14-15,16-17,18-19,20-21,22-23,24-25,26-27,28-29,30-31 34-35,36-37,38-39,40-41,42-43,44-45,46-47,48-49,50-51,52-53,...84
Powered by FlippingBook