Egeden 8. Sayı - page 28-29

Müslümanlarla yanyana ibadet etmek isteyen bir başdiyakon:
“Sevelim, ama yalandan
değil içten sevelim”
H
akkında çok az şey bildiğimiz kültürleri anlamak ve
olabildiği kadar anlatmak için çıktığımız bu yolcu-
lukta karşımıza çıkan en güçlü duygu belki de İsa
Gülten’in öfkesi, kırgınlığı ve bunlara rağmen umudu ya-
şatma konusundaki direnciydi. Dosyanın, Ender Özbay’ın
kaleme aldığı giriş yazısında, hakkında ayrıntılı bilgiyi
bulabileceğiniz Mor Gabriel Manastırı’nda (Deyr-ul Umur)
bilgi aldığımız Başdiyakon Gülten’in anlattıkları, bu safran
rengi şehrin gizemini bir parça daha aydınlattı. Kendi dilin-
de eğitim görebilmek için Suriye’ye gitmek zorunda kalmış
olan, bu eğitimini maddi olarak kendi ifadesiyle “Bir Ameri-
kalı misyonere minnet ederek” sağlayabilen Gülten’in lafta
değil “gerçek” hoşgörü beklentisini, “sevin ve korkmayın”
çağrısını, kendi vurgularını değiştirmeden ama biraz kısal-
tarak Egeden okuyucularının ilgisine sunuyoruz.
Süryanilerin dillerini yaşatmalarıyla
ilgili ciddi bir çaba içinde olduğunu
biliyoruz. Sizin de Süryanice’yle ilgili
bir ödülünüz var. Bu konu hakkında
bilgi alabilir miyiz sizden?
Türkiye çapında o konu çok zayıf.
İlgilenen yok maalesef. Süryanice,
Turabdin dediğimiz bu bölgede, yukarı
Mezopotamya’da en eski dillerinden
biridir. Bu dil artık yok olmaya mahkum
hem nüfus baz alındığında hem de ilgi
yok. Hükümetlerden ilgi olmadı şimdi-
ye kadar. İhmal edildi. Şimdi Mardin’de
bir bölüm açılacak (Egeden: Artuklu
Üniversitesi bünyesindeki Yaşayan
Diller Enstitüsü’nden bahsediyor). “Size
Süryanice bölüm açıyoruz”diye büyü-
tüyorlar bu işi. Dünyanın önde gelen
üniversitelerinde yıllardan beri böyle
bölümler var. Eski diller, ölmüş diller
diyorlar. Dili yaşatmak için bir şeyler
yapıyorlar. Dünyayı bilen, tanıyan
Cambridge, Oxford gibi üniversite-
lerde tüm bölümler zaten mevcuttur,
Eski Yunanca olsun Eski Latince olsun.
Yetersiz bulsanız da sizi memnun
etmiyor mu bu gelişme?
Bana bir papaz mı yetiştirecek?
Oxford Üniversitesi’nden ünlü Sürolog
Prof. Dr. Sebastian Brock da bu dili ko-
nuşamaz, sadece yazabilir ve en alası
budur. Ondan başka dünyada yok, tek
bir kişi…
Dilin yaşaması sadece üniversiteyle
olmaz değil mi? İlkokul eğitimi ve
aile de önemli…
İlkokuldan başlar. Gerçekçi olsak
böyle olmazdı. Eski bir dil seni korku-
tuyorsa…Hz. İsa’nın dili ölüyor soran
yok. Kime zararı var Süryanice’nin?
Oğlumu Oxford’a, Cambridge’e
göndermem lazım dilini öğrenmesi
için. Ben Lübnan’da okudum ilahiyatı,
çünkü okul yok maalesef ülkemizde.
Bir sürü insana muhtaç oldum. Babam
beni okutamazdı. Amerikalı bir misyo-
nere muhtaç oldum. Kimin minneti?
Bir Amerikalı’nın. Eh, devletim beni
yabancı görüyor…Türk’ün kültürü o
kültürlerin üstündedir. Ayasofya kimin
Mor Gabriel kimin kültürüdür? Taştan
korkmayın olduğu gibi kalsın. Gelsin
orda ibadetini etsin. Beraberce ibade-
timizi etmezsek hoşgörü diye bir şey
yok. Kardeşçe beraber yan yana dua
ettiğimiz zaman Allah bizi işitir.
Yan yana yaşama sorunu politik bir
sorun aslında. Farklı inançlardan
insanlar olarak yan yana yaşayabil-
me modeli ne sizce?
Mesela Suriye’de dinler daha rahat-
tır. Yılda bir iki kere gidiyoruz. Tahsilimi
orada gördüğüm için de biliyorum. Bir
cenazede bakıyorsun tümMüslüman
din adamları, Hıristiyan din adam-
larıyla yan yana Fatiha okuyabiliyor.
Türkiye’de maazallah düşünün... On yıl
önce bir şeyhimiz vefat etmişti, Kaya-
pınar Köyü’nde. O adamı, hayatımda
bir defa gördüm, dedi ki “Babamın
ruhuna mezarında kendi dilinizde dua
okumanız lazım”. Mest olduk Metropo-
litle birlikte.
Mıhallemiler kimdir?
Kök olarak Süryanidir. Kendileri
diyorlar “Biz Hz Muhammed’in takip-
çisiyiz”; oysa bakıyorsun siması, ismi
Süryani. Birkaç baba gitsen hepsi Sür-
yani ismidir. Tabi insan, biliyorsunuz,
okumayınca unutuyor.
Ne zorluyor sizi?
Biz buradayız, burayı seviyoruz. Bu
ülkenin çocuklarıyız. Yasalara saygımız
var. Tüm dinlere inançlara çok say-
gımız var. Ama bir düşün, dinin yok,
siyasi partilerde, parlamentoda hiçbir
temsilcin yok. İsveç’te 30 yıllık Süryani-
lerin mazisi var, son seçimlerde 5 kişi
parlamentoda var. Çabalar gerçekçi
olmalı. Askere gidiyoruz, “gayrimüslim-
ler tehlikeli”. Siyasalarla değil genelge-
lerle idare ediliyor bu ülke. Üç oğlum
askere gitti, şeker gibi geçti onlarınki.
Ben çok acı çektim sürgünden sürgüne
askerde. Başımın ucunda nöbetçi bek-
liyordu. Yani o kadar tehlikeli imişim.
Ona rağmen bizim de katkımız olsun.
Çünkü hepimiz çekiyoruz. Türkiye’de
hiç kimse rahat değil. Türban için
yapılanlar da gülünç. Ne giyerse giysin
yav… İsteyerek başını örterse örtsün.
Fakat bir ayrım gruplaşma olmasın. İşte
onun için biz çektik ve hala çekiyoruz.
Manastır’dan son 2 yılda kadastro
geçti. 1612 yıldır Manastır bu tarla-
ları biçip ekiyor, değil mi ki yasalarda
diyor, “20 yıl bir yeri kullandın mı orası
senindir”+. Dava daha devam ediyor.
Tüm vatandaşlardan adalet bekliyoruz.
Hoşgörü ne demek? Lafa kalmasın.
SÖYLEŞİ
27
26
BAHAR 2011
1...,8-9,10-11,12-13,14-15,16-17,18-19,20-21,22-23,24-25,26-27 30-31,32-33,34-35,36-37,38-39,40-41,42-43,44-45,46-47,48-49,...88
Powered by FlippingBook