Egeden 8. Sayı - page 26-27

sürdürdüler. Süryaniler Yahudilerle,
Araplarla, Filistinlilerle akraba sayılır.
Süryanilerin Hıristiyanlığı kabul etme-
den önceki ismi Arami. Bir çok isim
değişti. Ta Sümerlerden başlayarak bir
millet olarak, bağımlı olarak; halk aynı
ama isim değiştirerek devam ediyorlar.
2000 yıldan beri diyebiliriz Süryani is-
miyle kendilerini tanıtmakta. Toplum-
lar Hıristiyanlığa geçiş yaparken her
toplum kendi kilisesine adını vermiştir,
Süryani Kilisesi, Ermeni Kilisesi, Arap
Kilisesi gibi.
Peki Süryanilerin Hıristiyanlığa
geçişinin sonuçları neler oldu? Bu
bölgedeki etkileri, rolleri nasıl oldu?
Hıristiyanlıkta ilk reformları
Süryaniler yapmıştır. İncili tercüme
etmekten tut, müziği kiliseye almak-
tan, kadın haklarına kadar Süryanilerin
etkisi olan pek çok yenilik oldu. 2.
yüzyıla doğru Süryani medeniyeti
zirvedeydi. Hıristiyanlık öncesi 1500
yıllarında Süryani ataları deniz yoluyla
Yunan adalarına geçip onlara alfabe-
yi öğrettiler, Yunanlılar alfabe nedir
bilmezken Süryaniler oraya götürüp
öğrettiler. Süryaniler 2. yüzyıldan 12.
yüzyıla kadar 50 üniversite açmışlar
Mezopotamya’da ve bütün Yunan
bilim eserlerini Süryanice’ye tercü-
me etmişler. Bugün birçok Yunanca
kelimeyi Süryanice’de görmekteyiz.
Ayrıca Süryaniler Yunan eserlerini
Süryanice’den Arapça’ya çevirdiler. Biz
Türkleri de Hıristiyanlaştırdık o tarihte
sadece Arapları değil. Büyük bir
sivil faaliyette bulunduk, Hıristi-
yanlığı Moğolistan’a, Çin’e kadar
götürdük. Orda çıkan eserler bunu
kanıtlıyor. Ayrıca, ilk defa Hıristi-
yanlıkta siyasetle dini birbirinden
ayırdık.
Önen:
Farklı dinlerin, etnik
grupların Atatürk’ün laiklik görüşü
içinde biraz yakınlığı olabilir diye
akıl yürütüyorum. Mesela Alevile-
rin Atatürk’e düşkünlüğü bu laiklik
görüşüyle açıklanabilir.
Burası resmi kurum değil ama
Atatürk posterleri var. Devletin
bağlantısı anlamında. Ama zorun-
luluk değil. İncil’in emri gereğidir
devlete riayet. İncil’e göre devlet
“yer yüzünde Allah’ı temsil eden
medeni bir kuruluş”tur. Devlete
karşı gelen Allah’ın hükmüne karşı
gelir. Yani burada bizim Hıristi-
yanlık felsefemize göre iki kural
vardır, biri dinsel biri bedensel.
Bizim görevimiz ruhsal olarak insanları
yönetmek. Ne öğretiyoruz onlara?
Onları kötülüklerden uzaklaştırmak,
iyi ahlak vermek, birlik ve barış içinde
yaşamak…Devlet de insanların barış,
huzur ve güven içinde yaşamalarını
sağlamak için çalışır. Nasıl ki bir insan
suç işlerse devlet onu tutuklar, mahke-
meye gönderir, ceza evine atar, cezası
bittikten sonra serbest bırakır.
Bizde de aynı şekilde…
İslamiyet’te olmadığı için
bize tuhaf geliyor. Ama bizde
vardır. Bir günah işlediği
zaman, suç işlediği zaman biz
onu cezalandırıyoruz. Aforoz
ediyoruz. Aforoz bir idamdır.
Her ne kadar o insan beden-
sel olarak yaşıyorsa da ruhen
ölmüş sayılır.
Önen:
Peki bu iki şeyi,
devlet ile dini, bir arada
yaşatmak nasıl mümkün?
İki kurumun birlikte
çalışması gerekir. Birbirimize
yardımcı olduktan sonra za-
ten halk arasında bir problem
çıkmış olması mümkün ola-
maz. Ben senin mevkiine göz
dikersem o zaman ne olur?
Sana karşı olmamam gerekir,
senin de aynı şekilde beni ko-
ruman gerekir. Ben bir ruhani
olarak kalkıp kiliseyi, dini,
İncil’i siyasete alet edersem,
çıkarlarım doğrultusunda kullanırsam
o zaman büyük bir felaket olur.
Önen:
Süryanilik bir din, bir inanç
sistemi, bir cemaati var ama aynı
zamanda bir ulus, bir kültür dini ve
dili olan bir kültür…
Her şeyi vardır. Süryaniler gibi her
şeye sahip olan toplum yoktur. Şimdi
Türkler diyelim şimdiye kadar alfabele-
ri yok. Dünyada ne kadar Türk halkı var
150 milyon belki daha fazla ama alfa-
beleri yok. Kürtlerin yok. Biz Süryaniler
küçük bir grup kalmamıza rağmen
dünyanın ilk alfabesini kullanıyoruz.
Ender Özbay:
Peki Süryaniler ni-
çin küçülüyor? 1960 yıllarında bölge-
den büyük bir göç başladı. Ekonomik
nedenler mi, farklı sıkıntılar mı vardı?
Kaybetmelerinin sebebi siyasete
müdahale etmemeleri, inanç gereği
dinlerine sadık kalmaları. Kilise insan-
lara siyaseti yasaklamıyor. Bunu yanlış
lanse etmeyelim. “Politikaya girmek
günahtır, yasaktır”demiyor. Politika
kutsal bir görevdir. Allah’ı yeryüzünde
temsil etmektir.
Özbay:
Vaktiyle Süryaniler karşı-
laştıkları problemlere politikayla çö-
züm aramaktansa buralardan gitmeyi
mi tercih ettiler?
Evet.
Önen:
Kültürlerin yaşamasının
çeşitli koşulları var; yeniden üretmek,
çağa uyarlamak gibi. Sizin diliniz nasıl
devam ediyor? Tehtid altında mı?
O konuda dünyanın en bağnaz
grubu Süryanilerdir. Evlilik kutsal bir
sırdır bu şekilde kabul etmekteyiz.
Kilisenin 7 sırrı vardır ve evlilik de o
sırlar arasında yer almaktadır. Kut-
sal bir sırdır, boşanma yoktur. Zina
dışında boşanmak yasak, iki eş almak
yasak. Bu iki ilkeyi ihlal edenleri aforoz
ediyoruz. Süryani olmayanlarla evlilik
konusunda diyoruz ki kimse kimseyi
asimile etmesin. Şimdi biz ailece Sür-
yanice konuştuğumuz için babadan
oğula geçiyor. Bir de kilisede öğret-
mekteyiz. Bütün dualarımız Süryanice
olduğu için biz bu dili mutlaka ve
mutlaka öğretmeliyiz çocuklarımıza,
yoksa dualar olmaz. Bir kısmımız, yurt
dışına gidenler unutmuş ama biz hala
Süryanice konuşmaktayız.
Altuntaş:
Bir Müslüman Süryani
olabilir mi?
Süryani olmaz Hıristiyan olabilir.
Bir Müslüman Hıristiyan olabilir, bir
Hıristiyan Müslüman olabilir ama
Süryani Türk olamaz, bir Türk Arap
olamaz, Arap Kürt olamaz.
Önen:
Millet ve din özleşleştirmesi
var sanırım? Diğerlerinde yok, mesela
Türkler için bunu söyleyemeyiz. Farklı
etnik şeyleri var…
Şimdi Süryaniler Hıristiyanlığa
tümüyle geçiş yaptıkları için artık
Süryaniler özleşleştirilmiş. İslamiyet
ortaya çıktığında Süryanilerin hepsi
Hıristiyandı.
Önen:
Yaşayan Diller Enstitüsü ku-
ruldu, Süryani diliyle ilgili bir bölüm
açılıyor, sizinle bir bağlantısı var mı?
İlk kez Türkiye’de böyle bir şey
oluyor. Kürt Dili Bölümü faaliyete geçti
Süryanice daha geçmedi, hocaları
bekliyoruz önümüzdeki aylarda gele-
cek kürsüyü kurmak için.
Önen:
Bunun dil ve kültürlerin
yaşaması için olumlu bir gelişme
olduğunu hepimiz kabul ediyoruz.
Devletin bu konuda yapması gere-
ken başka şeyler var mı sizce?
Ne kadar yaparsa azdır bizim için.
Altuntaş:
Kaç Süryani var
Mardin’de ve Türkiye’de?
Şimdi bölgede 4000 Süryani çıkar.
5-6 manastırımız var. Kilise farklı
manastır farklı. Kilise daha çok var.
İstanbul’da 10 bin civarında Süryani
vardır, Antakya’da da asimile olan Sür-
yanilerimiz vardır.
Ne olduklarını şu an bilmiyorlar.
Asimilasyonu bu yüzden tehlikeli
görüyoruz.
Önen:
Bugüne gelirsek, nasıl
yan yana yaşayacağız, kültürü kapalı
yaşama şansımız yok herhalde bu
çağda…
Birbirimize saygı göstererek, birbi-
rimizi ezmeyerek, kabul ederek. Eğer
ben Allah’ı seviyorsam seni sevmem
gerekir, insanları sevmem gerekir.
“Allah hep iyilik emreder, kötülük
şeytandandır”diyoruz. Bizim felsefe-
miz bu, İslam Felsefesi bazı konularda
değişiyor, kötülük ve iyilik Allah’tandır
diyorlar. Biz onu kabul etmiyoruz
“İyilik Allahtan kötülük
şeytandandır”diyoruz.
Allah bize akıl verdi
özgürlük ve irade verdi,
iyiyi ve kötüyü birbirin-
den ayıran bir mantık
verdi. Kendi irademizle
iyilik veya kötülük ya-
pıyoruz. İnsanlar onun
için özgürdür. Eğer o
özgürlük söz konusu
olmasa o zaman Allah
niçin bizi sorgulasın
yaptığımız kötülükler-
den?
Mor Behnam (Kırklar) Kilisesi
5. yüzyılda yapılmış olan Kilise Şehir Merkezi’nde
Şar Mahallesi’ndedir. Kilisede üç giriş kapılı ince taş
işçiliği ile işlenmiş mihrapları, dört yüz yıllık ahşap mihrap
kapıları, 1500 yıllık kök boya ile baskı perdeleri, geniş avlusu
içinde çan kulesi evi ve adeta dantel gibi işlenmiş
taş oymacılığı örneklerinin yer aldığı divan mevcuttur.
1170 yılında kırk şehitlere ait kemikler bu kiliseye getirilmiştir.
Bugün Mardin Metropolitlik Kilisesi’dir.
BütünSüryaniKiliselerinde,manastırlarında
Atatürk portresi bulunuyor.
25
24
BAHAR 2011
1...,6-7,8-9,10-11,12-13,14-15,16-17,18-19,20-21,22-23,24-25 28-29,30-31,32-33,34-35,36-37,38-39,40-41,42-43,44-45,46-47,...88
Powered by FlippingBook