Egeden 21. Sayı - page 49

47
KIŞ 2015
dan bir irade beyanı, varlık gösterme ve
dolayısıyla da bir özgürleşme hamlesi
olarak değerlendirilebilir. Tüm bunlar
ise esasında gelenekte var olmayan,
bunun aksine geleneğe ters düşen
davranış örüntülerini meydana getirir.
Gelenek ve modernite çelişkisinin
kadın-erkek rolleri arasındaki ilişkiye
yansıması bağlamında değerlendirile-
bilecek bu olgu; başta ekonomik olmak
üzere, sosyal ve kültürel anlamda
özgürleşmeyle birlikte geleneğin dışına
çıkma gayreti gösteren kadın rolü ile
geleneksel değerler konumlanan erkek
rolü arasındaki çatışmayı ifade eder.
Başkaldırı cinayetlerini Türkiye’de
yaygın hale getiren başlıca sebepler
işte bu çatışma bağlamında değerlen-
dirilebilir. Sözü edilen bu çatışma ise en
çok kadının değişen statüsü üzerinden
incelenebilir. Erkeğin aksine, değişim,
ataerkil düzenle kavgası olan kadının
rolündedir.
Namus cinayetleri, bununla birlikte
töre cinayetleri her şeyden önce kadı-
nın iffetiyle ilişkilidir. Bu cinayetlerin
işlenmesinin başlıca sebebi, ‘kirlenen’
namusun temizlenmesidir. Oysa baş-
kaldırı cinayetlerinde, örneğin; boşan-
ma talebinde bulunan veya ayrılmak
isteyen bir kadının öldürülmesinin iffet
veya namusla herhangi bir bağı bu-
lunmamaktadır. Sözgelimi, Ayşe Paşalı
cinayetinin ‘namus cinayeti’ olarak ni-
telendirilmesi söz konusu değilken, bu,
ancak özgürleşmek isteyen bir kadının,
bunu reddeden eski kocasının saldırısı
sonrası yaşamını yitirdiği bir başkaldırı
cinayeti şeklinde anlaşılabilir.
Örneklem olarak ele alınan Eylül
2013 ayı içerisinde işlenen kadın cina-
yeti haberleri incelendiğinde, bunların
çoğunluğunun, “başkaldırı cinayetleri”
kavramına zemin hazırlayan boşanma
talebi, ayrılma isteği gibi kadının bir
özne olarak hareket ettiği ve yeni bir
durum yaratma çabası sonucunda öl-
dürüldüğü cinayetler oldukları görülür.
Başkaldırı cinayetleri yalnızca boşanma
veya ayrılma gibi sebeplere dayalı
dar bir çerçevede anlaşılmamalıdır.
Bu durum daha çok, kadının mevcut,
süregelen bir durumda değişiklik yap-
ma hamlesi neticesinde öldürülmesi
şeklinde tanımlanabilir.
Bu konuda diğer başka verile-
rin toplanması ve bunlar üzerinden
yapılacak analizler, Türkiye’de işle-
nen kadın cinayetlerinin önemli bir
çoğunluğunun, makalede geliştirilen
başkaldırı cinayetleri kavramı bağla-
mında değerlendirilebileceği iddiasını
güçlendirebilecektir. Kadın cinayetle-
rinde kaydedilen artış ise modernleşen
Türkiye toplumunda kadının değişen
statüsüyle birlikte düşünülmelidir.
Kentlileşen kadının iş gücüne katılı-
mının artması, kamusal alanda daha
görünür hale gelmesi, bireyselleşme
yönünde adımlar atması kadına gele-
neksel kodların dışına çıkma fırsatı ver-
miştir. Artan sayıdaki kadın sivil toplum
örgütleri, kadın araştırma merkezleriyle
birlikte kadına ilişkin yasal düzenleme-
lerin yapılmış olması bu statüyü daha
da güçlendirmiştir. Türkiye’de yaşanan
başkaldırı cinayetleri ise kadının bu
yeni statüsü ile geleneksel kodlar
içinde konumlanmış erkeğin müesses
nizam, bir başka deyişle ataerkil sistem
arasında yaşanan çatışmanın bir ürünü
olduğu ileri sürülebilir. Kadına yöne-
lik şiddeti önlemek amacıyla yapılan
yasal düzenlemeler ve alınan çok sert
tedbirlere rağmen bu cinayetlerin kesil-
memiş olması, sorunun yukarıda ifade
edildiği gibi yapısal olduğunu kanıtlar
mahiyettedir. Dolayısıyla, bunun önüne
geçilmesi toplumsal yapıda yapılacak
ve uzun vadede gerçekleştirilebilecek
reformlarla mümkün gözükmektedir.
Kadının bu yeni statüsünün tanınması
ve toplumda yerini bulması yapılacak
bu reformların başında gelmektedir.
1...,39,40,41,42,43,44,45,46,47,48 50,51,52,53,54,55,56,57,58,59,...80
Powered by FlippingBook