Egeden 8. Sayı - page 14-15

G
enel bir halet-i ruhiyedir;
doğada, aynı çayırda, aynı
ormanda yaşayan binbir
çeşit çiçek, ot ve ağacın varlığı bize
çok büyük bir hayret vermez de, aynı
kasabada, aynı ülkede ve dahi aynı
dünyada yaşayan bizden başka ve
farklı binbir çeşit topluluğun varlığına
kimi zaman hayret ederiz. Çiçeklerin,
otların, ağaçların binbir çeşit ve iç içe
durumu bize bir zenginlik ve çoğulluk
hissi verirken, binbir farklı insan toplu-
luğu, neden, kimileyin tedirginlik bile
verir? Biliriz ki ormanı orman yapan bu
çeşitli çoğulluktur. Ama düşünmeyiz
ki toplumu toplum, insanlığı insanlık
yapan o etkileşimli farklılıklardır.
Bir kitap adı anımsıyorum: “Ta-
rih Kötüdür”... Sorumuzun yanıtı bu
mudur acaba? Çıkar çekişmelerinin
kitleleri birbirine karşı piyon haline
getirdiği, aslında enfes bir çeşni ve
etkileşimli bir toplumsal gelişim
dinamiği olan farklılıkları, körlemesine
“Kartal Yuvası”ndan “Turuncu Efsun”a
“Çenber-a Ezidan”da
İç içe Siluetler
bir çatışma gerekçesine dönüştürdüğü
tarih, evet kötüdür. Şimdi biz insanlar
galiba yoğurdu üfleyerek yiyoruz...
Fakat ilerleyen teknolojik imkanlar,
türlü iletişim olanakları, körlüğümüzü
ve “yoğurttan korkma”eğilimimizi
değiştirme olanağıdır da, biz istersek.
Komşum olan bir teyze, “Yahu şu
Kürtleri çok merak ederim, neye ben-
zerler?”diye soruyordu bana, her gün
onlarca Kürt gördüğünü, belki onlarla
konuşup alışveriş ettiğini bilmeden.
Çok samimi olduğumuz bir çalışma
arkadaşım, kötü bir şeyden bahse-
derken“... haşa Araplar gibi...”diyordu,
Arap asıllı olduğumdan bihaber... Bir
öğretmenimiz Ermenilere karşı dikkatli
olmamızı öğütlüyordu, sınıfta -sevdik-
leri arasında- Ermeni çocuklar oldu-
ğundan habersiz...
Yrd. Doç. Dr. Engin Önen’in yö-
netiminde, Antakya’daki farklılıklara
mercek tutmaya çalışarak başlayan ve
şimdi Mardin-Midyat dolaylarındaki
araştırma ile sürdürdüğümüz çalışma
sürecinde, farklı insanlarla her görüş-
meden sonra, bilinçli-bilinçsiz bunları
geçirdim aklımdan...
Zihnimizde bulanıp-bulandırılıp
bir kargaşaya dönen ve körü körüne
işleyen“kabullenmeyiş” süreci, bir
sayrılıktan ibaret aslında. Gerçek ve
sağlıklı bir “aidiyet”hissi, o çoğulluk
potasında eriyebildiğimizde; ülkemiz-
deki ve dünyadaki farklılıkların, ayrı
ayrı halkalardan oluşan
zincir
misali
olduğunu ayrımsayıp, bir halka olma
bilincini kuşandığımızda mümkündür
ancak.
Mezopotamya’nın Kapısı -
Kartal Yuvası
Teknolojinin azametinden ken-
dimize pay biçip diyelim ki: Koca bir
kartal olup süzülüyoruz dağların üs-
tünden ve Kızıltepe düzlüğüne gölge
düşürüp konuyoruz usulca Mardin’in
yamacına... Mardin’e varır varmaz,
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden
mezun, şu anda da Mardin Artuklu
Üniversitesi’nde araştırma görevlisi
olan Özge Cengiz Aydın’la haberleşi-
yoruz; Özge bir süre bize mihmandar-
lık ediyor.
Bünyesinde, bu şehre yaraşan
Yaşayan Diller Enstitüsü kapsamındaki
Kürt Dili ve Kültürü, Süryani Dili ve Kül-
türü, Arap Dili ve Kültürü gibi anabilim
dallarını barındıran Mardin Artuklu
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Serdar
Bedii Omay ile kısa bir görüşme yapıp
bilgi aldıktan sonra, heyecanla şehri
keşfe çıkıyoruz...
Kıvrıla kıvrıla uzayıp, birbirine
bağlanıp, şehri dolanan, gah inişli,
gah yokuşlu ve gahi abbaraların
içinde bir dehlize dönüşen taş döşeli
dar sokaklarda yürümek, Binbir Gece
Masalları’nın satırlarında gezinmekle
özdeştir adeta.
Abartı değil; taşın bir dile dönüştü-
ğü mimari doku, evleri, camileri, med-
reseleri, kiliseleri, çeşmeleri, konakları,
abbaraları ve dahi sokaklarıyla, ayrı
birer şiirsel anlatımın bir arada olduğu
bir destan gibidir. Bir bakıma da şehrin
giysisi, belki de teni olan taş dokunun
dilinden anlayıp, “destanı”okuyabil-
mek için, şehrin kalbine yönelmek, in-
sanlarını, insanlarının yaşamını, tarihini
bilmek gerekir.
Zaman tüneli gibi, sonu gelmez,
dolambaçlı, dehlizli sokaklar boyunca
birer avlu bellediğimiz Sümer, Hitit,
Asur, Arami, Roma, Bizans, Selçuklu,
Artuklu, Akkoyunlu, Osmanlı ve dahi
Arap, Türk, Kürt, Süryani, Yezidi ve
hatta Sünni, Ortodoks, Süryani Kadim,
Şafi... kapılarından baş uzatıp, selam
verip - selam alıp; içinde gezindiğimiz
“destan” şehrin adlarını işittik efsun-
lanarak:
Erdope, Tidu, Merdin, Merdo,
Merdi, Merda, Merde, Maridin, Kartal Yu-
vası...
Bu adlar, “destanın”başka başka
“yazarları”olan bu uygarlık, kültür ve
dinlerin imzası niteliğindedir adeta.
Fokur fokur insan kaynayan,
Arapça, Türkçe, Kürtçe, Süryanice dil
ve lehçelerinin birbirine karıştığı uğul
uğul çarşının içinden ilerleyip, sokaklar
boyunca kıvrılıp, bir yapının avlusun-
dan ötekinin bahçesine geçerek, dik
merdivenlerden tırmanarak, yuka-
rılara doğru gidiyoruz... Akşamüstü,
zafer takı gibi bir anıtsal taçkapıdan
bahçesine girdiğimiz, günümüzde
de Kız Meslek Lisesi olarak işlevini
sürdüren Osmanlı devri eseri Mardin
İdadi Mektebi’nin paydos saatine denk
geliyoruz. Öğrencilerle hareketlenen
bahçenin diğer yanından, yokuş yukarı
Zinciriye Medresesi’ne uzanıyoruz.
Yamacın dimdik yükselen kaya-
lıklara dönüşmeye başladığı yerde,
1385’ten beridir sırtını dağa yaslayıp
şehri ve engin ovayı seyre durmuş Zin-
ciriye Medresesi, taçkapısı ve dilimli iki
kubbesi ile dikkati üzerinde topluyor.
İki katlı ve iki avlulu olan yapı, eyvan
esasına dayanan plan
kurgusu içinde, eyvanın
içinden avlu ortasındaki
havuza doğru, doğum-
yaşam-ölümmetaforu
olarak şekillenen çeş-
me-oluk-havuz unsurla-
rı ile suyun şenlendirdi-
ği revaklı mekan bugün
bir seyirlik dinlence
alanı olarak değerlendi-
riliyor. Çeşitli birimlerin,
öğrenci hücrelerinin
bulunduğu üst kat
mekanları ise, medrese-
nin, günümüzde de, ilk
kuruluşuna uygun bir
amaç doğrultusunda
yaşatılmasına vesile
olan M.A.Ü. Yaşayan
Diller Enstitüsü’nü ba-
rındırmak kıvanç ve se-
vinciyle dolmuş halde
selamlıyor konuklarını.
Medrese’nin av-
lusundan koca ovayı
seyran eyliyoruz; mih-
13
12
BAHAR 2011
Ender ÖZBAY
Yan sayfa: Mardin’den Mezopotamya
Ovası’nın görünüşü.
Üstte:Modernvegereksinimlereuygun
içmekan tasarımına karşıngeleneksel
mimariyeuygundüzenlenmişanacephesiyle
Mardin Artuklu Üniversitesi binası.
Altta:13.yüzyılınilkyarısınatarihlenen
ŞehidiyeCamisi’nin1916’dayaptırılmışolan
minaresi. Ötede U şeklindeki planıyla
Şahtana Ailesi Konağı...
1,2-3,4-5,6-7,8-9,10-11,12-13 16-17,18-19,20-21,22-23,24-25,26-27,28-29,30-31,32-33,34-35,...88
Powered by FlippingBook