Egeden 14. Sayı - page 58-59

57
56
YAZ 2012
Halkın sanatçısı, halk müziğinin ustası
Neşet Ertaş'ın ardından...
Neşet Ertaş özellikle Türkiye’ye dönüşünden itibaren
pek çok araştırmacı ve yazarın ilgi odağı oldu. Hakkında
kitaplar yazıldı, belgeseller yapıldı, konserleri hakkında
basında ve medyada pek çok haber üretildi. Bununla bir-
likte ülkemizde çok farklı toplumsal katmanlardan büyük
ilgi gören bir halk ozanı, yeri doldurulması çok zor olan bir
halk sanatçısı olması nedeniyle ölümünün ardından veri-
len bazı mesajlarda Neşet Ertaş için“Abdallık geleneğinin
son temsilcisi”diye söz edildi. Anadolu Abdallık geleneği
bağlamında“son kuşak temsilcilerinin en önemlilerin-
den biridir”ya da“en tanınmışıdır”denilebilir. Ancak,
günümüzde Orta Anadolu’da Kırşehir, Keskin, Yozgat vb.
yörelerde yaşayan Abdal ozanlar, sözgelimi Ekrem Çelebi
gibi isimler hatırlatıldığında“en son temsilcisidir” söylemi-
nin yanlışlığı hemen anlaşılacaktır. Âşık Veysel Şatıroğlu
vefat ettiğinde de benzer bir söylemle“Veysel ile âşıklık
geleneği sona erdi”denmiş olmasına rağmen, günümüzde
hâlâ bu geleneğin usta isimleri âşıklık geleneğini kuşaktan
– kuşağa aktarmaya, sürdürmeye devam etmektedir.
Neşet Ertaş’ın sanatçı kimliği, yaratma süreçleri ve üre-
timleri bakımından önümüzdeki dönemlerde de pek çok
bilimsel araştırmaya konu olacağı muhakkak görünüyor.
Ancak, O’nun eserlerinin anlaşılabilmesi için iki önemli
bağlamın dikkate alınması gerekiyor; bunlardan birincisi
Neşet Ertaş’ın babası Muharrem Ertaş’tan duydukları
ve aktardıkları ikincisi de bizzat kendi üretimleri. Hatta
O’nun kişisel tarihinin basamakları da düşünüldüğünde;
eserlerini üretmede beslendiği kaynaklar bakımından
başlıca üç kategori üzerinden bir değerlendirme yapmak
mümkündür:
- Kendi yetiştiği / yetiştirildiği aile ortamı.
- Abdal kültürel kimliğinin etkin olduğu sosyo – kültü-
rel çevre.
- Kendi kurduğu aile ortamı / ortamları.
Neşet Ertaş’ın ürettiği müzik eserlerinde“yerel/gele-
neksel”üsluptan bahsedilebileceği gibi “kişisel yaratma
üslubu”ndan, “çalar – söyler”olarak seslendirme biçemine
ilişkin“yerel/yöresel tavrı”kadar “kişisel tavrı”ndan da bah-
sedilmesi, O’nun derinlemesine anlaşılabilmesi bakımın-
dan mutlak surette gereklidir.
Neşet Ertaş’ın kendi ürettiği eserlerini, sesi ve sazıyla
seslendirdiği sırada, her defasında“yeniden yaratma sü-
recine tabi tuttuğu”açıkça işitilir, gözlenir, duyumsanır ve
algılanır. Ertaş’ın müzisyenlik performansına ilişkin olarak,
bu yönüyle irdelendiğinde sadece müziksever çevrelerce
değil, hatta daha çok müzik bilimiyle uğraşanlar; müzi-
kologlar, etnomüzikologlar ve halk bilimcilerin büyük bir
ilgiyle izledikleri bir “müzisyen porfili”olduğunu söylemek
mümkündür. Çünkü Neşet Ertaş’ın“Abdal”kültürel kimliği
bağlamında, ozanlık ve müzisyenlikte“saz çalma”, bozlak,
türkü vb. “okuma”, söz/şiir “söyleme”davranışındaki gele-
neğin dayattığı keskin kalıpları esnetmek, “yinelememek”
aksine yenilemek; geleneksel müzik kalıplarını aşan bir ya-
ratma/üretme“üslubu” ile geleneksel seslendirme biçemini
aşan bir seslendirme“tavrını”ortaya koyma çabası içinde
olduğu gözlenir. Her performansında, bu müziksel kalıpları
aşma çabasında olduğunu bizzat kendisi de çeşitli vesi-
lelerle samimiyetle dile getirmiş ve adeta“kendini taklit
edercesine”bir dinamizmle dinleyici kitlesine seslenmiştir.
Neşet Ertaş’ın sahne performansları sırasında dikkati
çeken diğer önemli bir tutum ve davranışı da, ses ve mik-
rofon düzenekleri ile kurduğu ilişkide belirginleşir. Uzun
yıllar boyunca çok çeşitli sahne performanslarında kazan-
dığı deneyimlerin bir sonucu olarak, mikrofonu ustalıkla
kullandığı gözlenmiştir. Türküleri ve uzun havaları seslen-
dirirken, nefes alış – verişlerini, iç çekişlerini, duygu duru-
muna göre değişen tüm vurgularını, hatta neredeyse kalp
atışlarını dinleyiciye işittirecek kadar yakın bir konumda
kullandığı mikrofonu; Ertaş’ın eli, kolu, ayağı kadar O’nunla
bütünleşmiştir. Mikrofonun ucuna takılan bir sünger
koruyucuya, dudaklarını tamamen değdirerek seslendirme
yapmanın, ses ve mikrofon kullanımında kötü sonuçlar
doğurabileceği hatta kimi durumlarda kabul edilemez gibi
olduğu düşünülse de, bu uygulamanın belki de halkına
yürekten seslenmenin bir yolu olduğuna inanmıştır Usta…
"Olmaz yeğenim, buradan!"
Neşet Usta’nın ses ve mikrofon düzenekleriyle ilişkisi
bağlamında bir diğer önemli uygulama da, sürekli ola-
rak yanında taşıdığı bir çantanın içinde kendine özgü bir
düzenekten kaynaklanan ses çıkışlarını tercih etmesidir.
Konser vermek üzere gittiği ortamlardaki ses teknisyenle-
rinin önerilerini kendine özgü üslubuyla“olmaz yeğenim
buradan!”diyerek, alışık olduğu tınıyı yansıtabilmek için
kendi ses düzeneğini gösterdiği bilinir. Sözgelimi, TRT
İzmir Radyosu Sanatçıları Konseri vesilesiyle İzmir’de
verdiği konser sırasında, çantasını sahnedeki konumuna
uygun bir yere koyar; ses teknisyenlerinin müdahalelerine
izin vermeksizin kendi istediği tarzda peşpeşe üç türküyü
seslendirir. Konserde hazır bulunanlar türkülerin bitimine
kadar sabırla beklerler, ancak, üçüncü türkünün sonunda
Ertaş Usta anlar ki, çantasındaki ses düzeneğinin düğme-
lerini açmamış ve bu nedenle seslendirme zayıf duyul-
muştur. Bunun üzerine özür dileyerek üç türküyü yeniden
seslendirmiştir.
Türk halk müziğinde en yaygın tür olan“türkü”hak-
kında günümüzde çok çeşitli kategorik yaklaşımlar
ortaya konmuş ve konmaya devam etmektedir. Değişen
dünyamız ve sayılamayacak kadar çeşitli sosyo – kültürel
yapıların varlığına paralel olarak, kavramlar ve terimlerin
her geçen gün yeniden tanımlanmaya ihtiyacı olduğu
görülmektedir. Bu bağlamda, “halk müziği, halk türküsü”
vb. gibi “halk” sözcüğüyle nitelenen geleneksel müzik
terimlerinin de yeniden tanımlanması, anlamlandırılması
gerekmektedir. Türk halk müziği ürünlerinin“uzun havalar,
kırık havalar, oyun havaları”başlıkları altında“anonim halk
müziği ürünleri ve âşık tarzı ürünler”biçiminde incelenme-
si geçmişten buyana sıklıkla başvurulan bir kategorilen-
dirmedir. Bununla birlikte bu konuda özellikle son yıllarda,
TRT Kurumu bünyesinde Türk halk müziği sözlü eserler
repertuvarına kazandırılan kimi eserlerin“beste – türkü”
ya da“türkü formunda beste”adıyla anılmaya başlanması
da, bu alanda yeni terimlere ihtiyaç duyulduğuna ilişkin
önemli bir argümanı oluşturmaktadır. TRT Kurumunda sa-
natçılığının ardından E.Ü. DTM Konservatuvarında öğretim
görevlisi olan değerli hocamız Burdur’lu Hamit Çine’nin ya-
kın bir geçmişte besteleyip halka sunduğu“Hadi Gali Sen
de Gel”adlı eseri, bu bağlamdaki en tipik örnektir. Hocamı-
zın bu eseri söz ve yerel ağız yapısı, ezgisel ve ritmik yapı
bakımından incelendiğinde; bir Burdur “halk” türküsünden
“Neşet Ertaş” adıyla
bütünleşen, özdeşleşen bir
ekolün adı. Orta Anadolu yerel
ağzının temsilcisi, bozlakların,
türkülerin ustası ve tam da bu
nedenle “Bozkırın tezenesi”…
Anadolu Abdallığının
günümüzdeki en önemli
temsilcilerinden Neşet Ertaş
Usta 25 Eylül 2012 tarihinde
Hakk’a yürüdü…Günümüzde
çok az sayıda sanatçıya, bilim
insanına, devlet adamına nasip
olan büyük bir toplulukla ve
içtenlikle uğurlandı ki, O’nu
belki de bu denli önemli kılan
sihirli sözcük idi “içtenlik,
samimiyet”.
MAKALE
Doç. Dr. F. Reyhan ALTINAY
EÜ DTM Konservatuvarı
Ses Eğitimi Bölümü
1...,38-39,40-41,42-43,44-45,46-47,48-49,50-51,52-53,54-55,56-57 60-61,62-63,64-65,66-67,68-69,70-71,72-73,74-75,76-77,78-79,...80
Powered by FlippingBook