Egeden 8. Sayı - page 18-19

yönüyle oturmuş, dillere destan bir
kent hazırlamışlardı aslında. Sonra
gelen Safevi ve ardından Türkiye
Cumhuriyeti’ne varıncaya dek de-
vam edecek olan Osmanlılar da, hali
hazırda kurulu olan kentin güzelliğine
katkılar koymaya devam etmişler. İşin
güzeli, Osmanlı hükümdarlığı altında,
yörenin farklı kültür ve inanışlardaki
yerli sakinleri de kendi yapılaşmalarını
devam ettirebilmişler. Örneğin Mer-
yem Ana Kilisesi 1860’ta inşa edilmiştir.
Eklemek gerekir ki, mesela; so-
kaktan yüksek bir duvarla ayrılan bir
avlunun etrafında
L
ya da
U
kurgusu
ile konumlanmış (işlemeli taş kemer-
lerden, türlü dekoratif unsur-
lardan mahrum bırakılmamış)
mekanlarıyla nispeten küçük
konutların mütevazı görkemi,
bugün PTT binası olan Süryani
Şahtana Ailesi Konağı’nın aza-
metinin gölgesinde kalmaz.
Mardin’in“kalbini“ dinleyip,
‘destan’ı anlayabilmek yolunda,
önce Kırklar Kilisesi’ne gidip,
Süryani tarihi, kültürü, müzi-
ği ve edebiyatı konularında
araştırma ve yayınları bulu-
nan, Süryani cemaatinin ileri
gelenlerinden Hori Episkopos
Gabriel Akyüz ile görüşüyoruz.
Bizi, tadilatı süren Kırklar
Kilisesi’nin avlusunda karşı-
layan Akyüz, alt katı ayrı bir
girişe sahip ikamet yeri, üst
katı ise metropolitlik makamı
olan binada, Metropolitlik
Makamı’nda kabul ediyor ve
sorularımıza uzun soluklu, içtenlikli
sohbetiyle karşılık veriyor. Mardin’de
iki bin yılı aşkın bir yerleşikliği olan
çokkültürlü yapının en nüfuzlu unsur-
larından biri olan Süryani toplumunun
doğru biçimde tanınma, bilinme özle-
mini yansıtan açıklamalarıyla Gabriel
Akyüz, yazımızın başında belirttiğim o
içten içe işleyen ‘farklılık’ tedirginliği-
mizi sevgiye ve huzura dönüştüren bir
kilise babası edasında konuşuyor. Bilgi,
birikim ve deneyimiyle meraklarımızı
giderirken, önem verdikleri farklılıkları
ve bozulmasına göz yummak isteme-
dikleri geleneklerini de belirtmekten
çekinmiyor; asla yapmacık ‘hoşgörü’
rollerine yanaşmıyor, gerçekçi cüm-
leler kuruyordu. Saygı, sevgi, ikame
ve idame çerçevelerini mantıklı bir
şekilde ortaya koyuyor; bir aradalığın
asimilasyon gibi sonuçlar doğurma-
ması gerektiğini vurguluyor ve en
nihayet, gitmek için hareketlendiği-
mizde sevgiyi öğütlüyordu. O anda
orada bulunmak, Gabriel Akyüz ile
bu sohbeti gerçekleştirebilmiş olmak
bize son derece mutluluk ve huzur
veriyordu. Gerçekten Mardin’in kalbine
inmeye başladığımızı hissediyorduk.
Bu samimi diyalogun verdiği güvenle,
saatler sonra Kırklar Kilisesi’ne kendi
17
BAHAR 2011
Mardin,“gecegerdanlık,gündüzseyranlık”...
1,2-3,4-5,6-7,8-9,10-11,12-13,14-15,16-17 20-21,22-23,24-25,26-27,28-29,30-31,32-33,34-35,36-37,38-39,...88
Powered by FlippingBook