Egeden 22. Sayı - page 14

12
Ben 1979 yılında İstanbul Üniver-
sitesinden Ege Üniversitesi Edebiyat
(o zamanki adıyla) Sosyal Bilimler
Fakültesine doçent olarak geçiş
yaptığımda tanıdım Nuri’yi. Tarihi
bağımsız bir bölüm olarak kurma gi-
rişimleri yanında onu Ergün Aybars,
Zeki Arıkan ve Aydoğan Demir’in
katılım ve katkılarıyla birlikte tarihi
biraz daha yardımcı bilimlerle
bağdaştırmaya çalışma olanaklarını
bulmaya çalıştığımız zamanlardı.
Bölüm, yardımcı derslerle sosyal ve
beşeri alanlarda takviye gördü ve
böylece kuruldu. Ben 1985 yılında
Yüksek Öğrenim Kurulu prensipleri
gereğince Buca Eğitim Fakültesinde
görevimi sürdürdüm; ama Ege Üni-
versitesinden hiç kopmadım. 1998
yılında emekli olduktan ve Cambrid-
ge Üniversitesinde görev yaptıktan
sonra da fakülteye sıklıkla uğradım.
1994 yılında Buca Eğitim Fakül-
tesinde “Tarih öğretimi ve ders ki-
tapları” sorunları üstüne uluslararası
boyutta geniş bir katılımla gerçek-
leştirdiğimiz sempozyuma Nuri’yi de
çağırdım. O sıralarda Nuri kimlikler
üstüne hararetle çalışıyordu ve biz-
lere nefis bir bildiri sundu. O yıldan
itibaren kimlikler onun rahlesinden
yıllarca inmedi. Sosyal psikoloji
penceresinden bakarak evrensellikle
farklılığın arasına oturttuğu kimlik
meselelerini akademik yaşantısının
âdeta merkezine aldı. Evrenselciliğin
daha doğrusu keskin kalıplar içine
dökülmüş genellemelerin karşısında
bireysel düşünceleri, dini inançları,
dili ve aileyi evrenselin parçaları
olarak algıladı, dilinin yettiği kadar
da algılattı. Kesin ve keskinlikleri,
iktidarın tahtındaki siyasal talepleri,
ortaya çıktıklarında felakete sürükle-
yen otoriteleri her zaman dengeye
davet etti.
Nuri’nin ilim/irfanı üstüne ayrın-
tıya girmem gereksiz. Zaten onun
alanı içine soktuğu pek çok konuyu
değerlendirebilme konumunda da
değilim. Onu artık Türkiye biliyoır,
dünya tanıyor. Şu kadarını söyleme-
liyim ki, “ötekileştirme”nin, “nefret”in,
“kindar”lığın siyasal silah olarak
kullanıldığı bir zamanda (özellikle
son yıllarda) Nuri, sağduyuya çağırdı
toplum bireylerini. Zeki Arıkan ve
ben 2007 yılında Kimlik İnşası kitabı-
nı tanıtırken ona “bilgin, mükemmel
öğretmen, örnek insan” üçlüsünü
yakıştırmıştık. Günümüzden sekiz yıl
öncesine ait bu açıklamayı güçlendi-
ren neler söylenmez ki şimdilerde.
İşte andığım o süreç içinde,
Nuri’yi yakından tanıma şansını
buldum. Psikoloji (Nuri Bilgin, Yurdal
Topsever), tarih (Salih Özbaran), fel-
sefe (Doğan Özlem), coğrafya (Cezmi
Sevgi), arkeoloji (Hasan Malay) ve
Amerikan dili (Sedat İşçi) alanlarında
çalışan (ve Fakülte sekreteri Sadettin
Türkekul’un da yer aldığı) bir arka-
daş grubu oluştu; adına da “zirve”
denildi, daha doğrusu kendiliğin-
den böyle bir ad takıldı. “Zirve”nin
organizatörü hep Nuri oldu. Sık sık
yapılan akşam yemekli toplantılarda
yedik içtik, birbirimizi dinledik, birbi-
rimizle dalga geçtik, fakültedekileri
masaya yatırdık, (bazı toplantılara
kimi zaman- oy birliğiyle seçilen bir
Kimlikleri barıştıran bilge kişi
MAKALE
Prof. Dr. Salih ÖZBARAN
1...,4,5,6,7,8,9,10,11,12,13 15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,...80
Powered by FlippingBook