Egeden 8. Sayı - page 34-35

deselerdi ki domuz eti ye, bu ölümden
daha beter bir şeydi… Ama bakıyorsun
ki birçok şey yeniyor artık. Zaman değiş-
tikçe… Esasında bu, Müslümanlık’tan da
değil, Yahudilik’ten gelme… Çoğu şey
zaten Yahudilik’ten geçti bize… Kadın-
ların taşlanması da [recm] Yahudilik’ten
geçti buraya…
Önen:
Türkçe dışında kullandığınız
bir dil var mı?
Atalam:
Evet, Kürtçe.
Özbay:
Peki, şehirle, bu bölgedeki
diğer cemaatlerle iletişiminiz, ilişkileriniz
nasıl?.. Biz gerçi Midyat’ta Yılmaz Bey’le
de biraz konuştuk, bilgi aldık, ama
sizden de duymak istiyoruz…
Atalam:
İlişkilerimiz iyidir, çok iyi!
Şimdi mesela, Yılmaz Bey’i çocuğum
kadar seviyorum; o da beni çocuğum-
muş gibi sever. Bana amca diyor… Çok
iyiyiz. Ama eskiden sanki daha iyiydi…
Biz de göremedik o zamanları gerçi…
Şimdi bakıyorum da, bu memleket
ne çektiyse din meselesinden çekti.
Alevi-Sünni, Hıristiyan-Müslüman diye,
yok Ermeni, yok Yezidi falan diye hep
birbirlerini öldürdüler…Herkes “benim
yolum iyidir, doğru olan benim yolum-
dur, gel benim yoluma gir” hesabıyla
hareket ediyor. Esasında “din” böyle bir
şey değil! Allah’ın yarattıklarına hürmet
edeceksin ki Allah seni sevsin. Sen önce
diğerlerine saygı göstereceksin ki Allah’a
yakın olabilesin. Oysa taraflar, [birbirle-
rini kendi taraflarına çekemediklerinde]
öldürmeye kadar gidiyor… Allah için
hareket ettiğini söyleyip, Allah’ın yarattı-
ğını öldürüyor.
Önen:
Maalesef… Peki, köyünüzde
din nedir, ibadet nasıldır?
Atalam:
Şöyle, bizim dinde ibadet,
usul olarak iki vakit yapılır; sabah ve
akşam…Güneş doğarken ve batarken,
güneşe dönerek… Birçok kişi bir araya
gelip birlikte ibadet edebilir; ama tek
bir kişi de, istediği yerde, istediği zaman
ibadetini yapabilir. Ama bütün bun-
lar mecburi değildir. Yaparsan sevap
kazanırsın, ama yapmazsan da günah
değil…
Önen:
Ne yapılıyor? Güneşe karşı
nasıl bir ritüel?.. Özel hareketleri, duruşu
vs. var mı?
Atalam:
Dua şeklinde… Fakat özün-
de, amaç saygı ve sevgi bildirmek…
Önen:
O halde, din adamı diye bir
şey yok sizde...(?)
Atalam:
Şeyhler var, Pirler var… Pir,
“dinin ustası” demektir. Pirler sadece
Pir soyundan evlenirler. Pirlik, aileden
Dördüncü sırada‘fakir’ler bulunur; kırmızı şerit geçirilmiş siyah cübbe giyerler, kırmızı
beyaz kuşak takar, siyah sarık sararlar. Fakirler fakirlerle evlenir. Dervişler gibi terk-i diyar
eyleyipŞeyhAdiytürbegâhınımekântutan‘
koçek
’ler,Şaman’larınişlevinigörür;Tanrısal
MelekTavus ile telepati yoluyla iletişimkurar,
rüya uykusu
na yatıp rüya tabiri yaparlar.
Yezidiler arasında her kademedeki din adamı, kendine denk sınıftan evlenir. Daha aşağı-
dakilerle evlenmeleri yasaktır. Fakirat denen genç kız ve dullardan oluşan takım ise rahibe
konumunda olup tapınak hizmetlerinde çalışır.
Yezidiler, güneş doğarken ve batarken ona yönelirler; sabah güneşi üç adam boyu yük-
selmeden ve akşam güneşi batmaya üç adam boyu kalana kadar mutlaka dua edilmelidir.
Üç defa rükûa varırlar. Dua, sol el sağ elin içine gelecek şekilde ve göbek hizasında
yapılır. Bu ibadet gizlidir. Bir Yezidi ibadet ederken, başka dinden biri görürse, rükûa var-
maz ve sadece avucunun içini güneş ışığına tuttuktan sonra elini ağzına götürüp öper.
Yezidilerin bu yüzden güneşe taptıkları düşünülmüşse de onlar “
güneş ve aydınlığın efen-
disiyüceTanrı
MelekTavus
”aduaederve
ŞeyhAdiy
’izikrederler.HerYezidi,“Tanrım,önce
yetmiş iki millete, sonra da bana iyilik ver. Tanrımız yıkıcı değil yapıcıdır. O halde yeryüzü-
ne mutluluk için geldik. ...Güneş üstünde yükseldi ey sefil kişi. Kalk da ibadetini yap. Tanrı
birdir!.. ”diyerek başladığı duayı gönlünce sürdürür.Yezidiler, yılda bir kez
Laleş
’e giderek
hac ibadetini yerine getirir.
Belli dönemlerde oruç tutar ve ardından bayram ederler. Yezidiler’in birçok bayramı
vardır. ‘
Sere sela
’ denilen yılbaşı, nisan ayının ilk çarşambasına denk düşer ki, bir çeşit
Nevruz ve bahar bayramıdır.‘
Yek Gulan
’yani 1 Mayıs bayramı, belki de en eski çalışma-
emek bayramı olarak kutlanır. Zira, kırsal alanda çoban, ırgat, nöker gibi çalışanlarla sözlü
anlaşma yapıldıktan sonra gerçekleştirilen şölendir.‘
İyd-i Blenda
’daha çok ulular adına
yapılır.‘
İyd-i Cemaa’
, en kalabalık bayramdır. Herkes katılır.Yapılan özel ekmeklerin bir
kısmı fakirlere, bir kısmı da damızlık boğalara yedirilir. Uykuya dalan kitleler, gecenin bir
yarısında toplu bağırış ve haykırışlarla uyanıp helak oluncaya kadar ayinsel dans yapar,
ilahiler, türküler söylerler.
Yezidiler’in çok değişik gelenek ve görenekleri vardır. Ateş, salt nur yani ışık saçan
bir kaynak olduğu için kutsanır ve ona asla tükürülmez. Aslında Yezidiler, inançları gereği
hiçbir şeye tükürmezler. Ezaya, cefaya katlanmak pahasına hiçbir şeye zarar vermemeyi
yeğ tutarlar. Ölü definleri de ilginçtir: Cenaze sırasında davul zurna veya çalgı çalınır. Erkek
ölünün başının altına bir taş, kadının ise ayak ve kafa kısmına olmak üzere iki taş konulup
yüzlerigüneşeçevrilir.Ölüye,Kürtçe‘
QewleSerMerg
’adıverilen50dörtlüktenoluşanbir
ağıt yakılır. Yedi günden fazla yas tutulmaz; ölünün yedisi, ayı ve yıldönümü yâd edilir.
Yezidilerruhgöçüneinanırlar.Buna‘
grasguhıri
’(gömlekdeğiştirme)derler.İyiinsanların
ruhları çocuklara ve ulu kişilere, kötü insanlarınki de eşek, katır, köpek gibi aşağı varlıklara
geçermiş.
Yezidiler’de en ilginç olgulardan biri“
çember
”konusudur.Yezidi inancında, Etrafına
çember çizilmiş bir Yezidi, çember çizen tarafından silininceye kadar içinden çıkamaz. Bu
o kadar büyük bir günah, o kadar ihlal edilemez bir uygulamadır ki, o kişi taşlanacak ya
da öldürülecek de olsa çemberin içinde kalakalır.“
Çenber-a-Ezidan
”da denilenYezidi
Çemberi’nin inançsal kökenleri hakkında tutarlı ve doyurucu bilgiler bulunmamaktadır.
Genelgeçertutarlılıktaolmasada,Yezidilerinbenimsedikleri
Xass(Khass)
adlıbirka-
dın peygamber (ermiş) de ilginç olan bir başka şeydir.
İran, Irak, Ermenistan ve Gürcistan’a dağılmış yaklaşık 200 bin kişilik Yezidi toplulu-
ğu Türkiye’de Beşiri, Kurtalan, Bismil, Midyat, İdil, Cizre, Nusaybin, Viranşehir, Suruç ve
Bozova’nın 80 küsur köyünde barınıyordu. Türkiye Yezidileri, 1980 başlarında 60 bin ka-
dar nüfusa sahipti. Bugünkü sayıları ancak üç dört bin kadardır. Osmanlı devrinde 14 ile
19. yüzyıllar arasında toplam 26 fermana (kıyım emri) maruz kalmış olan bu topluluk,
1980’lere gelindiğinde de güvenlik sorunu ve politik-ekonomik nedenlere bağlı olarak,
batıya, çoğunlukla Avrupa’ya göçmüştür. Çoğunluğu Almanya ve İsveç’te olmak üzere,
Türkiyeli Yezidiler’in Avrupa’daki nüfusu 80 bini bulmaktadır.
KAYNAKÇA
BULUT, Faik,“Yezidiler: Güneşe Yakaranlar”, Atlas Dergisi, S.89, Ağustos 2000.
BULUT, Faik,“Ortadoğu’nun Solan Renkleri”, Berfin Yayınları, 2. Basım, İst, 2003.
geçer… Şeyhler ise, tarikatlerde olduğu
gibi… Bilinçaltı bir şeyler görür; Allah’a
yakındır…Öyle bir şey…
Özbay:
Kavvallar, Köçekler ve başka
sınıflar da var ama...
Atalam:
Kavvallar… Belli zaman-
larda, en üstte İlah bulunan yedi tane
çizgisi [yedi kademeli] olan, Tavus-i
Melek’in temsilini [heykel, ikona] köy
köy gezdirirler. İnsanlar da gelip ona
saygı gösterirler, öperler…O yedi çizgi,
yedi meleği simgeler… ve İlah’ı… Bir de
zekat ve sadaka toplarlar…Görevleri
budur. Köçekler, rüyaya yatarlar; rüya
yoluyla uhrevi tarafla bağlantı kurarlar.
Rüyaları tabir ederler…Onlar mürittir,
bizden evlenebilirler, biz de onlardan
evlenebiliriz… Ama bu işlerde çok sah-
tekarlıklar da var. Müslümanlarda da var.
Her dinde benzer bir sahtekarlık var.
Önen:
Pirler, Şeyhler öğretilerini
nasıl aktarıyorlar? İnsanlar onun evine
gidip mi bir şeyler öğreniyor? Çünkü
cami yok, kilise yok… İbadeti insanlar
doğada, tek başlarına yapıyor. Belli bir
mekan yok..
Atalam:
Şeyhlerin görevi tarikatta-
dır esas. Fakat Pirler, dediğim gibi, dinin
‘usta’sıdır… Ama açıkçası, şimdi mesela
ben de Pirler kadar biliyorum.
Önen:
Okuyarak mı ediniyorlar o
bilgileri..? Bir kaynaktan mı geliyor bu
bilgiler?
Atalam:
Yok yok yok, okuyarak
değil… Sülaleden geliyor..
Özbay:
Kutsal kitaplar okunuyor mu
peki? Dinsel sınıfa tabi olmayan sizler
okuyor musunuz kitabı?
Mıshef-ı Reş
ve
Kütab’ül-Cilve
’yi?..
Atalam:
Yok yok! Mıshef-ı Reş…
Şeyh Adiy’nin kitabıdır…Valla, hele bir
elimize geçse… Şimdiye kadar yasaktı.
Önen:
Şeyhlerin aynı zamanda,
büyük toprakları, mülkleri var mı?
Atalam:
Tabii tabii var?
Önen:
Yezidilik nerede, hangi bölge-
de yaygındır daha çok? Nüfusunuz ne
kadardır?
Atalam:
Harran civarı, Irak…Genel
olarak Ortadoğu… Ama az kaldık,
bitiyoruz…Tarikatların kuralları yok etti
bizleri…Diyorlar ki sizden olmayanlarla
evlenmeyeceksiniz! Peki ne olacak? Bir
kız bir oğlanı, bir oğlan bir kızı sevdiği
zaman ne olacak? Benim babamın
öz amcasının oğlu, Müslüman bir kızı
kaçırdı, gitti Müslüman oldu. Çünkü
Yezidilik’e gelme imkanı yok artık. Kabul
edilmez. Mecburen kaçıp gidiyor. Böyle
çok örnek var, yüzlerce…
Özbay:
Sizin çocuklarınız, torunları-
nız Yezidi kültürünü, inancını sürdürüyor
mu?
Atalam:
Ölüyor…Onlar zaten
Avrupa’da yavaş yavaş kültürlerini
kaybediyorlar… Zaten Avrupa’da
Hıristiyanlar ve Müslümanlar da esas
kültürlerini kaybediyorlar… Aslında,
Müslümanlar’da ve Hıristiyanlar’da da
öyle… İncil’de diyor ki: “Karını boşama-
yacaksın! Bu tek sebeple olabilir ancak!..
Zina yaparsa…” Fakat demiyor ki, eğer
erkek zina yaparsa kadın erkeği boşa-
yabilir!.. Onu bir Hıristiyan din adamına
sordum Almanya’da…E dedi, “o zaman
ancak o kadar yapabiliyordu.” Bakıyorum
da yurdundan kopup gidenlere, mesela,
bize yakın olan Ortodoks bir kasaban
14 kişi karısını boşadı… Eskiden böyle
şeyler olmazdı…
Önen:
Dediklerinize bakarsak; karşı
mısınız, kadın-erkek ayırımı yok mu
sizde?
Atalam:
Yok. Zaman içinde bazı
etkilerle hemen hemen Müslümanlık’ın
bir tarikatı gibi olmuşuz bazı konular-
da, ama; mesela bizde kuma getirmek
yoktur.
Önen:
Kadın, erkeklerin olduğu
ortama girebilir mi?
Atalam:
Tabii! Hiç, hiç sorun yok bu
konuda; yasak yok. Hiç yok.
Özbay:
O halde Yezidilik’te bölge-
den bölgeye farklılıklar var; Irak Yezi-
dileri, Harran Yezidileri ve bu bölgenin
Yezidileri arasında farklar var, değil mi?
Atalam:
Var, nereden biliyorsun?
Özbay:
Okuyup, araştırdıklarıma
bakarak söylüyorum.
Atalam:
Biz Irak’takilere göre daha
modern sayılırız. Onlar çok tutucu.
Onlar gibi değiliz biz. Bakın benim
için, Müslüman, Yahudi, Hıristiyan hiç
fark etmez; benim için önemli olan
insan! Dini hiç önemli değil. Allah beni,
yaptıklarım için cezalandırsın; eğer suç
işlersem, dinimden dolayı beni affetme-
sin! Açıkça söylüyorum, dini kimliğim[in
sağlayacağı bir ayrıcalık] beni cennete
götürmesin; suç işlemişsem Allah beni
gerektiği gibi cezalandırsın! Başka bir
şey istemiyorum. Onlar ise, bizim gibi
değil. Bir hikaye vardır: Adamın eşeği
bir Müslüman’ın çeşmesinden su içmiş,
adam eşeğini öldürmüş; “Sen Müslüman
mı olacaksın!” diye. Çok aşırıdır onlar.
Özbay:
Harran’dakiler nasıl?
Atalam:
Onlar da bizim gibi hemen
hemen. Rusya’da yaşayanlar bizden de
ilerici… Suriye’dekiler de medenidir.
Türkiye’de yaşayan Yezidiler hemen
hemen birbirine benzer.
Özbay:
Türkiye’de, değişik yerlerdeki
33
32
BAHAR 2011
1...,14-15,16-17,18-19,20-21,22-23,24-25,26-27,28-29,30-31,32-33 36-37,38-39,40-41,42-43,44-45,46-47,48-49,50-51,52-53,54-55,...88
Powered by FlippingBook