Egeden 2. Sayı - page 48-49

46
47
D
ünyanın birçok yerinde
olduğu gibi Türkiye’de
de ormanların geleceğini
tehlikeye sokan etkenlerin başında
yangınlar geliyor. Türkiye, yüzölçümü-
nün yaklaşık yüzde 25’ini oluşturan
alanların ormanlar ile örtülü olduğu
şanslı bir ülke. Ancak çeşitli nedenler-
den dolayı meydana gelen yangınlar
nedeniyle orman alanlarımız büyük
ölçüde tahrip edilmiş durumda.
Türkiye’de orman kanununun kabul
edildiği 1937 yılından beri tutulan
orman yangını istatistikleri, 1937’den
2007’ye kadar geçen 70 yıllık sürede
toplam 1,5 milyon hektar ormanlık
alanın yanarak kül olduğunu, yılda or-
talama 4000 yangında 10 bin hektar
ormanlık alanın da yangınlardan zarar
gördüğünü ortaya koyuyor. Geçti-
ğimiz yılın sonunda Avrupa Birliği
tarafından yayınlanan “Avrupa’da
Orman Yangınları 2008” başlıklı
rapor, 2008 yılında Avrupa’da orman
yangınlarından en ağır hasar gören
ülkenin Türkiye olduğunu belirtiyor.
Raporda, Türkiye’de 2008’de 2 bin
135 orman yangını meydana geldiği,
bunlardan 5 yangının 500 hektar-
dan büyük olduğu, 12 yangının da
100-500 hektar arası tahribat yaptığı
açıklanıyor. Rapordaki diğer çarpıcı
veriler ise şunlar: “Uydu görüntüle-
rinden yararlanarak yapılan tahmin-
lere göre 2008’de Türkiye’de 27 bin
848 hektar alan yandı, bunu izleyen
Yunanistan’da 24 bin 573, İtalya’da ise
24 bin 449 hektar zarar gördü. 17 Av-
rupa ülkesinde 2008 yılında 156 bin
449 hektar orman yandı. Türkiye’de
yangınla mücadelede ise 933 itfaiye
aracı, 161 buldozer, 144 su tankı, 128
greyder, 111 treyler, 72 su tankı, 82
karavan, 366 motorlu araç, 717 moto-
siklet, 6 yönetim helikopteri, 13 kiralık
helikopter, 15 dromader söndürme
uçağı, 2 CL-215 Canadair uçağı kulla-
nılıyor. 775 yangın kulesi inşa edildi,
ormanlar bu kulelerden 24 saat gece
ve gündüz gözlemleniyor. 2007’den
bu yana Orman Genel Müdürlüğü
tüm buldozer, itfaiye, helikopter ve
uçakları, söndürme esnasında Araç
İzleme Sistemi ile yönlendiriyor.”
2008 yılında
Avrupa’da
orman yangınlarından
en ağır hasar gören
ülkenin Türkiye olduğu
belirtiliyor.
Bunu izleyen ülkeler,
Yunanistan ve İtalya.
Ülkemizdeki orman
yangını tehlikesi ise
en çok haziran ve ekim
ayları arasında
yükseliyor.
Milli servetimiz
YOK OLUYOR
Orman yangını doğayı
tehdit ediyor
AB raporunda ayrıca Türkiye’de
orman yangını tehlikesinin en çok Ha-
ziran ve Ekim ayları arasında yükseldi-
ği, çok yüksek sıcaklık, düşük nem ve
etkili rüzgar koşullarının bulunduğu
Temmuz-Ağustos’ta doruğa ulaş-
tığı belirtildi. Orman yangınlarının
Türkiye’nin doğasını tehdit eden en
önemli faktörlerden biri olduğunun
belirtildiği raporda, ülkemizde 7 mil-
yon 182 bin 51 hektar duyarlı alanın
“1” numaralı, 5 milyon 91 bin 788
hektar alanın ise “2” numaralı yangın
tehlike düzeyinde olduğu vurgulandı.
Türkiye’de en büyük orman yangınları
Ege ve Akdeniz bölgelerinde yaşa-
nıyor. Yanan alan genişliğine göre,
Muğla, Antalya, Çanakkale ve İzmir en
tehlikeli bölgeler listesinde ilk sıralar-
da yer alıyor.
Yanan ormanların yerine konması
da son derece önemli bir sorun. Kül
olan bir ormanlık alan ancak 20 - 30
yıl sonra yeniden canlanabiliyor.
Ormanlar yanınca yalnızca ağaçlar
değil onlarla birlikte yanan ormanda-
ki biyolojik çeşitlilik de kaybedilmiş
oluyor. Biyoçeşitliliğin azalması ise
ekolojik dengeyi olumsuz etkiliyor,
bazı türlerin tamamen yok olmasına,
istenmeyen bazı türlerin ise çoğal-
masına yol açıyor. Orman yangınları
ayrıca gıda güvenliğinin ve çeşitliliğin
azalmasına, su kaynaklarının yok
olması, karbon salınımının artması
gibi olumsuz etkileri de beraberinde
getiriyor.
Orman yangınlarından sonra
ise ormanın yeniden yapılandırma
çalışmalarının uzun vadeli ve sürdürü-
lebilir şekilde planlanarak başlatılması
gerekiyor. Uzmanlar, Türkiye’nin hızla
azalan ormanlık alanlarını korumanın
en etkili yolunun yangın söndürme
organizasyonu, toplumsal bilinçlen-
dirme, yangın sonrası restorasyon ve
ulusal işbirliğini kapsayan bir yangın
yönetim planlanması olduğunu be-
lirtiyorlar. Orman yangınları ekolojik,
kültürel ve tarihi mirası yok ettiği gibi,
ülke imajını, turizmi ve ekonomiyi de
sekteye uğratıyor. Yangınlarla asıl yok
olanın ülkemizin akciğerleri ve milli
serveti olduğunu akıllardan çıkarma-
mak gerekiyor.
İzmir-Bornova Çiçekliköy ile Evka–3 arasındaki 200 hektarlık
ormanlık alanın yok olmasına neden olan yangın, ormanlık alan-
daki yaban hayatına da büyük zarar verdi. Rüzgârın etkisiyle kısa
sürede geniş bir alanın alevlerle kaplanması, yüzlerce canlının
sonu oldu. İtfaiye görevlileri ve Orman Genel Müdürlüğü’ne bağlı
ekipler, hasarı en alt düzeyde tutmak ve yangının genişleme-
sini önlemek amacıyla var güçlerini ortaya koydular. Bu üzücü
yangının içinde objektifimiz bir kaplumbağanın yarış hikâyesine
odaklandı. Hikâye bu kez biraz farklı… Bir kaplumbağanın aman-
sız alevlere karşı yaşamı pahasına olan yarışı…
İtfaiyecilerin tesellisi oldu
Tüm öğleden sonra alevlerle savaşan görevliler günün sonuna
doğru yorgunluktan bitkin ve yanan ormanlık alanın büyüklüğü
nedeniyle üzgündüler. Halen dumanı tüten bir çalının dibinde
kendini yarıya kadar toprağa gömerek, tortop olmuş kaplum-
bağayı görünce ölmüş olduğunu düşünerek daha da üzüldüler.
Belli ki göz açıp kapayana kadar ormanı kaplayan alevlerden
kaçamamıştı. Ancak o yaşıyordu. Sesleri duyunca ben buradayım
dercesine minik başını kabuğundan dışarı uzattı. Görevliler onu
alevlerin uzağına götürüp yangın nedeniyle ısınan kabuğuna su
döküp soğuttular ve hayata döndürdüler. Onu gören her itfaiye
görevlisi, “yaşıyor mu?” diye soruyordu. Kaplumbağanın yaşaması
emeklerinin boşa olmadığının bir kanıtı olacaktı sanki. Sonra onu
ormanın güvenli bir kenarından ait olduğu doğaya bıraktılar ve
alevlerle olan savaşımlarına devam ettiler.
Kaplumbağa ile alevlerin yarışı
HABER:
Petek DURGEÇ
1...,28-29,30-31,32-33,34-35,36-37,38-39,40-41,42-43,44-45,46-47 50-51,52-53,54-55,56-57,58-59,60-61,62-63,64-65,66-67,68-69,...76
Powered by FlippingBook