Egeden 22. Sayı - page 15

13
BAHAR 2015
konuğumuzu çağırdık - tabii hesaba
ortak olma koşuluyla).
Daha sonraki yıllarda “zirve”den
farklı bir grupla da beraber oldum
Nuri ile; o yine organizatör idi. Aydo-
ğan Demir, Zeki Arıkan, Asaf Koçman
ve ben. Dikkatinizi çekerim; bu bir
Yüksek Öğretmen Okulu mezunları
birlikteliğiydi. “Nuri haydi topla bizi
tekrar” derdik; genellikle üniversite
lokalinde öğle yemeği için toplardı
bizi, kimi zaman farklı mekânlara
götürürdü. Rahmi Hüseyin Ünal,
Eren Akçiçek, Mustafa Öner konuk-
larımızdan bazılarıydı. Nuri fakültede
çalışan bayanları unutmaz, zaman
zaman öğle yemeğine çağırırdı
aramıza.
Nuri ile çok sık (çoğunlukla Zeki
Arıkan’la) birlikte olduğum yer,
Edebiyat Fakültesinde, benim“öğ-
retmenler odası” dediğimmekândı.
Kimler uğramıyordu ki oraya! Ahmet
Aslan başaktör olurdu genellikle;
felsefesi bitmez tükenmezdi. Bizi
fazlasıyla aydınlatırdı; ama fazla
aydınlatırdı! Şükür ki Nuri bulunurdu
orada çoğu zaman, imdadımıza ye-
tişirdi; sağ duyusuyla Ahmet’i biraz
yola sokardı; olayların/olguların farklı
yönlerini ortaya dökerdi.
Sempatiyi, empatiyi sergilerdi
ortalığa. Mustafa Öner de katkısını
esirgemezdi, Ersin Doğer ve odayı
şereflendiren nice arkadaş, dost renk
katardı oradaki buluşmalara, konuş-
malara, eğlenceye.
Nuri’yi bazen özlük odasında
bulurdum aradığımda; Nevriye
Hanım’ın masasında ya da oralarda
bir yerlerde. Projesini, makalesini,
planlamaları yapardı bilgisayar ba-
şında. Nevriye’nin ona hizmetlerini,
yardımlarını fakülte unutmayacaktır
muhakkak.
Bana 15 Mayıs 2007 tarihinde
Kimlik İnşası kitabını imzalayıp ver-
diğinde şöyle yazmıştı Nuri: “Geç bul-
duğum dostum Salih’e”. Ben de onun
sahip olduğu bilginliği, dostluğu geç
tanımıştım. Ancak hiç unutulmaya-
cak bir tanışıklığın imzasıdır o.
32 yıl önce üniversiteye başla-
dığım ilk günden beri öğretmenim,
akıl hocam, meslektaşım, yeri
doldurulamaz bilim insanı Nuri
hocamızı aniden kaybetmenin
travmasını yaşıyorum, tüm bölüm
arkadaşlarım gibi. Öylesine ki onsuz
bir bölüm, onsuz bir Edebiyat
Fakültesini bilmiyorum, hayal da
edemiyorum... Ancak bugün üzün-
tü ve acılarımın yanı sıra minnet
duygularımı paylaşmak istiyorum
sizlerle..
Biz psikoloji bölümü olarak,
öylesine şanslıydık ki, 39 yıldır
bölümü aydınlatan, bizleri hep
ileri koşturan parlayan bir hocamız
vardı. Öylesine şanslıydık ki, ihti-
yacımız olan her an bize rehberlik
edebilecek bilge kişi, her sabah
kapısı sonuna kadar açık, güler
yüzüyle bizi beklerdi…Öylesine
şanslıydık ki, öğrencilerimize azmi,
disiplini, sevgiyi, ilkeli olmayı,
meslek ahlakını ve bilimi öğretecek,
sevdirecek mükemmel bir modeli-
miz vardı içimizde. Öylesine şans-
lıydık ki, hayatı dolu dolu yaşayan,
çok çalışmanın yanında eğlenmeyi,
gülmeyi, sevmeyi, sanat ve estetiği
bilen entelektüel kişi 34 yıl boyun-
ca bizimleydi. Öylesine şanslıydık
ki, sadece bize değil, etrafındaki
herkese elini uzatan, desteğini hiç
esirgemeyen, fikrimizi beğendiğin-
de sonuna kadar kendini bize siper
olan bir bölüm başkanımız vardı.
Öylesine şanslıydık ki, en umutsuz
anlarımızda bile bize “mükemmel
iyinin düşmanıdır” sözüyle ışık
tutan, yapabileceğimizin en iyisini
yapmamız için teşvik eden enerji
ve cesaret sembolü her an yanımız-
daydı... Öylesine şanslıydık ki, ken-
dimizi birçok kez hâlâ öğrenci, hâlâ
çocuk hissetme lüksüne sahiptik,
çünkü akil babamız her zaman tüm
asaletiyle temel referans noktamız
olmaya devam ederdi...
Yetiştirdiği sayısız psikolog,
sosyal bilimci, doçent, profesör,
bölüm başkanı ve dekanın kalbin-
de; dokunduğu yüzlerce öğrenci,
memur, genç ve yaşlının gönlünde;
şekillendirdiği, yoğurduğu binlerce
zihinde; yazdığı onlarca kitap ve
makalede o, “ölümsüz bir insan “.
Biz ise, yetim kaldık. Bize
büyümek için bir şans mı vermek
istediniz hocam? Yerinizi doldura-
mayız, ancak açtığınız yol o kadar
derin ki doğru yolda ilerlemeye
devam edeceğiz.
Sizi çok ama çok özleyeceğiz...
Prof. Dr. Sonia Amado:
“O, ölümsüz bir insan”
1...,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14 16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,...80
Powered by FlippingBook