Egeden 20. Sayı - page 30-31

28
29
GÜZ 2014
“Metin Erksan kimdir, sinemasının
farkı ve önemi nedir?” Bu sorulardan
ziyade, “Metin Erksan’ın Türk sine-
ması için önemi nedir?” sorusunun
cevabını araştırmak, sinema tarihinin
önemli bir bölümüne işaret ede-
cektir. Edebiyat eserlerinden uyar-
ladığı ve çoğunlukla kırsal kesimin
sorunlarını ele aldığı filmlerle başarı
kazanan Metin Erksan, sinemanın
“kültür”olduğunu her fırsatta dile
getiren önemli bir yönetmendir. Türk
sinemasının auteur yönetmenlerin-
den olan Erksan, ulusal sinemanın
gelişmesi için Halit Refiğ ile birlikte
kavramın yaratıcılarından biri olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Metin Erksan’ın filmleri incelendi-
ğinde, çocukluğundan yetişkinliğine
kadar meydana gelen ve onun için
dönüm noktası olan olayların hepsi-
nin, kıyısından köşesinden de olsa,
sinemasına yansıdığı görülmektedir.
Özellikle “tutku”“mülkiyet”, “cinsellik”
gibi kavramları inceleyen yönet-
men, bunları, yarattığı saplantılı ve
benmerkezci karakterler üzerinden
anlatmıştır. Karakterlerin durum ve
duygularını seyirciye aktarabilmek
için, büyük fotoğraflar ve mankenler
kullanmak, karakterleri geniş, boş
mekânlarda göstermek, yönetmenin
üslubunda vazgeçemediği öğeler-
dendir.
Metin Erksan’ın ulusal sinema
kavgasının izlerini, “insanı insan
üzerine düşünmeye” iten, insanın en
ilkel parçalarından olan güç, iktidar
gibi kavramları, yönetmenin en yakın
arkadaşlarını bile küstüren meşhur
öfkesini, hepsini sinemasında gör-
mek mümkündür. İnsanı en saf ha-
liyle, en açık haliyle, hem iyi hem de
kötü, yani tüm gerçekleriyle ele alan
ve bunu filmlerine taşıyıp sinemanın
insanı anlattığını dile getiren Metin
Erksan, çoğu kez sırf bireyi konu
edinmekle suçlanmıştır. Oysa yönet-
men, Türkiye’nin ulusal sinemasını
daha iyi yerlere taşımaya çalışmış, bu
uğurda hem üretici hem de yol gös-
terici bir entelektüel olmuştur. Mimar
Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesinde edindiği plastik sanatlar
konusundaki bilgisini ve estetik anla-
yışı, sinemasıyla birleştirerek, dönemi
itibariyle birçok sinemacıdan ayrılan
Erksan, Türk sinemasını yurt içinde de
yurt dışında da ileriye taşımıştır.
Plastik sanatları sinemasına taşı-
mış olması, yönetmenin kendisiyle
özdeşleşen“Sinema kül-
türdür” cümlesine destek
niteliğindedir. Sinemacının
sanat ve diğer disiplinler
hakkında da bilgisinin
olması gerektiğini belirten
yönetmen, insanın anla-
tıldığı herhangi bir filmin,
sosyolojik açıdan da psi-
kolojik açıdan da birbirini
destekliyor olması gerekti-
ğini vurgular. Aksi takdirde
filmlerinin, Yeşilçam’da
üretilen onlarca filmden
farklı olmayacağını dile getirir.
Metin Erksan, sinemasının ilk
yıllarından itibaren dönemin Tür-
kiye’sinin sansürüne takılmış ve bu
uğurda oldukça mücadele vermiştir.
Yönettiği ilk filmden itibaren sansür
kurulu ile problemler yaşayan Metin
Erksan, söyleşilerinde, Türkiye’de
sinemanın bir pratik olarak doğdu-
ğunu ve yıllarca da bu şekilde devam
ettirildiğini dile getirir. Erksan’a göre,
Yeşilçam, “sanattan ticari amaçlar gü-
den bir örgüt”olmuştur. Sinemadan
kazanılan paranın sinema sektörüne
dönmemesinden dolayı da Yeşilçam
sineması rekabete açılamamıştır.
Sanatın herhangi bir dalına olduğu
gibi, Türk sinemasına da uygulanan
sansür, güçlü bir baskı mekanizması-
dır. Bu baskı mekanizması, hemTürk
sinema sanatının, hem de Türk sine-
ma endüstrisinin gelişmesini yıllarca
engellemiştir. Gerilemenin bir diğeri
nedeni de, oyuncuların ekonomik
olarak yaşadığı sıkıntılardan dolayı
sektör dışındakilere bozdurdukları
bonolar olmuştur. Düşük ücretlerle
sektör dışı ticaretçilere bozdurulan
bonolar, filmden kazanılan paranın,
sinema sektörüne dönmesine engel
olmuştur.
Metin Erksan, 1952’de Bedri
Rahmi Eyüboğlu’nun senaryosundan
çektiği ilk filmi olan ‘’Âşık Veysel’in Ha-
yatı-Karanlık Dünya”nın çekimlerini
Âşık Veysel’in köyünde gerçekleştir-
miştir. Bu durum, filmde yarı-belgesel
bir tarz yaratmıştır. Filmde gösterilen
olaylar ve tarlalardaki başakların
boylarının yeterli uzunlukta olmama-
sı gibi noktalar, filmin sansür kurulun-
dan geçmemesine neden olmuştur.
Böylelikle film, Metin Erksan’ın
sansüre takılan ilk filmi olarak sinema
tarihindeki yerini alır. Sansürle olan
çetrefilli mücadelesi yönetmene
Berlin’de Altın Ayı ödülünü kazan-
dıran 1964 yapımı “Susuz Yaz” filmi
ile devam eder. Susuz Yaz, filmin
oyuncusu, aynı zamanda da yapım-
cısı olan Ulvi Doğan tarafından, o
dönemde film yapımcılarına tanınan
yurt dışına film çıkarma hakkından
yararlanılarak, festivale yetiştirilmiş
ve ödülü kazanmıştır. “Susuz Yaz”
her ne kadar filmde geçen “levira-
te” (erkeğin ölen kardeşinin eşiyle
evlenmesi, kayın alma) kavramı ne-
deniyle, sansüre takılmış olsa da, Türk
sinemasının yurt dışında tanınmasını
sağlayarak sinema sanatına büyük
bir katkı sağlamıştır. “Susuz Yaz” yurt
dışında ödül aldıktan sonra, dönemin
Turizm Bakanı tarafından oyuncula-
rın ödüllendirildiği bilinmektedir.
Sinemacılar Kuşağı’nın üç önemli
temsilcisinden biri olan Metin Erksan,
“Suçlular Aramızda’’, ‘’Sevmek Za-
manı’’ ve ‘’Kuyu’’ gibi filmlerle kendi
üslubunu geliştirerek, “‘Dokuz Dağın
Efesi”’, ‘’Gecelerin Ötesi’’, ‘’Yılanların
Öcü’’, ‘’Acı Hayat’’ gibi filmlerle de top-
lumsal gerçekçilik alanında ürünler
vermiştir.
Metin Erksan, 1974’te Sait Faik
Abasıyanık’ın ‘’Müthiş Bir Tren’’,
Kenan Hulusi’nin ‘’Sazlık’’, Samet
Ağaoğlu’nun ‘’Bir İntihar’’, Sabahattin
Ali’nin ‘’Hanende Melek’’ ve
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın
‘’Geçmiş Zaman Elbiseleri’’
adlı öykülerini, TRT kurumu
adına ‘’Beş Türk Hikâyesi’’
ismiyle yönetmiştir.
Üniversitede hocalık
yapan, birçok dergi ve
gazetede yazılar yazan
yönetmenin çalışmaları,
hem yurt içinde hem de
yurt dışında büyük beğeni
toplamış ve birçok festival-
de birbirinden farklı ödüller
kazanmıştır. Sinema eleştirmeni Sadi
Çilingir, Metin Erksan’ın, Türk sinema-
sının diğer temel taşı yönetmen-
lerinden olan Lütfi Akad, Memduh
Ün, Osman Seden, Duygu Sağıroğlu
gibi Türk Sineması kavramının içini
dolduran bir isim olduğunu ve kendi
dönemi dâhil tüm yönetmenleri
etkilediğini belirtmektedir. Türk
sinemasına çok sayıda insan yetiş-
tirmiş olan Metin Erksan, sinemanın
birçok disiplinden beslendiğini, film
çekmekle uğraşan birinin de birçok
insan bilimine ek olarak sanat dalla-
rından yararlanması gerektiğini sıkça
vurgulamıştır. Metin Erksan’a göre,
Türk tarihi ve Türk insanı bilinmeden,
Türkiye’ye ait bir film çekmek müm-
kün değildir. Bu yaklaşım, sinema ha-
yatı boyunca mücadele veren “Kızgın
adam”ın, “Sinema insanı anlatır” ve
“Sinema kültürdür” sözlerine temel
oluşturmaktadır.
Kızgın adam Metin Erksan’ın
sinema kavgası
GÜNDEM EGE
e
Araş. Gör. Gökhan DEMİREL
Ege Üniversitesi
Radyo Televizyon Sinema Bölümü
Yüksek Lisans Öğrencisi
1...,10-11,12-13,14-15,16-17,18-19,20-21,22-23,24-25,26-27,28-29 32-33,34-35,36-37,38-39,40-41,42-43,44-45,46-47,48-49,50-51,...84
Powered by FlippingBook