Egeden 14. Sayı - page 62-63

61
60
YAZ 2012
Tarihçilerin ‘babası’ sıfatıyla anılan
Halikarnassoslu Herodotos, İonların
dünyanın bildiğimiz en iyi ikliminde
yaşadığını düşünür. 1950’lerin başın-
da İoniayı gezen Freya Stark ise “Eğer
önüme tüm İonia’yı koysalar yaşamak
için Teos’u seçerdim” diyerek duygula-
rını ifade eder.
Günümüz Gediz ve Büyük Men-
deres nehirlerinin ağızları arasındaki
dar kıyı şeridini kendilerine yurt
tutmuş olan İonların, Troia savaşları
sonrasında Anakara Yunanistan’da
yaşanan büyük karışıklık ortamında
Ege Denizi'ni aşıp buralara yerleş-
tikleri anlatılır. Bu göçün kesin tarihi
bilinmemektedir. Ege Denizi’nin
doğu kıyılarındaki bir bölgenin kendi
adlarıyla anılmasını sağlayan İonların
gerçekten de büyük ve toplu bir göçle
gelip gelmedikleri de tartışmalıdır.
Ancak M.Ö. 1100 ile 800 arasındaki
süreçte yeni gelenlerin buraların yerli
halkıyla karıştıkları, belki yerli halkın
bazı geleneklerini de benimsedikleri,
ama sonuç olarak Hellen dili kullanan
ve Ege’nin karşı yakasındakilerle bü-
yük oranda ortak bir kültürün ortaya
çıktığı tartışmasızdır. Küçük yerleşim
birimlerini göz ardı edersek 12 İon
kenti, daha sonra aralarına Smyrna’yı
da katarak bir birlik oluşturmuşlardır.
Din temeli üzerine kurulan bu birlikte
her bir kent bağımsızdı ve ortak bir
siyasi-ekonomik tavır alışları yoktu.
Antik dünyanın 7 bilge kişisinden biri
olarak bilinen Miletoslu Thales, yakla-
şan Pers tehlikesini sezmiş ve İonların
bu tehlikeye karşı ortak tavır alabil-
meleri için İonia’nın merkezinde yer
alan Teos’ta kurulacak bir siyasi birlik
önerisinde bulunmuştu. Ama kimse
onu dinlemedi.
Anlıyoruz ki, İonianın merkezi
günümüz Seferihisar ilçesinin Sığacık
mahallesiymiş. Burada yurt tutan Te-
osluların tarihi de İonia’nın tarihinden
bağımsız değil.
Şimdiki bilgilerimiz ışığında,
İonia’daki birçok kentten farklı olarak,
Teoslular bu topraklara geldiklerinde
burada kendilerinden önce yaşayanla-
rın olmadığını söyleyebiliriz. Başlan-
gıçta kurulan küçük yerleşimin M.Ö.
8. yüzyıl ortalarında bir polis, başka
bir deyişle bağımsız bir kent devletine
dönüştüğünü anlıyoruz. İonların kıyı-
dan uzaklaşıp Anadolu içlerine doğru
büyümek gibi bir hedefleri yok, onlar
arkaya değil önlerindeki denize bakan
insanlar. Denizaşırı ticaret ve ilişkiler
İonların hayatını belirleyen en önemli
unsur. Ama onların bu kanaatkarlığı
huzurlu olmalarına yetmiyor, çünkü
Anadolu anakarasındakiler kıyılardaki
bu küçük, ama zengin şehirleri rahat
bırakmıyorlar. Önce göçebe ve savaşçı
bir kavim olan Kimmerler, sonra baş-
kentleri Sardeis olan büyük ve güçlü
Lydia kralları ve sonrasında toprak-
larına tüm Anadolu’yu dahil etmeye
kararlı olan Persler onlara darbeler
vuruyor. İonlar bazen direniyor, bazen
yeni efendilerini sessizce kabulleniyor,
bazen onlarla savaşmaya yelteniyorlar.
Perslere karşı ayaklanmaları Miletos
önlerindeki küçük bir ada olan Lade
civarındaki deniz savaşındaki hezi-
metle noktalanıyor. Tarih M.Ö. 494.
Bu kanlı savaş İonia'nın bir daha asla
eski zengin ve müreffeh günlerine
dönemeyeceği dönemin de başlangı-
cı oldu.
İonia’nın en büyük ve öncü kenti-
nin Miletos olduğu biliniyor. Teos’un
ise, Miletos kadar olmasa da, İonia’nın
kuzey kısmında benzer bir önderlik
üstlenmiş olabileceğini düşünmek için
ipuçlarımız mevcut. Belki hammadde
kaynaklarının izini sürmek, belki yeni
ticaret rotaları oluşturmak, belki Ana-
dolu içlerinden gelip onların huzurla-
rını kaçıranlardan kaçmak için, daha
muhtemel olarak tümünün etkisiyle,
M.Ö. 7. yüzyıl ortalarından başlayarak
özellikle Ege Denizi’nin kuzey kıyıla-
rında, Çanakkale Boğazı’nda, Marmara
Denizi’nde ve Karadeniz’de ‘koloni’ler
kurmaya başlıyorlar. Bunlar, sözcüğün
günümüzde kullanılan anlamıyla
sömürgeler değil. Evden uzaktaki yeni
yurtlar, hayatlarını sürdürecekleri yeni
yaşam alanları. Koloni hareketinin de
öncüsü Miletos, ama Teos’un da en
azından iki koloni kurduğunu (Kuzey
Ege’de Abdera ve Karadeniz’de Phana-
goria) biliyoruz. Hatta Teosluların,
Perslerin ilk saldırısından korkarak
topluca Abdera’ya kaçtıkları, 20-25 yıl
sonra ortalığın biraz yatıştığına kani
olduklarında Teos’a geri döndükleri
söyleniyor. Yukarıda anılan Lade adası
önlerindeki deniz savaşına 17 gemi
ile katıldıkları biliniyor, ki bu rakam
Miletos’dan ve İonia’nın adalarından
(Sisam, Sakız) sonraki en güçlü katkı.
Daha sonra Atinalıların, bir anlamda
mafyavari bir şekilde Yunan kentlerini
Perslerden korumak adına topladığı
haraçta Teos’a biçilen rakam yıllık 6
talent (155-160 kilo civarında altın).
Başka bir deyişle kentin ekonomik
gücüne göre belirlendiği düşünülen
bu miktar da, Teos’un İonia kentleri-
nin çoğundan daha varsıl olduğunu
düşündürüyor.
Pers hakimiyeti sonrasında önce
Büyük İskender ve ardılı generallerin,
sonra Roma’nın hakimiyetine geçen
kentin tarihi artık bölgenin genelin-
den bağımsız değil. Olasılıkla M.S. 3.
yüzyıldan sonra Teos önemini kay-
bediyor, hızla küçülüyor ve sonunda
tarih sahnesinden çekiliyor.
Miletos, Ephesos, Priene, Phoka-
ia, Klazomenai, Smyrna, Samos gibi
birçok önemli İon kentinde 30-100
yıldır düzenli arkeolojik kazıların
sürdürülüyor olmasına rağmen, garip
bir şekilde Teos büyük ölçüde bilim
insanlarının ilgisinden mahrum kal-
mış. Zaman zaman birileri ilgilenmiş,
ama sonra farklı nedenlerle bu ilgi
uzun soluklu bir çalışmaya dönüş-
meden sönmüş. 18. yüzyılda İngiliz
Society of Dilettanti, 1924’de Fransız
arkeologlar, 1960’lı yılların başında
Ankara Üniversitesi’nden Yusuf Boysal
ve Baki Öğün başkanlığında sürdürü-
len kısa ömürlü kazılardan sonra 2010
yılında Ankara Üniversitesi, Dil Tarih
ve Coğrafya Fakültesi öğretim üyesi
Prof. Dr. Musa Kadıoğlu başkanlığında
yeni arkeolojik araştırmalar ve kazılar
başladı. Yurt içi ve yurt dışındaki
birçok farklı üniversiteden bilim
insanının da katkı verdiği bu çalış-
malara 2012 yılında Ege Üniversitesi,
Edebiyat Fakültesi’nden Yard. Doç. Dr.
Aytekin Erdoğan’ın ve Öğr. Gör. Dr.
M. Nezih Aytaçlar’ın başkanlığındaki
bir ekip de, kentin Arkaik dönemine
ve öncesine yönelik sorunlara ışık
tutmak hedefiyle katkıda bulunmaya
başladılar.
Kıyı şeridindeki birçok antik kentte
olduğu gibi, Teos’un şanssızlığı da, ka-
lıntılarındaki taşların sonraki dönem-
lerde yapılan yeni yapılarda kullanıl-
mak üzere yağmalanmasıdır. Özellikle
Selçuklular dönemine kadar uzan-
dığı tahmin edilen ve Kanuni Sultan
Süleyman’ın emriyle büyük onarım
gören Sığacık Kalesi’nin antik kentin
taşları kullanılarak yapıldığını kanıtla-
yan çok sayıda devşirme taş ve yazıt
vardır. Kentin surları, tiyatrosunun
oturma basamakları ve olasılıkla diğer
kamu binaları bu düzgün kesilmiş ve
zahmetsizce kullanıma hazır taşlara
yönelik yağmadan nasibini almıştır.
Her şeye rağmen Teos, ziyaretçilerini
hayal kırıklığına uğratmayacaktır.
Kentin en önemli yapısı kuşkusuz
Dionysos tapınağıdır. Dionysos’un
kentin baş tanrısı olduğu ve kentin
“Dionysos Sanatçıları”nın merkezi
olduğu biliniyor. Tüm antik dünyadaki
tiyatro ve müzik şenliklerine pro-
fesyonel sanatçılar sağlayan bir tür
lonca olan Dionysos Sanatçıları’nın
baş tanrısı Dionysos olan ve antik
dünyanın Anadolu’daki en büyük Di-
onysos tapınağına ev sahipliği yapan
Teos’u seçmeleri çok anlaşılabilir bir
durum. Ancak sanatçıların o zaman
da bohem yaşam biçimleri olduğu,
kurallara uymakta zorlandıkları ve
bulundukları yerde sorun çıkardıkla-
rını gösteren çok sayıda belge bugün
elimizde.
Teos Dionysos tapınağının en sıra
dışı özelliği, onun bir ideal tapınak
modeli olarak antik çağdan başlaya-
rak zikredilmesidir. Antik çağ mimar-
ları, özellikle tapınak mimarisinde
estetik bir ideali yakalamak için kafa
yormuşlardır. Tapınağın eni, boyu, sü-
tun yüksekliği, sütun alt çapı, sütunlar
arası açıklık, sütunlarla tapınak duvar-
ları arasındaki açıklık gibi çok sayıda
parametrede ideal oranları yakalamak
ve bu oranları bir kurallar dizisi haline
Teos'u gezin
ÜNİVERSİTEMİZ KAZILARI
Öğr. Gör. M. Nezih AYTAÇLAR
EÜ Edebiyat Fakültesi
Arkeoloji Bölümü
1...,42-43,44-45,46-47,48-49,50-51,52-53,54-55,56-57,58-59,60-61 64-65,66-67,68-69,70-71,72-73,74-75,76-77,78-79,80
Powered by FlippingBook