Egeden 2. Sayı - page 36-37

İ
zmir’in ne tarihini ne de bugününü
Kadifekale’siz anlamak mümkündür.
Kadifekale’yi çok önemli sembolik bir yer ha-
line getiren üç önemli faktör bulunmaktadır. Birincisi
İzmir’in tarihinde çok önemli bir yere sahip olmasıdır.
İkincisi, Körfezin ve İzmir’in en iyi göründüğü yerlerin
başında gelmesidir. Üçüncüsü ise, gecekondu ve
varoş denilince ilk akla gelen yer olmasıdır.
İlginç olan nokta, ilk iki özelliğinin üçüncü
özelliğin gölgesinde kalmasıdır. Çünkü bugün kime
sorsanız, Kadifekale için,“gidilemez ve gidilmemesi
gereken riskli bir yer”olduğu yanıtını alırsınız.
Şoföründen gazetecisine, esnafından profesö-
rüne kadar çok geniş yelpazedeki İzmirliler için,
Kadifekale şu çağrışımlarla özdeştir: İzmir’deki Mar-
dinlilerin, Kürtlerin ve midyecilerin merkezidir. Suç
işleyenlerin ve Kürtçü örgütlerin etkin olduğu bir
semttir. Kadifekale’nin halk arasında,“kurtarılmış
bölge”ve“küçük Mardin”gibi başka sıfatları da
bulunmaktadır.
Bu yargıların doğru olanları da var, efsane
olanları da. Örneğin Kadifekale, Mardin’den göç
etmiş olan yurttaşlarımızın ağırlıkta olduğu bir
semttir ama, Erzurum ve Konya’dan gelenlerin de
küçümsenemeyecek bir ağırlığı bulunmaktadır.
Kadifekale’yi, İzmir’in“suç merkezi”veya“Kürtçü
örgütlerin merkezi”olarak görmek abartılı bir
gözlemdir ve bu iddiayı doğrulayacak verilere
sahip değiliz. Örneğin emniyet istatistiklerine
göre, kapkaç türünde suçlara karışan zanlıların
oturdukları semtlerin dağılımında, başka bazı
mahalleler Kadifekale’nin önüne geçebilmektedir.
Yine herhangi bir suç örgütüne mensup kişiler,
Kadifekale kadar, başka semtlerde de ortaya
çıkabilmektedir. Bu ön yargıları besleyen çok sayıda
faktör bulunmaktadır. Bunlar içerisinde güvenlik,
en önde gelen nedenlerden biridir. Diğer önemli bir
neden de etnik temelli siyasal gerginliklerdir.
Kadifekale, bir yandan ülkemizde yaşanan
gecekondulaşma ve hatta gecekonduların varoşa
dönüşümü sürecinin tipik izlerini taşımaktadır.
Dolayısıyla bu semt, geleneksel gecekondulaşma
kavramına uyan ve uymayan bazı özellikleri bir
arada barındırmaktadır. Bunlara değinmeden önce,
kısa bir kavramsal açıklama yapmak yararlı olabilir.
Kentleşme ile ilgili konularda, en fazla kullanı-
lan kavramlar arasında“gecekondu”,“kenar/çeper”,
“varoş”ve“getto”gibilerini saymak mümkündür.
Birbiriyle aynı anlama gelmemelerine rağmen çoğu
zaman bu kavramlar birbirleri yerine de kullanıl-
maktadır.
Bu aslında tek başına, önemli bir akademik
tartışma ve kavram kargaşası sorunudur. Her bir
kavram belli bir sosyal teorinin parçasıdır ve o
sosyal teori içerisinde anlamlıdır.
Örneğin“gecekondu”kavramı daha çok evrimci
ve modernleşmeci teorik yaklaşımların ürünü ola-
rak sosyal bilimler literatürüne girmiştir. Kentleşme
sürecinde belli bir evreyi ifade eder. Köyden ya da
kırsal kesimden gelenlerin kentte tutunmak için
oluşturdukları ve kentin yerleşik kesimlerinden
farklı bir yaşam alanını ifade eder. Kente geldikleri
halde henüz kente özgü iş, eğitim, konut ve yaşam
tarzına sahip olmayan bu kesimin durumu, söz
konusu teorik yaklaşımlarda geçici bir durum olarak
görülür. Gecekondular bir süre sonra kentin planlı
ve yasal bölümüne dahil olacak, gecekondulular da
kente özgü iş ve yaşam tarzına ulaşarak kentle-
şeceklerdir. Kır ve kent arasında“gecekondu”bir
ara kategori, geçiş dönemi ve sosyolog Mübeccel
Kıray’ın adlandırması ile tampon kurumdur.
Öte yandan“gecekondu”kavramının, kente
uyum sağlama ve kente tutunma çabasının ortaya
çıkardığı bir kurum olarak algılanması, belli ölçüde
ellili ve altmışlı yıllardaki“yumuşak kentleşme”
olarak da anılan dönemin ürünüdür. Yoksulluk ve
kitlesellik bu dönemin gecekondulaşmasında en
önemli meşruiyet kaynağıydı.
Merkez-çevre teorisi açısından
“gecekondu”nun kenar olarak tanımlanması müm-
kündür. Kenar veya çeper kavramlarının kentleşme
literatürüne girmesi daha çok, şehir merkezinin
mekansal olarak dış çeperinde kümelenen ve aynı
zamanda yoksulluk, kamu hizmetlerinin yetersizliği
gibi özellikleri bakımından da şehrin merkezine
benzememeyi ifade etmek için kullanılır olmuştur.
“Getto”ve“varoş”kavramları ise, bazen kesiş-
mekle birlikte, birbirlerinden farklı anlamlara gel-
mekte ve“gecekondu”ya göre daha sert bir kentleş-
me modeline denk düşmektedir. Son dönemlerde
bu kavramların daha fazla tercih edilmesi tesadüf
değildir. Çünkü kentleşme süreci, bir süredir daha
sert bir evreye girmiş bulunmaktadır.“Gecekondu”,
uyum ve bütünleşme süreçleri ile birlikte anılırken,
“varoş”ve“getto”ise daha çok ayrışma ve çatışma
çağrışımlarına sahiptir. Gecekondudan varoşa geçiş,
aynı zamanda kentleşme serüvenimizin yeni bir
evreye girdiğini göstermektedir.
Gecekondu daha çok kırsal kesimden gelen
yoksul kitlelerin mekanı iken, varoş ve getto
yoksulluğa ek olarak suç, illegalite ve etnik çatışma
gibi temaları da içermektedir.
Gecekondu, bir sistem olarak kentin marjında,
sınırında ama dahil olmaya meyilli iken, varoş,
kentin dışında ve bütünleşmeden çok çatışma ve
ayrışmaya meyilli bir ortamı ifade etmektedir.
Gecekondu, kısmen kapalı olmakla birlikte
kentin diğer kesimleri ile iletişime açık olmasına ve
temas etmesine rağmen, getto, içe kapalılığı ve bü-
tünden kopmayı ifade etmektedir (Son dönemlerde
kullanılmaya başlanan“elit gettoları”kavramını da
bu çerçevede değerlendirmek mümkündür).
Bu teorik açıklamalar ışığında Kadifekale’yi
değerlendirmeye kalkıştığımızda, bu semtimizin
gecekondu özellikleri şu şekilde betimlenebilir:
İlki kırsal kesimden gelen, niteliksiz işgücü özelliği
taşıyan insanların, hemşehrilik ve akrabalık
dayanışma örüntüleri içinde, iş ve konut edinme
çabaları ile kente tutunma stratejilerinin burada
tüm canlılığıyla sürmesidir. Hemşehrilik daya-
nışmasına dayanan enformel iş olarak, midyeci-
likle uğraşanların ağırlıkta olması da, bildiğimiz
gecekondu şemasına uyan bir durum. Diğer bir
özellik olarak, birbirine bitişik
ve sağlıksız bir yapılaşma
dikkat çekmektedir. Bu durum
yoksulluğun göstergelerinden
biri olmakla birlikte, bölgenin
tarihi ve coğrafi (Sit ve
heyelan bölgesi) konumuyla
da bağlantılıdır.
Ama öte yandan,
Kadifekale’nin mekansal ve
diğer bazı sosyal özellikle-
rinin konumu, geleneksel
gecekondu teorilerine pek
uymamaktadır. Çünkü yoğun
göçe bağlı olarak yaşanan
Yrd. Doç. Dr. Engin ÖNEN
Ege Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi
Sosyoloji Bölümü
Merkezdeki
Kenar
KADİFEKALE
kentleşme serüvenimizde, gecekondular genellikle
kentin kenarlarında yer almaktadır. Bundan dolayı
bu bölgeler, bazen“kenar”veya“çeper”olarak
da adlandırılmıştır. Oysa Kadifekale, mekansal
olarak kentin merkezinde yer almaktadır. Bu
basit bir fark değildir. Bundan dolayı“Merkezdeki
Kenar”tanımını kullandık. Bir gecekondu bölgesi
olarak merkezde yer alması, Kadifekale’nin diğer
gecekondu bölgelerinden farklı mekansal ve sosyal
özelliklere sahip olmasına da neden olmaktadır.
Surları ve manzarası ile, İzmir’in en güzel yeri.
Merkeze yakın konum, sanayi ve ticaret bölgelerine
kolay ulaşım, bölgenin stratejik önemini artırıyor.
Sit alanı ve heyelan bölgesi olması, bölgenin geliş-
mesini engelliyor ama stratejik önemini azaltmıyor.
Sit ve heyelan bölgesi olması nedeniyle, bölgenin
gelişmesinin engellenmesi iki anlama geliyor.
Birincisi, mevcut konutların restorasyon ve tamirine
izin verilmemesidir. Oysaki, diğer birçok gecekondu
bölgesi, İmar Planları veya Kentsel Yenileme Pro-
jeleri yoluyla çok katlılaşıyor ve konut sahiplerine
yeni rantlar sağlıyor. Bölgenin gelişimini engelle-
yen diğer bir konu da, aynı gerekçelerle, bölgeye
kamu hizmeti getirilememesidir. Yol yapımı ve ge-
nişletilmesi mümkün değil, okul, postane ve sağlık
ocağı yapılamıyor. Yasa dışı konuma düşecekleri
için belediyelerin ve diğer kamu kuruluşlarının bu
hizmetleri vermesi de zor gözüküyor.
Merkeze yakınlık, çok güzel bir manzara
ve gettolaşmış bir sosyal hayat belli bir yaşam
biçimine alışmış bu
yoksul aileler için
büyük avantajlar sunuyor.
Onun için son birkaç
yıldır gündemde olan
Kentsel Dönüşüm Projesi
kapsamında hazırlanan
Yeşildere’de yapılmış olan
çok katlı TOKİ konutlarına
taşınmamakta direni-
yorlar. Burada yaşayan
insanların ekonomik ve
kültürel özellikleri dikkate
alındığında, bölgeyi niçin
terk etmek istemedikleri
daha iyi anlaşılır. Semte alışmanın yanı sıra, bu
bölgede yaşamayı tercih eden insanlar, zaten fakir
oldukları için, bu tercihi yapıyorlar. Oysaki şehrin
diğer bölgelerinde ödeyemeyecekleri bazı bedeller-
le karşılaşacaklar. Ayrıca, taşınma kaygısı yaratan
bir diğer faktör, gidecekleri yerlerde karşılaşacakları
kültürel farklar.
Sosyal hayat açısından“kenar”özellikleri taşı-
yan bir semtin mekansal olarak merkezde olmasını
önemli kılan diğer bir faktör şudur: Metropolün
kenar semtinde gettolaşmış bir yaşam o kentte
daha az hissedilebilir ama merkezde olduğu için
Kadifekale, kentin diğer kesimleri tarafından daha
fazla hissedilen bir bölge. Sosyal temas olmasa da
farklı kesimlerin birbirine yakın olmasını sağlayan
bu durum, karşılıklı olarak mesafeliliğe ve aralarda
zihinsel surların oluşturulmasına neden olmaktadır.
Karşılıklı ön yargı ve kent içinde yeniden ördü-
ğümüz zihinsel surlar yüzünden diyalog kuramıyor,
çözüm üretmekte zorlanıyoruz. Bu güvensizlik
ortamında,“Kadifekale kurtarılmış bölge ve
gidilmesi en riskli yerlerden biri”efsanesi de destek
buluyor,“burası boşaltılıp, sonra zenginlere peşkeş
çekilecek”propagandası da. Yoksulluğu, kente
tutunma biçimi, mekan organizasyonu, yaşam bi-
çimleri ve bölgede yaşayanların etnik özellikleri ile
Kadifekale, İzmir’in mekansal olarak merkezi ama
sosyal olarak kenarıdır. Kadifekale’deki insanlarla
konuştuğunuzda“kenar”kavramını da daha iyi
anlarsınız. Merkezdekilerin buraya bakarken sahip
olduğu zihinsel bazı bariyerlerin simetriği, buradaki
insanlarda da çok güçlüdür.“Bizi dışlıyorlar”ve
“Kürt nüfus ağırlıkta olduğu için bu bölgeyi dağıt-
mak istiyorlar”inancı o kadar güçlü ki, bu onların
içe kapanmasında en önemli temaya dönüşüyor.
Bu durum, ciddi bir kentsel bütünleşme ve
yurttaşlık bağı üzerinden birlikte olma sorunu.
Özellikle metropollerimizde daha gergin bir
kentleşme sürecine girdiğimizin sembolik bir
örneği olan Kadifekale bize, kentsel bütünleşme
boyutunda yeni bir yurttaşlık krizinin çarpıcı bir
örneğini sunmaktadır. Söylenmesi kadar kolay
olmamakla birlikte, daha özel, kapsamlı ve karşılıklı
iletişimmekanizmalarının işletilmesini gerektiriyor.
İzmir’in kuruluşu ve Kadifekale
Büyük İskender günün birinde Pagos tepesi’nde
avlanırken, bir çınar ağacının altında uyuyakalır. Rüyasında
iki su perisi görür. Periler O’na Smyrna kentini burada (Pagos
Tepesi) yeniden kurmasını ve halkı buraya yerleştirmesini
söylerler. Gördüğü rüyayı yorumlayan kahin, İskender’e kuru-
lacak yeni kent sayesinde İzmirlilerin daha mutlu olacaklarını
anlatır. Bunun üzerine İskender, Pagos Tepesi’nde bir kale
kurulması için emir verir. Komutanlarından General Lycimachos,
M.Ö. 4.yüzyılda kaleyi inşa eder.
Kadifekale’yi anlamak
Ben hemen her sene araştırma, röportaj ve çeşitli vesilelerle
Kadifekale’ye birkaç kez çıkarım, Kadifekale hakkında
efsanelere sahip olanların bir kısmını da yanımda götürürüm.
Bu efsane ile baş etmek benim boyumu aşar ama yine de bu
çabayı anlamlı bulurum. Bir sosyal bilimci olarak, Kadifekale
bana heyecan verir. Zaman zaman öğrencilerimi de bu
heyecana ve gözleme ortak etmekten ayrı bir haz duyarım.
Üstelik her gittiğimde, sokaklarında gezdiğimde, oradaki
insanların benim yabancı olduğumu fark ettiklerini fark eder,
ben de kısmen yabancılığımı hissederim. Bu gettonun en net
tanımıdır belki de. Oysaki kentin diğer bölgelerinde ne kimse
sizin o semtten olmadığınızı fark eder ne de siz kendinizi
yabancı hissedersiniz. Çünkü zaten herkes az çok yabancı
olduğu için bu duygu hissedilmez.
34
35
1...,16-17,18-19,20-21,22-23,24-25,26-27,28-29,30-31,32-33,34-35 38-39,40-41,42-43,44-45,46-47,48-49,50-51,52-53,54-55,56-57,...76
Powered by FlippingBook