Egeden 14. Sayı - page 60-61

59
58
YAZ 2012
beklenen bütün yerel karakteristikleri içermekte olup ger-
çek anlamda bir Burdur halk türküsü tadındadır.
Ancak, burada altı çizilmesi gereken nokta; bu eser Ha-
mit Çine’nin bir bestesidir ve Türk halk müziği dağarımızda
bu nitelikte pek çok eserden söz edilebilmektedir. İşte bu
bağlamda, Doç. Dr. Hüseyin Yaltırık’ın yakın bir geçmiş-
te türkülere ilişkin yaptığı vurguya kulak vermek, Neşet
Ertaş’ın eserlerine ilişkin bir pencere açmamıza olanak sağ-
layacaktır: “Türkü ile halk türküsü farklı kavramlar içerirler.
Birbirlerinin yerine kullanılsalar da halk türküsü sadece
‘anonim’ türküler için kullanılır. Türkü ise bestelenebilir ve
günümüzde ‘ferdî türkü, türkü formunda beste, beste tür-
kü ya da fert türküsü’ gibi genel isimlerle adlandırılabilir.”
Neşet Ertaş’ın eserlerini incelediğimizde tam da bu
tanımlamayla bir çözümleme yapmamız gerektiği ortaya
çıkar. Neşet Ertaş’ın yetiştiği kültürel ve müziksel coğrafya
Abdallık geleneği bağlamında“ustadan çırağa”yöntemiyle
bir aktarım ve öğrenim sürecinin gerçekleştirildiği önemli
bir merkezdir. Dolayısıyla bu yöredeki yerel müzisyenler ve
âşıklık geleneğinin en önemli temsilcilerinden olan babası
Muharrem Ertaş’tan devraldığı müzik mirası kadar bu
derin gelenekle yoğrulmuş Abdal müzisyen kimliği Ertaş’ın
kişisel yaratmalarının da başlıca beslenme kaynağını oluş-
turmuştur. Eserlerinin müzik yönüyle“Anadolu Abdallık”
geleneğinin; söz, şiir ve yerel ağız yönüyle de“Anadolu
âşıklık”geleneğinin karakteristiğini taşıyor olması; Ertaş’ın
“anonimlik”ve“âşıklık” sıfatlarını bir potada erittiğinin
önemli bir göstergesidir.
Eserlerinin bir “halk türküsü”olduğu kadar “fert tür-
küsü”niteliğini taşıması, iyi bir dinleyici kulağıyla dinle-
nildiğinde“bu bir Neşet Ertaş türküsüdür!”denilebilecek
ölçüde halk müziğimizde“markalaşmış”bir Usta ile karşı
karşıya olduğumuzu bize kanıtlar. O’nun dile getirdiği
“aşk, sevda”kendi gizli sevdası olduğu kadar hepimizin
sevdası; O’nun“yetimlik, öksüzlük” trajedisi toplumun
çeşitli katmanlarında paylaşılan bir insanlık durumu, O’nun
“göçerlik, gurbetlik, sıla özlemi” toplum-
daki geniş kitleleri ilgilendiren temel
bir problem ve nihayet O’nun deyimiyle
“yoksuzluk” toplumda yaygın biçimde
paylaşılan bir var oluş sorununu ifade
eder. Neşet Ertaş’ın eserlerinde bütün
bir toplumu ilgilendiren kültürel, sosyal
temaların varlığının yanı sıra; özellikle
Anadolu Abdallarının yüzyıllardır yaşa-
dığı sosyal olay ve olgulardan“göç, sıla,
gurbet” temalarının öne çıktığı görülür.
Ana vatanımsın, baba yurdumsun
ozanlar diyarı şirin kırşehir
uzak kaldım gurbet elde derdimsin
hasretin bağrımda derin kırşehir.
Bir garibimdüştüm (yâr yâr) gurbet ellere
âşığımben (yâr yâr) sinendeki güllere
korkarımadını (yâr yâr) dememellere
düşersin dillere (yâr yâr) diller incidir (incidir)
Neşet Ertaş’ın ferdî müzik ürünlerinde
öne çıkan temaların nihai imzası “garip,
gariplik”mahlasıyla belgelenir. Bilindiği
gibi âşık tarzı ürünlerde son dörtlüğe ya da son dizeye
âşığın adı veya“mahlası”konularak, şiirin hangi şâire
ait olduğu belgelenir. Pir Sultan, Karacaoğlan, Köroğlu,
Dadaloğlu, Emrah gibi tarihe adını yazdırmış ozanların
izleğinde tanınan hatta görece daha az tanınmış olanlar da
dâhil hepsi şiirlerinde mahlas kullanma geleneğini sürdür-
müşlerdir. Neşet Ertaş da bu geleneğe yaslanarak, çocuk-
luğundan itibaren maruz kaldığı sert yaşam deneyimleri
karşısında kendini konumlandırdığı “gariplik”durumunu
mahlas olarak seçmiş ve türkülerinde sıklıkla bunu kul-
lanmıştır. Ertaş’ın çeşitli vesilelerle dile getirdiği ve babası
Muharrem Ertaş’tan duyduğu“bize garipler derler oğlum!”
bilgisi de bunda etkili olmuş mudur, bilinmez…Acak,
Neşet Ertaş’ın yaşamının önemli bir bölümünü geçirdiği
Almanya ile“gurbetlik / gurbetçilik” süreçleri de dikkate
alındığında; müziksel yolculuğu ve üretimleri daha farklı
bir boyut kazanır, eserlerinde ısrarla vurguladığı “gariplik”
teması daha da anlam kazanır.
Şu garip halimden bilen işveli nazlım
gönlüm hep seni arıyor neredesin sen
tatlı dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm
gönlüm hep seni arıyor neredesin sen
Sinemde gizli yaramı kimse bilmiyor
hiçbir tabip yarama merhem olmuyor
boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor
göynüm hep seni arıyor neredesin sen
Neşet Ertaş’ın eserlerindeki âşık tarzı ürünlerin bir
diğer önemli ipucunu da “Kerem, Keremlik” temasının
kullanımında buluruz. Kerem, “soyluluk, ululuk, büyük-
lük, asalet iyilik, lütuf” anlamlarını içermekte olup “Kerem
etmek” bağışta, iyilikte bulunmak ve “Kerem gibi sevmek”
de büyük aşk yaşamak, aşkından ölmek anlamların-
da kullanılmıştır. Türk halk şiirinin din ve tasavvuf dışı
konularını işleyen Âşık Kerem’in gerçek bir tarihi kişilik
olduğuna ilişkin kesin bir kanıt olmamakla beraber 16.yy.
da yaşamış olabileceği ve Âşık Kerem, Kerem Dede, Sefil
Kerem, Kerem Şah, Âşık ve Gülşen mahlâslarını kullandığı
kaynaklarda belirtilmektedir. Âşık Kerem’in şiirlerinde
büyük tutkulu aşk, değiştirilemeyen alınyazısı, dindiri-
lemeyen özlem, aşkın önüne engel olarak çıkarılan din
olgusu başlıca temalardır. (Boratav, 1982: 30-32) Ülkemi-
zin birçok yöresinde karşımıza çıkan özel bir ezgi kalıbı-
nın, Kerem ile Aslı hikayesindeki motiflerle dokunmuş
örnekleri genel bir adlandırmayla “Kerem Havaları” olarak
bilinir. Kerem adıyla anılan türkülerin şiir dörtlüklerinin
büyük ölçüde “koşma” biçiminde olması ve şiirin son
dörtlüğünde “Kerem” adının geçmesi de bu türün belirgin
karakteristiklerindendir.
Neşet Ertaş’ın eserlerindeki derin ve güçlü sevda, aşk
vurgusu ile türkülerinde bahsettiği gizli aşktan dolayı
yanma, yakılma halleri adeta Kerem’in Aslı için yanmasıyla
bir tutulmuştur.
Gova gova indirdiler dağlardan
mor sümbüllü bahçalardan bağlardan
kerem der ki şu geçtiğim yollardan
Bülbülün gül için zâr-ı misâli
kerem’in bağrının nâr-ı misâli
inler garip gönlüm arı misâli
tadına doyulmaz balımsın benim
Neşet Ertaş’ın Ankara’da Muzaffer Sarısözen ile ta-
nışmasının ardından Yurttan Sesler Topluluğu’nda çalıp
söylemeye başlaması, gazino ve sahne performanslarıyla
ilk plâklarını yaptığı popülerlik döneminin başlarında âşık
olup evlenme isteği ama bu nedenle babasının büyük eleş-
tirilerine maruz kalması (Bkz. Can Dündar’ın Hazırladığı
Neşet Ertaş Belgeseli “Garip”) gibi süreçlerde sazına sözüne
yansıyan sevdası ise adeta“Keremlik’ten Mecnun’luğa”
geçişinin de öyküsünü bizlere aktarır.
Ahu gözlerini sevdiğim dilber
sana bir sözüm var diyemiyorum
bilmem deli miyimmecnun gezerim
sırrımı ellere veriyorum (derdimi ellere diyemiyorum)
Kaşların kara kara (da amanın leyla leyla)
gözlerin derde çare (de eyle yârim eyle)
senin için yanarım (da amanın leyla leyla)
keremmisali nara (da böyle yârim böyle)
Neşet Ertaş’ın içinde yetiştiği, olgunlaştığı Kırşehir, Yoz-
gat yöresi yani Orta Anadolu coğrafyası, Anadolu Abdallığı
çerçevesindeki “Alevi – Bektaşî”öğretilerinin de bir merkezi
konumunda olup O’nun kültürel, geleneksel ve dinsel
kimliğinin oluşmasında en önemli etkendir. Eserlerinde
yer verdiği dünyevî temaların ötesinde bazen de başka
diyarlardan, dünyalardan, evrenlerden seslenir dinleyici-
lerine…Artık buradaki aşk“Leylâ’dan Mevlâyâ”yönelişin
bir ifadesidir ve“Galkın semaha dönelim”diyerek, Alevi –
Bektaşî kimliğini vurgular.
Ey erenler hak aşkına
galkın semaha dönelim
gönüldeki dost aşkına
galkın semaha dönelim
Garibim döndüm şaşkına
hak yardım etsin düşküne
gönüldeki dost aşkına
galkın semaha dönelim
Ve nihayet “Neşet Ertaş’ı Neşet Ertaş”yapanın, Anadolu
Abdallığının geçen yüzyıldaki en önemli temsilcisi, babası
“Muharrem Ertaş”olduğunun vurgusunu da yine kendisi,
babasına ağıtında şu dörtlüklerle yapmıştır:
Uzak yoldan geldim hasretim için
hani nerde babammuharrem nerde
yaralı bülbülüm ses vermez niçin
yüreği yanığım o kerem nerde
okula gidemedim bu dert benimdi
hemi benim derdim, hem babamındı
hemi babam, hemi öğretmenimdi
garibim dersimi verenim nerde
Ay dost deyince yeri göğü inleten
muharrem ustaydı bunu dinleten
gönül kırmazıdı bilerekten, bilmeden
insan velisini neyledin dünya
garibim babamdı muharrem usta
bilirim aşıktı sevdiği dosta
“sazımın emaneti...”Diyen en son nefeste
sazın ulusunu neyledin dünya
Neşet Ertaş Usta’nın şahsında, Türk halk müziğimi-
ze geçmişten günümüze hizmet etmiş, çok köklü ve
zengin bir kültürel mirası bugüne taşımış olup Hakkın
rahmetine kavuşnuş olan “halk sanatçılarımıza, halk
ozanlarımıza” lâyık olabileceğimiz bir gelecek ve dünya
kurabilme dileğiyle…
1...,40-41,42-43,44-45,46-47,48-49,50-51,52-53,54-55,56-57,58-59 62-63,64-65,66-67,68-69,70-71,72-73,74-75,76-77,78-79,...80
Powered by FlippingBook