Egeden 21. Sayı - page 59

57
KIŞ 2015
Eskişehir’de ise önceliklerimiz
insanlardır. Sadece medeni bir toplu
taşıma sistemi olan Hafif Raylı Sis-
temimiz değil, diğer politikalarımız
da, şehrin insana öncelik vermesi ge-
rektiği bilincine yaslanır. Eskişehir’in
merkezindeki geniş ve uzun yaya
bölgeleri trafiğe kapalıdır. Bu bölge-
lerde Eskişehirliler ve ziyaretçileri,
gönüllerince dolaşır, alışveriş yapar,
dinlenir ve birbirleriyle buluşurlar.
Ama zaten şehri kasabadan ayı-
ran en temel özellik, farklı insanları
buluşturması değil midir? Normal
olan bu değil midir? Ne yazık ki
Türkiye’de şehirlerin bu normal
özellikleri hızla erozyona uğruyor.
Şehirlerimiz hızla gettolaşıyorlar.
Farklı kesimler kendi gettolarında,
birbirlerine hiç değmeden yaşıyorlar.
Şehirler, ilk kuruldukları tarih-
lerden itibaren, farklı kesimlere ev
sahipliği yaptılar. Farklı kesimlerin
yaşadıkları mahalleler de genellikle
birbirinden ayrıydı. Mesela Engels,
hızla büyüyen Manchester’da, işçi
mahalleleri ile burjuva mahalleleri-
nin nasıl keskin sınırlarla birbirinden
ayrılmış olduğunu anlatır. Mahalle-
lerin birbirinden ayrılması tabiidir.
Tabii olmayan, farklı mahallelerde
yaşayan insanların birbirlerine değe-
cekleri, birbirilerine temas edecekleri
ortak mekânların yetersizliğidir.
Şehrin farklı kültürleri bir arada har-
manlayabilmesi, ancak bu tür ortak
mekânların varlığıyla mümkündür.
Ve ancak bu harmanlama işini bece-
rebilen yerleşim yerleri şehir statüsü
kazanır.
Yani, yepyeni, kimsenin bilmedi-
ği, kimsenin daha önce akıl etmediği
hedeflerle yola çıkmış değildim.
Eskişehir ben çocukken ve gençken,
birbirinden çok farklı kesimlerin
kendi mahallerinde yaşadığı ama
bir araya da gelebildiği bir şehir-
di. Eskişehir’e yeniden o vasıfları
kazandırmak istiyordum. Mesela
yaptığımız parkların temel amacı
buydu. Hepsi, farklı sosyal kesimlerin
birbirine dokunabilmesini sağlaya-
cak şekilde tasarlandı.
Kentpark’ta yaptığımız plajın
da arkasında yatan temel düşünce
budur. Biz çocukken, Eskişehir’de her
sosyal kesimin çocukları Porsuk’ta
yüzerdi. Porsuk bizi birleştiren, eşit-
leyen bir unsurdu. Yüzmeyi Porsuk’ta
öğrenmiştik. Zamanla Porsuk,
yüzülebilecek vasıflarını kaybetmişti.
Eskişehir’in varlıklı ailelerinin çocuk-
ları, kapalı havuzlarda veya yazın
sayfiye yerlerinde yüzme öğreni-
yorken, maddi gücü elvermeyenler
çaresiz kalmıştı. Plajımız onlara çare
olduğu gibi, yazın tatilden dönmüş
varlıklı ailelere de bir fırsat sağladı.
Ve bir defa daha farklı kesimleri Por-
suk kıyısında bir araya getirdik.
Porsuk bizim için sadece yüzme
öğrenilecek ve yüzülecek bir şey de
değil elbette. Bizim denizimiz yok.
Bir kıyı şehri değiliz. Ama kıyı şehri
olmayan şehirlerde, şehrin içinden
geçen bir akarsu varsa, o akarsu çok
kıymetlidir. Porsuk ise, ben ilk defa
seçildiğimde, berbat bir haldeydi.
Normal olan, içinden akarsu geçen
her şehirde, o akarsudan çok çeşitli
faydalar üretmektir. Ben sadece
normal olanı yaptım. Porsuk’u
temizledim. Şehre yüklediği afet
riskini azaltmak için gerekenleri
yaptım. Porsuk’un iki kıyısını yaşanır
hale getirdim. Porsuk’un üzerinde
botlar, gondollar yüzmeye başladı.
Türkiye’de akarsular genellikle, şeh-
rin pisliğini alıp götüren birer açık
kanalizasyon gibi görüldüğü için,
normal olanı yaptığımda, bir fark
yaratmış oldum.
Şehir, şehirde doğan ve büyüyen
çocuklara, şehirde yetişen gençlere,
büyük hayaller kurma fırsatı vere-
bilmelidir. Şehri kasabadan ayıran
temel özelliklerden biri de budur.
Kasabalı bir çocuk, olsa olsa iyi bir es-
naf olma, akranlarından daha zengin
1...,49,50,51,52,53,54,55,56,57,58 60,61,62,63,64,65,66,67,68,69,...80
Powered by FlippingBook