Egeden 21. Sayı - page 22

20
işletmelerinin aşırı düzeyde küçül-
mesine kesin bir set çekiyor gibi
görünmektedir. Ekli listeye baktığı-
mızda iller ve ilçelerdeki rakamların
birbirine oldukça yakın olduğunu
görüyoruz. Bu işin ilginç bir yanı ama
bunu geçelim. Şimdi İzmir Çeşme’de
85 dekarlık sulanan bir arazi yeter
geliri sağlayacak bir miktar olarak
görülmektedir. Diyelim ki burada iki
oğlu olan bir babanın ölümü üze-
rine bu işletme bölünemeyecektir.
İkisi de ehil olduğunda biri diğerine
hakkını ödeyecektir. Ödeyemediğin-
de yasada devletin ödeyecek olan
tarafa faiz açısından destekli bir kredi
sağlayabileceği de yazılmaktadır.
Ancak tarımda gelirlerin çok düşük
olduğu bilindiğine göre bu yükün
altına hiçbirinin girmek istemeye-
ceği de düşünülebilir. Bu durumda
arazi satılacaktır. Kim alır sizce. Büyük
sermaye sahibi şirketler. İstenen de
budur sanırım.
Şimdi Çeşme’deki bu iki çiftçi 85
dekarı bölseler ve emek yoğun eko-
lojik tarım yapsalar her ikisi de çok iyi
olmasa da geçinebilir. Ayrıca bu işlet-
meler kooperatif şemsiyesi altında
örgütlenseler verimlilikleri artar bile.
Ürünleri doğrudan tüketiciye satılsa
gelirleri daha da artar.
Biz de isteriz ki toprak bölün-
mesin. Ama o zaman neden ülkede
aile planlaması uygulanmıyor. Her
ailenin iki çocuğu olsa işletmeler hiç
küçülmez. Kentlerde iş yok. Toprağı
alamayan iki kardeş de kente gidince
onları işsizlik bekliyor. Bu yasa yavaş
yavaş da olsa köylülerin elindeki
toprakların şirketlerin eline geçme-
sine yardımcı olmaktadır. Devrim
falan değildir. Hatta serbest piyasaya
bile aykırıdır. Küçük sanayi şirket-
leri kurulmasına engel var mı? Yok.
Tarımda niye var? Bu bir zorbalıktır.
Anayasa mahkemesi iptal etse gayet
yerinde olur.
Çiftçiler bir yandan fiyatları hızlı
artan kimyasal tarım ilaçları, kimya-
sal gübreler, şirket tohumları, sanayi
yemi gibi girdiler, bir yandan da ge-
nel fiyat artışından daha yavaş artan,
ya da artmayan hatta gerileyen ürün
fiyatlarının oluşturduğu bir makas
tarafından ezilmektedir. Bundan
kurtulmak için bir yandan ekolojik
üretim yaparak maliyetleri azaltmak
bir yandan da tüketiciye doğrudan
pazarlama yaparak ürün fiyatlarını
arttırmak gerekmektedir. Makasın iki
ucu açılmalıdır.
Bu anlayışa bağlı olarak, dünyada
yeni köylülük (new peasantry) deni-
len bir olgu ortaya çıkmaktadır. Kla-
sik köylülükten farklı olarak ekolojik
üretim yapan, girişimci, kendi arala-
rında örgütlenerek ürünlerini doğru-
dan tüketiciye ulaştıran, tüketiciler
başta toplumdaki birçok kesimle iş
birliği halinde; şirket tarımcılığı ve
gıda devlerine karşı mücadele eden
bir köylülüktür bu. Yeni köylülüğün
ortaya çıkmasını istiyorsak karşımıza
iki mücadele aracı çıkmaktadır, bu iki
kanatlı bir kuş gibidir:
• 1. Kanat: toplumsal, politik
mücadele
Günümüzde insanlığa dayatı-
lan seçimsizliklere karşı bir politik
mücadele içerisinde olma gerekliliği
doğmuştur. Yasalar, yönetmelikler
veya uygulanan tüm politikaları yo-
rumlayarak kabul etmek/etmemek
gerekiyor. Bu durumda en büyük
direnç kaynağı tüm dayatılanları ol-
duğu gibi almadan yorumlamaktan
geçmektedir.
Türkiye’de GDO karşıtı oluşan ha-
reket GDO üretimini yasaklatmıştır.
Bu ürünlerin ithalatı serbest olması-
na karşın kazanılan bu mücadeleyi
yadsımamak gerekmektedir. Çünkü
günümüzde Avrupa ülkelerinin
çoğunda GDO’lu ürün üretimleri
serbest bırakılmıştır. Bu kazanım Zi-
raat Mühendisleri Odasının, çevreci
örgütlerin, bireysel tepkilerin ciddi
mücadeleleriyle gerçekleşmiştir.
Bu kanat yerel ve ülke politi-
kasında ağırlık kazanmak, iktidara
gelmek veya belirlemeyi de kapsa-
maktadır.
•2. Kanat: otonomörnekler yaratmak
Bir köyde çiftçilerin ekolojik bir
üretimi planlamaları, ürünlerini
ekolojik köy pazarında veya topluluk
destekli tarım gruplarına veya kutu
sistemi ile doğrudan tüketicilere
satma yerel otonom örnek yarat-
maya bir örnek olabilir. Bu örnekler
başka köylülerin ve tüketicilerin
“başka bir köylülük mümkün, başka
bir teknoloji, başka bir hayvancılık
sistemi mümkün ve daha yaşanılası
bir dünya mümkün” diyebilmeleri-
nin yolunu açacaktır.
Konuştuğumuz kazanımlar
iki mücadele yolu ancak beraber
olabilirse başarılı olabilecek ve kuş
iki kanatla uçacaktır. Sadece politik
mücadele ile ya da yalnızca yerel
otonom örnekler yaratarak kanat-
lanmak pek mümkün değildir.
Yerel örneklerin yaşatılması, köy-
lü pazarlarının korunması ile kırsal
bölgelerde bir canlılık oluşuyor ve
halk orada yeni ürünler yetiştirmeye,
daha sağlıklı ürünler üretme müca-
delesi içine giriyor. Meydana gelen
oluşumlar ile çiftçi köy tavukçuluğu
yapmaya başlıyor, köy ekmeği, köy
yoğurdu ve köy peyniri gibi ürünle-
rini kendisi üretmeye başlıyor. Diğer
bir örnek ise ‘topluluk destekli tarım
grupları’. Bizlerin de fakültemizde
gerçekleştirmeye çaba harcadığımız
bu proje ile doğrudan üreticiler ile
tüketiciler arasında bağ kurmaya
çalışılmaktadır. Bu ağ Avrupa’da,
Hindistan, Japonya, Arjantin ve
Brezilya gibi ülkelerde çok güzel
örnekler sunmuştur. Bu bakış açısını
korumak gerekmektedir.
Türkiye’de kurulmuş koopera-
tiflerin incelemesi ve eleştirmesi
gereken bazı mevcut yapıları vardır.
Var olan kooperatifler çok büyük
mücadeleler göstermesine karşın
sürekli bir sıkıntı içerisinde olmak-
tan da kurtulamamışlardır. Bunun
sebebi olarak da geleneksel koope-
ratifçiliğin hâlâ devam ettirilmesini
görmekteyiz.
Girdileri, endüstriyel yemleri kul-
lanarak, kimyasal ilaçları ve sistemin
pazarlama kanallarını kullanarak
ürünleri pazara çıkarmaya çalışmak-
tadır. Fakat yapı itibariyle yüksek
maliyetler, düşük fiyatlar üzerine
kurulan bu çark kooperatifleri zor
durumda bırakmaktadır. Böylece
oluşan fiyat makası kooperatifleri
yok etmiş oluyor. Dolayısıyla bun-
dan böyle yeni bir anlayış ile daha
çevreci bir kooperatifçilik anlayışı
doğmalıdır. Bu model kimyasal
girdileri kullanmayan, yeni buluşlar
yapan, polikültüre giden ve yeni
pazar kanalları yaratan bir oluşum
olmalıdır. Burada Ziraat Fakülteleri-
ne de büyük bir görev düşmektedir.
1...,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21 23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,...80
Powered by FlippingBook