Egeden 3. Sayı - page 38-39

36
şekilleri ve krokisi yayınlanıyordu.
Gazeteden konu şekilleri keserek Ho-
camıza veriyorduk, kendisi de konu
şekilleri marangoz atölyesinde imal
ettirerek kreşin tamamlanması için
çalışıyordu. Hakkı Bilgehan o karışık
dönemde devlete yük olmamak için
çektiği telgrafların parasını kendi
cebinden karşılardı. Makam arabasını
kullanmazdı, kendisinin wolksvagen
bir arabası vardı, Hatay’dan onla gidip
geliyordu. Kreşin kurulması için ona
buna boyun büktü.
İbrahim Karaca Hoca 1980
döneminde 2 yılını tamamlayama-
dı. Sermet Akgün Hocayla beş yılın
ardından beş artı iki atama geldi. Saat
tam 5’te giderdi. Sermet Akgün dö-
neminde olaylar da yoktu, o yüzden
çok rahat çalıştı, kimseyle bir sorunu
yoktu. Refet (Saygılı) Hoca rektör
yardımcısıydı. Sermet Hoca giderdi, o
işler bitene kadar kalırdı.
Ülkü Hocayla iki dört yıllık dönem
boyunca yani 8 yıl çalıştık. Buradaysa
7-8’e kadar kalırdık. Eğer Rektörlük
binası dışındaysa örneğin bir konfe-
ranstaysa “6 gibi gidebilirsiniz” derdi.
Rahat bir çalışma dönemimiz oldu
onunla.
Refet Bey zamanında
Azerbaycan’a gitmişlerdi bir ziyaret
için. Orda zengin bir ikramla karşılaş-
mışlar. Bu sebeple Azerbaycan’dan
buraya ziyaretçiler geldiğinde biz de
ülkemizde ne yetişiyorsa hepsinden
oluşan bir ikram sunmuştuk.
D. Altuntaş: En çok kiminle çalışmayı
sevdin?
Birbirini aratmıyorlar. En serti bile
bizlere kol kanat gerdi. Kimseden
kötü bir laf işitmedim.
D. Altuntaş: Bunun sırrı ne; yani
neden bir sonra gelen “Adem önceki-
lerin adamıdır” diye göndermedi?
Ben de her zaman bunu düşün-
müşümdür. ‘99 yılının 10. ayında ben
emekli oldum, 30 yıl 6 ay üzerinden.
Gelen Rektör Hoca gideni hiç arat-
madı.
Ben Ziraat Fakültesi’nde çalışırken
geçici işçiydim. Daha sonra imtihan
açıldı, 5 soru sordular. Aşağı yukarı
100 kişi hariç girenlerin hepsini
aldılar. Beni Rektörlüğe atadıkların-
da gelmek istemedim. İlk buranın
danışmasında görev yaptım (şu anda
Rektörlük binasının girişinde güvenlik
masasının olduğu yer). Daha sonra
“yukarı çıkacaksın” dediklerinde bir
korku hissettim. Yusuf Vardar Hoca
var, genel sekreter var…“Amir ne der-
se o olur” dediler ve o gün bugündür
buradayım.
D. Altuntaş: Bir çalışma günün nasıl
geçiyor?
Sabah temizliğimizi yaptıktan
sonra Rektör ve yardımcılarının
gelmelerini bekliyoruz. Sermet Hoca
sabah kahve içerdi, Yusuf Hoca pek
içmezdi. Necati Bey de açık çay ve
bisküvi severdi. Hakkı Bilgehan Hoca
çok tasarrufçu bir Hocaydı. Buraya
çok malzeme gelmesini istemezdi.
Bizim ağlama duvarımız yok, burada
rektör hareketlerimizi, o sebeple her
zaman düzgün tutmaya çalışıyoruz..
Rahmetli Erdal İnönü Başbakan olarak
gelmişti. Süleyman Demirel’e de ıhla-
mur ikramım vardır. Turgut Özal’ı da
başbakan olarak ağırladık. Kenan Ev-
ren Paşa konsey üyesi olarak gelmişti.
Yağmurlu bir günde geldiler. O kadar
kalabalıklardı ki, paltolarını nereye
koyacağımızı şaşırdık. Senato salo-
nunda adım atacak yer kalmamıştı.
Daha sonraki dönemlerde de birkaç
kez geldi. Kenan Evren ziyaretinde,
bir Beyefendi geldi mutfağa, ikram
hazırlıklarımızı sabahtan ziyaret sonu-
na kadar izledi. Zehirleme tehlikesine
karşı kontrol ediyormuş. Bizim Güneş
Enerjisi Enstitüsü’nü rahmetli Özal
açmıştı. O açılışta elektrik direklerine
40 bayrak astım iki saate 22 bayrak
çaldırdım. Çok üzülmüştüm.
1...,18-19,20-21,22-23,24-25,26-27,28-29,30-31,32-33,34-35,36-37 40-41,42-43,44-45,46-47,48-49,50-51,52-53,54-55,56-57,58-59,...84
Powered by FlippingBook