Egeden 20. Sayı - page 58-59

56
57
GÜZ 2014
mesi ile ilgili çalıştım. Sinemaya uyar-
layınca çıkacak olan sonuç bana aitti
senaryo kısmında. Boyoz Akademi’nin
yazarlık hocasının da katkıları var.
Çekimler ne kadar sürdü?
Normalde 25 gün içerisinde bitecek
bir senaryoydu ama çok ciddi aksilikler
yaşadık. Parasız kaldık, peynir ekmek
yedik, çok zor durumlarda çektik filmi
gerçekten. Ama zaten öyle olması da
çok iyiydi. Hepimize ciddi deneyim-
ler kazandırdı. Amiyane bir tabirle
söyleyecek olursam“babam da çeker
5 milyon dolarlık setle filmi”. Şunu da
eklemek istiyorum, köylüler bize çok
yardım etti. Boom sopası yoktu, köylü
ağaçtan boom yaptı; tahterevalliden
Jimmy Jip yaptılar. Işık ve benzeri
ekipmanlarımız vardı ancak sektörün
kullanıp eskittiği bizim tamir ettirdiği-
miz ekipmanlardı çoğu. Çünkü bunlara
düşük bir bütçe ayırmak zorundaydık.
Allahtan yol, yemek gibi giderlerimizi
Denizli Çal Belediyesi karşılıyordu. Bu
açıdan zorluklar yaşamadık. Teknik an-
lamda yaşadığımız alt yapı ve donanım
zorlukları da tabii ki filme yansıdı. Bu
nedenlerle öyle çok abartı bir kamera
hareketi göremezsiniz filmde.
10. Köy İzmir kökenli bir film, değil
mi?
Amacımız aslında tam anlamıyla
bir İzmir filmi yapmaktı. Eğer çekim-
lerini de İzmir’de yapabileydik, yüzde
yüz İzmir filmi olacaktı. Çünkü yapım
firması İzmir, oyuncuları İzmir’den,
İstanbul’dan gelen medyatik isimlerin
bile bazıları İzmir doğumlu. Ancak ne
yazık ki İzmir’den hiç destek alamadık.
HemTicaret hem de Sanayi Odası-
na bağlı özel girişimcilerinden yerel
yönetimlerine kadar İzmir’in hiçbir
kurum kuruluşundan destek alamadı
projemiz. Buna rağmen yapım olarak
İzmir’den çıktı. Yapımcının en büyük
hayali burada bir şeyler yapmaktı, hala
aynı kafada. “İstanbul buraya gelsin”
istiyor, “Sinema yapmak isteyen gelsin,
burada da firma kursunlar. Kiralar
düşük, burada da insanlar yaşıyor,
sanatçılarımız var. Burada bir şeyler
yapalım, buraya sinemayı taşıyalım”
diye bir niyeti var.
Ama henüz bu koşullar sağlana-
mamışken burada filmyapmanın da
birtakım zorlukları var değil mi?
Ticari olarak zorlukları var. Yoksa bu-
gün dünyanın öbür ucundan teknik alt
yapıların tamamını anında İstanbul’a
getirir gibi buraya getirebiliyorsunuz,
kamerasından ekipmanlarına kadar.
Oyuncu deseniz, oyuncular zaten Tür-
kiye genelinde dağılıyor, istediğin yere
istediğin zaman gelebiliyorlar. Yerleşik
yapım firması yok sadece burada. İşin
işleyişine, işgücüne ulaşım zorluğu ve
maddi olarak kaynak zorluğu var. Ama
büyük firmalar gelirse rahatlıkla yapa-
bilir. Sponsorluk çok büyük problem
İzmir’de. Çünkü bu alanda sponsorluk
yapmak isteyen İzmirli firmalar ne yazık
ki paralarını İstanbul’a yatırıyor.
Sponsorluk yanında yaşanan bir
diğer zorluk da filmin dağıtımı oldu
sanırım. Nasıl gelişti bu süreç, filmne
kadar izlendi, kaç salona gitti?
Buradaki problem dağıtım şirketleri
değil, burada problem salon sahipleri.
Cinemaximum gibi Hollywood sinema-
ları gibi, alışveriş merkezlerinde en çok
sinema biletinin tüketildiği, satıldığı
yerlerde salon sahibi olan firmalar.
Bu işin devi, tekel haline gelmiş olan
cinemaximum. Öyle bir dikey tekelleş-
me var ki... En değerli filmi çek, onları
ikna edemezsen, Türkiye’de vizyona
sokamazsın, o film çöpe gider, vizyona
giremez. İlişkiler de kurtarmıyor. İlişkiler
sadece reklam anlamında, filme sahip
çıkılması, eleştirmenler vs. anlamında
çok önemli. Filmi göklere de çıkarabilir-
ler, yerin dibine de sokabilirler. Dağıtım
ayağında dağıtım firması filmi alıyor,
ama filmin kaderi salon sahiplerinin
filmi izledikten sonra vereceği kararla
alakalı. Diyor ki 35 mm ye basarsanız
olur, 100 küsur tane salonum var diyor.
Eylül aynın sonunda hemen hemen
bütün sinemalar DCP teknolojisine
geçecek büyük ihtimalle. Orada salon
kirası problemi var. Filminiz izlense de
izlenmese de salon kirası alıyorlar siz-
den. Kopya sayısı arttıkça harcayacağı-
mız para peşin olarak artmaya başlıyor;
sıkıntı orada çıkıyor zaten. Oradan
sonrası şansa kalmış bir şey zaten. Hem
şans hem iyi reklam. En iyi filmi de
çeksen reklamını yapamadıktan sonra,
Türkiye’de gişe yapması imkansız. En
berbat filmin reklamını yap olağanüstü
gişe yapar. Bunun örnekleri var zaten
biliyorsunuz. Bizim film 33-35 kopya ile
gösterime girdi. Bunların yaklaşık 15
tanesi çok iyi salonlarda girdi, diğerleri
ara mahalle, yazlık sinema gibi kötü
diyebileceğimiz salonlardı. Mayıs ayı
biliyorsunuz sinemanın bittiği bir ay.
Çok ısrar edildi Mayıs konusunda,
biraz daha beklenemedi. Yapımcı
da sıkışmıştı. Özer film de ısrar etti.
Mayısta en yüksek bütçeli, çok büyük
filmlerin bütçesi dahi 30 bin ile 50 bin
arasını zorluyor. Bu filmler ise ortalama
yüz 150 kopyayla vizyona giren filmler.
Biz 33 kopyayla 10 binde kaldık. Ama
aynı dönemde rakiplerimiz şunlardı;
Spider-Man 2, Nuh Efsanesi, Recep
İvedik, Mandıra Filozofu. Bunların
arasına girdik. Bunlar zaten o dönemim
inanılmaz gişe yapan filmleri. Ama on-
ların içerisinden 33 kopyayla çok iyi iş
yaptı ortalama olarak. Spider-Man’in iki
haftada kopya sayısına göre salon orta-
laması yetmiş beş kişiydi, bizim kopya
sayısına göre salon ortalamamız 120
kişiydi. Eğer bizim de 150 kopyamız
olsaydı... Başka bir sorun da şu, Warner
Bross diyor ki “ben sana bu filmi veri-
rim, ama şu filmi de gösterime sokman
şartıyla”. Mecburen bir filmi daha sok-
mak zorunda kalıyorsun. Örneğin diyor
ki “spider-man’i üç salonda sokacaksın.
Alt yazılı, üç boyutlu. Bunları kesinlikle
şu tarihe kadar çıkartmayacaksın en
büyük salonlarından, yoksa seninle söz-
leşmem biter, bir daha film vermem”.
12 salonu olan sinemada sözleşme
gereği 8 salonu Amerikan filmlerine
ayırıyorlar. Geri kalan salonlar da 35
mm teknolojisine sahip oluyor. Onda
da kopya almak daha masraflı... Türk
sineması bu anlamda çok sıkıntı çeki-
yor. Tabii eğer Şahan’la, Şafak Sezer’le,
Kıvanç Tatlıtuğ ile çalışmıyorsan; ya da
Yılmaz Erdoğan yoksa geniş bir dağıtım
yapamıyorsun. Çünkü bunlar da Ame-
rikan Sinemasından kalan boşukları
bloke etmiş durumda. Dolayısıyla tüm
bunlara rağmen filmimizin azımsanma-
yacak bir başarı sağladığını düşünüyo-
rum. Kültür Bakanlığı, en azından kendi
destek verdiği filmler için bununla
ilgili bir kota getirebilir bence. Futbol
Fedarasyonunun yabancı oyuncu sayısı
kotasını indirmiş olması gibi.
Sonuç olarak sinemada 10 bin
kişi filmini izledi. İnternete düşünce
izlenimdaha da artacak. Ayrıca
televizyonda da yayınlanacak ki,
televizyon Türk seyircisi ile buluşmak
için oldukça önemli bir mecra.
Zaten en iyi şekilde algılamasını
beklediğim kitle itibar etmedi filme.
Varsın zaten eleştirilsin artık. Değişen
bir şey yok çünkü. Gereken yerlerden
destek alamamış bir filmden bahsedi-
yoruz. Birçok film var böyle ülkemizde.
Örneğin, “Büyük Yalan”diye bir film
var. Türkmen bir kızın Türkiye’ye olan
yolculuğu, tecavüze uğraması…Bence
mükemmel bir film, gişesi yaklaşık
bin. Oysa dünya kadar ödül aldı film,
televizyona satılamadı, kimse itibar
etmedi. Böyle o kadar çok film var ki o
yüzden artık gocunmuyorum. Tamam
mesela benim annem zaten sinemasal
perspektifle bakamıyor, onların istedik-
leri belli Necmi Yapıcı geyik yaparken…
Diğer taraftaki kitle zaten ben iyisini
yapmaya çalıştığımda da itibar etmiyor,
saygı duymuyor. En iyisini televizyonda
görse de görmese de benim için çok
büyük bir kayıp yok artık.
İkinci filmyolda. O da fantastik
türdemi olacak?
Kesinlikle devam etmek istiyorum.
Bu filmde çektiğim sıkıntılar yüzünden,
ancak gerçekten iyi bir ödenek ayırıp
bir ekip kurabilecek şekilde çalışmak
istiyorum.
Yeni senaryodan biraz bahsedebi-
lir misiniz?
İlk film, 10. Köy Teyatora’ydı.
Bir kumpanyanın Dionysos ile ilgili
oyunlarını yalan söylenmeyen köyde
sergileme çabasıydı konusu da. İkinci
filmde tiyatro yerine bu sefer 10. Köye
sektörde başarısız olmuş, yaptığı ilk
filmi pek anlaşılmamış bir yönetmen
geliyor.
Senaryo biraz otobiyografik
galiba.
Evet biraz. Bana ne senin derdinden
dedirtmeden, biraz yaşadıklarımızdan
esinlenerek anlatıyoruz tabii ki. İkinci
filmdeki yönetmen, birinci filmin-
de yapmış olduğu hatayı yapımcısı
açısından telafi edebilmek adına Ege
şivesiyle korku-komedi türünde bir film
yapmaya kalkışıyor. Ama korku-komedi
diye bir tür yok biliyorsunuz. İşte film
orada başlıyor. 10. Köyde zaten eski
muhtar tiyatroda başarısız olunca yeni
muhtar ben sinema yaparım kardeşim
diye film çektirmek istiyor. Bu yönetme-
ni buluyor. Yönetmende orada kendi
hikayesini, korku komedi hikayesini
kabul ettiriyor. İlk film tiyaro ile ilgiliydi,
ikincisi sinema olacak. Üçüncüsünü
yaparsak konu müzik olabilir neden
olmasın?
Bir de Absürt Tv’niz var.
Absürt Tv gençliğimizin çok önemli
bir projesi. İnteraktif internet kanalı
projesiydi, durdurduk. Umarım Eylül
ayında hayata geçireceğiz. Şimdi
çok çok daha ileri seviyelere geldik o
anlamda. Çürümüş medya içeriklerini,
çürümüş olan bütün içeriği hicve-
den, yeren bir anlatı şekli. Reklamcılık
alanından tutun da, televizyon- medya
içeriklerine kadar hicvedilecek, kara
mizahın göbeğine yerleştirilecek çok
fazla şey var. Biraz da bu popüler kültü-
rün kodlarını kullanmak gerekiyor. Esas
amacımız; beton dökülmüş vicdanlara
çivi çakmak ya da onları biraz aydın-
latmak, uyarmak. Zaten kimse üzerine
alınmayacak ama biz yine de bir şekilde
savaşmamız gerektiğini düşünüyoruz.
Absürt Tv benim rahatlama alanım,
çünkü konuşamadığım pek çok şeyi
orada çok rahat anlatabiliyorum. Ama
para kazanmak amacıyla değil, rahatla-
mak amacıyla sürdürüyoruz.
100. yılı olması sebebiyle, düzen-
lenen bir anketle, Türk Sineması’nın
en iyi filmi seçilecek. Sizin tercihiniz
hangisi?
Aslında pek çok film var ama benim
ilk aklıma gelen, “Züğürt Ağa”.
Bundan sonraki planlarınız neler?
En büyük hayalim istediğim filmi
çekmek değil; okullu sinemacıların
amacına uygun bir şekilde bir arada
toplandığı ve iş yaptığı bir oluşuma git-
mek. En büyük hayalim bu benim. Bir
dernek, bir vakıf vs. Çünkü, birbirimizi
tutmamız, birbirimize tutunmamız;
egoları, didişmeleri bir kenara bırakma-
mız lazım.
10. Köy ”Teyatora”filmi; tiyatronun temsilcisi Dionysos’un (sağdaki) yaşadığı masum ve temiz kalpli insanların yaşadığı, şirin, komik ve henüz yalanın keşfedilmediği
bir köyü anlatmaktadır. Yüzyıllardır ‘’10. Köy’’de insanlarla birlikte yaşayan ve burada yalan söylenmesini yasaklayan Dionysos’un varlığından köylülerin haberi yoktur.
1...,38-39,40-41,42-43,44-45,46-47,48-49,50-51,52-53,54-55,56-57 60-61,62-63,64-65,66-67,68-69,70-71,72-73,74-75,76-77,78-79,...84
Powered by FlippingBook