Egeden 2. Sayı - page 40-41

38
39
Toplumla paylaştıkça artan
başarının mimarı…
Ege Üniversitesi tarafından Salih İşgören’e Üstün Hizmet Madalya-
sı verilmesi konusunda, Prof. Dr. Haluk Baylas ve Prof. Dr. İnan Soydan
ile birlikte aynı komisyonda yer alan Prof. Dr. Nuri Bilgin, Egeden’e
şunları söyledi:
“Her toplumda, insanların izlemesi için işaretlenmiş ve pek çoğu-
muzun çocuklarına öğütlediği, herkesin geçtiği emin ve güvenli yollar
vardır. Bu yollardan en yaygını, sadece bugün değil, gelecekte de re-
fah içinde yaşamak için, kazandıklarını biriktirmek ve ölünceye kadar
muhafaza etmektir. Kendisi ve ailesi için garantili, risksiz bir gelecek
arzusu, hiç kuşkusuz hemen herkes için anlaşılır insani bir duygudur.
Fakat bu duygu, insanı, ihtiyat ve tedbirle davranmaya, sadece kendi
dünyasında var olmaya, küçük bir dünyada yaşamaya götürür. Benlik
kaygısı üstüne merkezlenmiş böyle bir hayat, toplum için bir model
olamaz. Toplumda herhangi kalıcı bir iz bırakmadan, döşenmiş raylar
üzerinde akıp giden hayatlarla dolu dünyamız. Kimseyi fark etmediği
gibi kimse tarafından da fark edilmeyen insanların ben merkezli sıra-
dan hayatlarıdır bunlar.
Ama dünyamıza nadir de olsa, düz yolda ve iniş aşağı yürümek
yerine ter dökerek ‘kendi yokuşunu izleyen’, başkalarının dertlerine ve
acılarına, yokluklarına ve yoksunluklarına duyarlı Salih İşgören gibi
insanlar da geliyor.
Salih Bey, eğitim, sağlık ve kültür alanlarındaki hizmet ve katkıları
ile örnek bir insan olmuştur. Eşi ile birlikte, kazandıklarını, pek çok
zenginin yaptığı gibi lüks bir hayat yolunda harcamak yerine, başka-
larıyla, daha doğrusu bizlerle paylaşma yolunu seçmiştir. Zenginlik-
lerin nasıl kullanılacağı konusunda parmakla gösterilecek bir model
olan Salih İşgören, İzmir’e damgasını vuran hizmet ve eserleriyle, hiç
kuşkusuz kolektif hafızamızda yerini alacaktır…”
“İ
zmirli hayırsever işadamı”…
İzmirlilerin böyle bildiği Salih
İşgören, telefonla kendisine
ilettiğimiz röportaj talebimize hemen
olumlu cevap verdi. Biz “Ne zaman uy-
gunsunuz?”diye sorunca, “Bu öğleden
sonra olur mu?” sorusuyla karşılaştık
ve yoğun gündeminin arasında bize
zaman ayıran Sayın İşgören ile sıcak bir
yaz gününde, Alsancak’taki evinde ya-
şamından, başarılarından ve aşkından
bahsettik. Röportaj bittiğinde evden,
82 yaşındaki “Salih Baba”nın içten,
kararlı, çalışkan, hiçbir işi ertelemeyen,
sonuç odaklı kişiliğinden etkilenmiş
olarak çıktık.
İzmir’in ve Türkiye’nin en başarılı
işadamlarından birisiniz. Özellikle
yaptığınız bağışlarla, hayır işleriyle
tanınıyorsunuz. Biz bu başarı öykü-
sünün sırrını öğrenmek istiyoruz…
Ailem, Yunanistan’ın Midilli
Adası’ndan gelip İzmir’e yerleşmiş.
Altı kardeşiz. Ben İzmir’de dünyaya
geldim. Zengin bir aileden gelmeme
rağmen ben altı yaşındayken baba-
mın iflas etmesiyle çok zor günler
yaşamaya başladık. Yakınlarımızın
SÖYLEŞİ ve FOTOĞRAF:
Demet ALTUNTAŞ
Ali İhsan MİMTAŞ
desteği sayesinde geçimimizi sağlı-
yorduk. Okula giderken Yeni Hayat
gazetesi vardı. Onu arkadaşlarıma
satardım. Öğretmenim;” Senin kafan
ticarete çok yatkın, ticarete yönelme-
lisin” diyerek beni ticaretle uğraşmaya
teşvik etti. 16-17 yaşlarında Milas’a
gider, meyve bahçelerinin ürününe
ortak olur, ürünleri İstanbul’a pa-
zarlardık. O zamanlar Karşıyaka’nın
çileği çok meşhurdu. Karşıyaka’dan
aldığımız çileği İstanbul’da, oradan
aldığımız çiroz balığını da İzmir’de
satardık. Giderek iyi kazanmaya
başladım. Kazandıklarımı da birik-
tiriyordum; çünkü para kuş gibidir,
gevşek tutarsan uçar, çok sıkarsan
ölür. Ticarette parayı bin lira yapmak
çok zordur; fakat bin liradan sonra
çabucak büyür. Parayı kazanmak
kadar tutmak da önemlidir. Bugünkü
servetim aslında bedensel çalışmakla
değil, yaptığım yatırımlarla oluştu.
Yatırım yaparken sermaye kendinin
olursa işlerinin büyümesi daha kolay
olur. En son olarak da Tofaş’ın 55 sene
Ford kamyonlarını sattım.
“Ben fakir babasıyım”
Altı yaşına kadar zengin yaşadım
ama sonra aç kaldım. Babama çok
kızardık bize hazır bırakmadın diye.
Bıraksaydı biz de hazıra alışırdık.
Oysa iyi ki açlığı parasızlığı yaşadık.
Yani ben fakir babasıyım. Şimdi 82
yaşındayım.. O yıllarda Atatürk reis-i
cumhurdu..
Her girişimci sizin kadar başarılı
olamıyor. İş ve özel yaşamınızda sizi
başarılı kılan prensipler nelerdir?
Dürüstlük şart. Seni kandıran
birine ikinci sefer kanmazsın. Dürüst
olursam sen bana güvenirsin, ihtiya-
cını gelir benden alırsın, sözüme ina-
nırsın. “Araba alacaksam Salih Baba’ya
gidelim, dürüst adam kandırmaz bizi”
derlerdi. Hem dürüst hem çalışkan
olursan ve işini seversen kazanırsın.
Ayrıca ne iş yaparsan yap işinin ba-
şında olacaksın. Çok yayılmayacaksın.
Çok dağılmayacaksın. Çok hırslı da
olmayacaksın.
Yaptığınız bütün çalışmalarda,
temel amacınız neydi? Gerçekleş-
tirmek istediğiniz bir hayaliniz var
mıydı?
Gençliğimde hayalim para kazan-
mak ve zengin olmaktı. Daha sonra
hayır yapma işini rahmetli karıcığım
aşıladı. Bu hayırlardan sonra bütün
işlerim su gibi akıp gitti.
Böylece para kazanıp, bu parayla
kazandığım toprağın insanına hizmet
etmek amacıyla çalıştım.
Nevvar Hanım’ın hayır işlerinde en
büyük destekçiniz olduğunu biliyo-
ruz. Kendisinin nasıl bir yaklaşımı
vardı?
Ben Tofaş’ ın baş bayisiyken
Nevvar Hanım o zamanın Valisi Vecdi
Gönül’ den, bir okula ihtiyaç olduğu-
nu duymuş, bana “ Okul yaptırırsan
sermayen azalır mı?“ diye sordu; ben
“ Hayır azalmaz .“ deyince, “Hayır
yaparsan Allah daha çok verir.” diyerek
beni teşvik etti. İlk yaptırdığım okul
Salih İşgören İlköğretim Okulu’dur.
O okulu yaptırırken geceler boyunca
çalıştık. Gerçekten de eşimin dedi-
ği gibi, hayra başladım, sermayem
bozulmadı, Allah daha çok iş verdi,
ben daha çok kazandım ve daha çok
bağış yapmaya başladım. Eşim, bir iş
bitmeden diğer hayır işine başlamak
isterdi. Eşimin kendisinde olan ve
bende de oluşturduğu hayır yapma
aşkı hiç bitmedi. Sevgili eşimi kaybet-
memle birlikte, vücudumun yarısı da
gitti. Onun şu an cennette olduğuna
inanıyorum; çünkü bu kadar hayırse-
ver biri ancak cennette olabilir.
Sizce, diğer işadamlarının veya yük-
sek gelirli kişilerin de böyle şeyler
yapması gerekmiyor mu?
Herkesin imkanları nispetinde
toplum için bir şeyler yapması gereki-
yor. Kültürü varsa kültüründen, parası
varsa parasından, parası yoksa eme-
ğinden... İmkanları nispetinde herkes
bu devlete, bu millete borcunu ifa
etmeli. Bu bir sorumluluk. Bir insanın
parası varsa bir hayır yapmalı. İlla ki
hastane yapmak zorunda değil ama
küçük bir şey de olsa yapabileceğini
yapmalı.
Genelde sağlık ve eğitim konuların-
da bağışlar yapıyorsunuz.
Şimdi bakın bir memleketin
kalkınması için eğitimle sağlık şart.
Eğitimin olmaz sağlığın olursa katil
olursun, hırsız olursun… Sağlığın
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin pek çok birimine destek veren İşgören,
bu kapsamda gerçekleştirilen protokol törenlerinden birinde.
1...,20-21,22-23,24-25,26-27,28-29,30-31,32-33,34-35,36-37,38-39 42-43,44-45,46-47,48-49,50-51,52-53,54-55,56-57,58-59,60-61,...76
Powered by FlippingBook