Egeden 4. Sayı - page 18-19

16
BAHAR 2010
Akropol’ün bir başka önemli durağı
da Bergama’nın kurucu tanrısı adına
adanmış Athena Tapınağı. Günümüzde
oldukça az bir kısmı ulaşan Bergama’nın
en eski tapınağı, tiyatro terasının
üzerine kurulmuş. Tapınağı, II. Eumenes
döneminde kralın Galatlar’a karşı kazan-
dığı başarılarının anısına yapılmış ve II.
Eumenes tarafından Athena’ya adandığı
sanılmaktadır.
Akropol’deki bir başka durak da
Bergama Kütüphanesi’dir. O dönem-
de dünyanın en büyük kütüphanesi
İskenderiye’dedir. Krates adında bir
Bergamalı, paprirüsün yerine geçecek
olan“Bergama Kağıdı” anlamına gelen
Parşömen’i icat etmiş. O zamanlar
bugünkü anlamda kitaplar yok, papirüs
rulolarına yazıp, kutularda saklıyor-
lar. Parşömenin icadıyla yazı yazmak
kolaylaşıyor. 200 bin rulo kitap birikiyor
kütüphanede. Bergama Kralı, parşöme-
ni bulan Krates’i kütüphanenin başına
getiriyor. Krates, çok akıllı bir adammış,
parşömeni bulmakla kalmamış, parşö-
menleri alıp yan yana getirip kenarla-
rından bağlayarak bugün anladığımız
anlamda kitabı da bulmuştur. Bununla
da kalmamış Krates’in yaptıkları... O
zamanlar 3 lehçe varmış: Biri Efesliler’in
kullandığı İyon lehçesi, biri kıyıdaki-
lerin kullandığı Eyol lehçesi, biri de
Atinalılar’ın kullandığı Dor lehçesi. Kra-
tes, Homeros’un kitaplarında kullandığı
dilin, konuşma dilinden farklı, Eyol ve
İyon lehçelerinin karışımı bir dil olduğu-
nu fark etmiş. Böylece ilk dilbilimi tartış-
maları da başlamış, Krates Bergama’da
dünyanın ilk dilbilim okulunu kurmuş…
Ne garip bir tesadüftür ki Krates’ten
yaklaşık bin sene sonra, Kanuni Sultan
Süleyman zamanında, yine bir Berga-
malı, “Kadri”diye biri Osmanlı’nın ilk dil
kitabını yazmış.
Bergama’nın tarihte öncülük yaptığı
konulardan biri de tıp bilimleri. M.S II.
yy ortalarında burada 13 yıl kalmış olan
Antik dönem yazarlarından, P.Aelius
Aristides’in Hieroi Logoi (Kutsal Sözler)
kitabından öğrenilen tedavi şekilleri
ve yöntemlerine göre Asklepion sağlık
merkezi’nde genellikle telkin, hidrote-
rapi ve fizyoterapinin bugün halen kul-
lanılmakta olan çeşitli şekilleri uygulan-
makta idi. Kutsal sudan içilmesi, su ve
çamur banyoları, açlık-susuzluk kürleri,
şifalı otlar, kremlerle yağlanma başlıca
tedavi yöntemleri idi. Ayrıca gerekti-
ğinde ameliyat yapıldığı da bilinmek-
tedir. MÖ 4.yy’da Helen dünyasında
insanları iyileştiren bir tek hastane var,
o da Mora Yarımadası’nda bulunan
Epidaros. Bir Bergamalı, burada tedavi
olup geri döndükten sonra, “Neden
Bergama’da da böyle bir yer olmasın”
diyerek işe koyuluyor. Epidaros’un
Kültünü (ateşini) Bergama’ya getiriyor
ve minik bir bakım evi ile başlıyor.
Zamanla gelişen hastanede radyoaktifli
sularla tedavilerin yapıldığı düşünülü-
yor. Sonraları üçüncü büyük Asklepion
da, Bodrum’un karşısında Kos adasın-
da yapılıyor. Asklepioslar kurulduğu
dönemde büyük önem taşıyor. Savaş
dönemlerinde bile zarar verilmeyen,
girilmeyen ender yerler olarak varlıkla-
rını koruyorlar. Askpelion, adını büyük
olasılıkla çok eski çağlarda yaşamış
olan ve sonradan tanrılaştırılmış olan
bir doktor, sağlık tanrısı. Bir de kızı var,
adı “Hijyena”, hijyen kelimesinin de
buraya dayandığı düşünülüyor.
Tıp biliminde de öncü
Bergama’nın eski çağlarda önemli
bir sağlık kenti olduğunu ispatlayan
Asklepieon’un giriş kapısı, bu gün Viran
Kapı adıyla ayakta duruyor. Kapısında
“Ölümün girmesi yasaktır” yazdığı
bilinen Asklepion’a gelen hastaların
girişte muayene edildiği, uzun bir yol-
dan yürütüldüğü ve yazdığı ve girişte
muayene edilenlerden tedavisi müm-
kün olmayan ölümcül hastaların içeri
alınmadığı söylenceler arasındadır. İçeri
alınan hastalarsa uzun bir kutsal yoldan
yürür, şifalı sudan içer, bununla yıkanır,
daha sonra hastalığın tedavisine başla-
nırmış. Buluntulardan, ameliyatların da
yapıldığı anlaşılan Asklepieon’da ilaçla,
bitkilerle, müzikle, su, çamur ve güneş
banyolarıyla tedavi uygulanırdı. Gale-
nos –amfi tiyatrodaki gladyatör oyunla-
rındaki yaralılarla ilgilenmerek kendini
geliştirmiş, kan dolaşımını bulmuştur-
gibi ünlü hekimleri yetiştirdiği bilinen
Asklepion’da tıbbın simgesi yılanlı
sütun da bulunmaktadır. Asklepieon’da
ayrıca, günümüzde de kullanılan 3500
kişilik bir tiyatro mevcut.
Bergama Eski Belediye Başkanı Sefa Taşkın(sağdaki), dergimiz editörü Engin Önen (soldaki) ve
ekibimize rehberlik yaptı, taşların altından fışkıran tarihi öyküleri bizler için anlattı.
Asklepion’dan bir görüntü
17
Antikçağda“kale”anlamına
gelen Bergama’nın 2 bin yıl önce
de adı aynıydı.. hatta“Bergama
Krallığı”nın başkentiydi…Kral
II. Eumenes, 35 m. boyunda,
12 m. yükseklikteki, tarihin en
görkemli sunağını, Galatları
yendiği için tanrı Zeus’a şükran
armağanı olarak Bergama’da
yaptırmıştı…Almanların
1870’lerde parçalayarak kaçır-
dıkları dev sunak, Berlin’deki
“Pergamon Müzesi”nde“vatan
hasretiӍekerken eski Belediye
Başkanı Sefa Taşkın’ın 90’larda
başlattığı, “sürgündeki Zeus’u
kurtarma”girişimleri bugüne
dek sonuçsuz kaldı…
Şimdi yeni Belediye Başkanı Mehmet Gönenç’in
dileği gerçekleşirse, 130 yıldır“sunağını”bekleyen
“antik kaide”nin bulunduğu“Akropolis”(eski kent)
tepesine belki de şu yazılacak:“Bu kent, yüreği
çalınmış bir Dünya Mirası’dır”, çünkü 9 Ocak’taki
belediye panelinin konusu“Bergama’nın UNESCO
listesine aday adaylığı”ydı…Listedeki 800’e yakın
dünya mirasından 500’ünü gören gezgin yazarımız
Atila Ege diyordu ki: “Hemen tüm ülkeler, anıtlarına
ve SİT’lerine dünya mirası logosunu ve bilgi tabela-
larını gururla asmışlar, bizde ise hiçbirinde tek satır
bilgi yok!”Uygarlıkların beşiği Türkiye’den sadece
9 anıt ve SİT’in listeye girebildiğini, oysa müzeleri
bile Anadolu’dan taşınan eserlerle“ün”yapan
Almanya’dan 30 yerin bulunduğunu anımsatan Ege,
şunu da ekliyordu:“Geçmişi birkaç yüzyıllık ABD’nin
18, İngiltere’nin 26, İspanya’nın 38, Meksika’nın 26
sit’i listedeyken, dünyanın hayran olduğu Türkiye,
Bulgaristan’la bile aynı sayıda eserle temsil ediliyor..
hele 40 yerle lider olan İtalya karşısındaki durumu-
muz ise hazindir”..
Tarih ‘kuşatma’ altında
Peki, bu“haksız”konumumuz acaba
UNESCO’nun“adaletsiz”liğinden mi, yoksa kendi
aymazlığımızdan mıdır? Dünya mirası listesine ancak
“hükümetlerin ısrarlı başvuruları”yla girildiğinden,
sorunun yanıtı belli değil mi? Mardin’in bile“eksik
bilgi”nedeniyle geri çevrilen başvuru dosyası yıllardır
tamamlanamadı!
ve kent kimliğin gözetilmesi;
AVM’lerin sınırlandırılarak aras-
taya şımarık rakipler yaratılma-
ması; kent merkezinin trafikten
arındırılarak tarihi çevrenin
“gezilebilir”hale getirilmesi
ve antik doku ile anıtların,
parklarla, dinlence alanlarıyla
sarmalanması…
Bütün bunlara ken-
tin tarihsel ayrıcalığı olan
“Asklepieon”un, yani antik
“sağlık merkezi”nin çağdaş
kültür ve bilimle buluşması
da eklenebilirse, Bergama yüz
akıyla dünya mirası listesinde
yerini alabilir…Sağlık Tanrısı
Asklepios’a adanarak MÖ 4.
yüzyılda kente kazandırılan, hâlâ ayaktaki 3 bin
500 kişilik tiyatrosuyla kesintisiz 900 yıl hizmet
veren efsanevi tıp merkezinin kapısında“Ölümün
girmesi yasaktır”yazılıymış…Hastalar 650 m’lik
kutsal yolda yürürken bugün de içilebilen şifalı
suları yudumlar, aynı suyla yıkanır ve çamurlarla,
bitkilerle, güneş banyosuyla,“psikolojik telkin”lerle,
hatta“müzik”le tedavi edilirlermiş…
Dokuz Eylül Üniversitesi’nden konuşmacı Prof.
Dr. Orhan Terzioğlu, Yunanistan’daki Epidaurus
Asklepios Barınağı’nın ayakta kalan kısmı olmadığı
halde Dünya Mirası Listesi’nde olduğunu anımsata-
rak dedi ki:“Bu ayıbımızı giderebilmek için, örneğin
tıp fakültemiz bundan böyle diploma törenlerini
Bergama’da yapmalı; önce kendi tıp dünyamız eşsiz
tarihine sahip çıkmalı.”
Bergama Kaymakamı Ahmet Ertan’ın da
izlediği oturumları yöneten İstanbul Vali Yardımcısı
ve Tarihi Kentler Birliği (TKB) Genel Sekreteri Fey-
zullah Özcan ise UNESCO listesine girmek için“Alan
Yönetim Planı”nın gerekliliğine dikkat çekiyor;
bir“Bergamalı”olarak izlenmesi gereken yolu
şöyle tanımlıyordu:“Tarihin sadece parayla değil,
bilinç ve bağlılıkla korunabileceğini TKB kanıtladı.
Bergama’dan beklenen de buna örnek ve öncü
olmak…”
Bergama’ya UNESCO yolunda başarılar diliyoruz…
* * *
(Bu yazı, 28 Ocak 2010 tarihinde Cumhuriyet
Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)
Ne var ki panelin yapıldığı binanın terasından
bakıldığında, tüm ülkeyi sarmalayan asıl“neden”
Bergama’da da gözler önündeydi. Antik ve özgün
yerleşme dokusu, yer yer 8-10 kata kadar yükselen
kişiliksiz apartmanların arkasında kaybolmuş!
Selçuklu ve Osmanlı dönemi eserleri bile uygunsuz
yapılaşmanın kuşatması altında.. kentin genel
peyzajına binlerce yıllık tarih değil“rant yapılaşması”
egemen…
Böylesi özensiz bir imar karmaşasında“turizm”
umutları ise Akropol’e kurulacak“teleferik”e
bağlanmış! Asıl turizm çekiciliğinin, konaklama için
tarihi evlerde“kimlikli pansiyonlar”la, alışveriş için
de“shopping-center”ler ya da“out-let”ler yerine eski
çarşının ve“arasta”nın yaşatılmasıyla sağlanabilece-
ği, yıllardır vurgulanmasına rağmen…
‘Yanlışları’ durdurabilmek
İşte böylesi bir süreci devralan genç Belediye
Başkanı Mehmet Gönenç özetle dedi ki:“Bergama
elbette bir dünya mirası ama asıl olan, bu zengin-
liğin değerini bilerek ve hak ederek listeye girmek;
yanlışları yinelemeden, doğruları çoğaltarak
Bergama’yı tarihiyle yaşatabilmek”…
Bunun“gerçekleşebilmesi”için önkoşul ise tek
yapılarla yetinilmeden, tüm değerleriyle“kentsel
koruma”nın sağlanabilmesi…yani sadece“SİT
alanı”nın değil, tüm Bergama’nın“karakterini
koruyan”bir imara kavuşması; yeni yapıların imar
durumunda rantın değil, peyzaj bütünlüğünün
Oktay EKİNCİ
1,2-3,4-5,6-7,8-9,10-11,12-13,14-15,16-17 20-21,22-23,24-25,26-27,28-29,30-31,32-33,34-35,36-37,38-39,...72
Powered by FlippingBook