Egeden 8. Sayı - page 32-33

Yezidi köyü muhtarı Ebuzeyd Atalam:
“Hiçbir Yezidi ‘bizden değildir’
diyerek insan öldürmemiştir”
Engin Önen:
Siz buranın muhtarısı-
nız ama, gördüğümüz kadarıyla köyde
yaşayan pek az…Nüfusunuz ne kadar?
Ebuzeyd Atalam:
5-6 ev var…
Aralıklarla gelip gidiyorlar…Midyat’ta
olan var; başka yerde de… Şu tepenin
arkasında da bir ev var… Benim yaşım-
da insanlar var… Burada sürekli yaşayan
5-6 tane ev var…
Önen:
Mesela otuz-kırk yıl önce, 70’li
yıllarda, burada nüfus durumu nasıldı?
Atalam:
Burada yaşayan 250 hane
vardı…Midyat’ta 50-60 hane vardı…
Belki 10 bin küçükbaş hayvan vardı…O
karşıdaki tepe var ya, orası hep zeytin-
likti…Hatta oranın fotoğrafı vardı; ona
istinaden ben dava açtım hatta, ağaçlar
için… Zararımız vardır, tazminat istiyo-
ruz, diye… Şimdi Avrupa’da 1000 kadar
hane var… 1985 ile ‘90’lar
arasında gittiler… Ben de
1993’te gittim, Almanya’ya;
köy tamamen boşaldı.
Yokluğumuzda elektrik
direklerini bile kesip götür-
müşler, kim götürdüyse…
2001’e kadar kimse yoktu
burada…
Ender Özbay:
Köyün
boşalması, o askeri operas-
yon, çatışma süreçleriyle
alakalı herhalde, değil mi?
Y
ezidilere ulaşmanın, söyleşi yapıp bilgi almak için
Yezidi olan birilerini bulmanın kolay olmayacağını
bildiğimiz halde, araştırma ve soruşturmalarımızdaki
ısrarı sürdürüyoruz. Mardin Artuklu Üniversitesi’nden aldı-
ğımız bazı bilgilerin ve isimlerin peşine düşüyoruz. Midyat’ta
ulaştığımız Yılmaz Bey’in yönlendirmesiyle ilçenin güneydo-
ğusunda bulunan bir köyü aramaya koyuluyoruz. Mid-
yat-Mardin karayolu üzerinde 1-2 kmyol alıp Güven Köyü
tabelasına uyarak esmer ve kıraç araziler içinde, sabırla iler-
lediğimiz 3-4 km’lik bir “traktör yolu”nun sonunda toprak
damlı, balçık sıvalı, kutu gibi evleri görüp köye vardığımızı
anlıyoruz. Yaklaştıkça, pencere ve kapıları olmayan, yellerin
meskeni olmuş dilsiz evler, gelişimize büsbütün umarsız hal-
de çıkıyor karşımıza. Köyün girişinde biri kadın, biri erkek iki
yaşlı insan el sallayarak selamlıyor bizi. Bir umutla daha çok
insan göreceğimizi zannediyoruz. Bir iki defa cep telefonuyla
konuştuğumuz köymuhtarı Ebuzeyd Atalam’ı bulmak pek
de zor olmuyor, çünkü içinde insan yaşadığı besbelli olan ev
adeta ‘gel gel’ ediyor bize... Daha ilk andan, sanki on yıllık
tanıdığımızmış gibi bir sevecenlik ve canlılık gösteren Ebu-
zeyd Amca, iki yakasında kutu gibi taş evler dizili olan vadiye
nazır evinin geniş salonunda ağırlıyor bizi. Eşiyle birlikte
yalnız yaşadıklarını, eşinin, biraz rahatsız olduğu için bize
katılamayacağını belirtiyor. Yolumuzu heyecanla gözlemiş
olduğu besbelli; masadamisafirini hazır bekleyen çaylar,
neskafeler, kolalar, bardaklar, bisküviler bunun işareti.
NazımHikmet’in deyişiyle, yelinin ıslığında “topraksız
insanın ve insansız toprağın feryadı...” işitilen, yüreği ağuya
kesmiş bu coğrafyada, bir zamanlar yörenin en kalabalık
Yezidi köyü olduğu söylenen, eski ve asıl adıyla Bağcın (ya
da Bacın) Köyü’ndeyiz. Daha çok anlamak, aslını astarını
bilmek isteğiyle soru boca ediyoruz Atalam’ın üstüne...
Çok zor günler geçirdiniz sanırım.
Atalam:
Ooo, çook zor günler geçir-
dik çok! Tabiî ki çatışmalardan. Benden
sonra, burada [kalan] bir kişi vardı, onu
götürmüşler, öldürüp atmışlar…
Özbay:
Buralarda, Midyat-Mardin
çevresinde kaç tane Yezidi köyü var?
Atalam:
Burada, Midyat’a bağlı, 4
köy, iki de mezra var. Ama boşalmış köy-
ler de çok…Midyatlı Yezidiler’in sayısı
3000 falan vardır; Avrupa’dakilerle… Şu
anda Midyat’takiler, ihtiyar 5-6 kişi…
Önen:
Listede kaç kişi gözüküyor
köyde? Mesela seçimde sandık oluyor
mu burada?
Atalam:
Programa alınmıştı ama
şimdi çıkarmışlar; güya para az gelmiş;
en az nüfuslu köy bizimkisi olduğu
için… Listede 5-6 ev gözüküyor. Seçim-
de sandık konuyor yani… Esas seçme-
nimiz, 24 falandı; gidenler oldu; seçim
günü 8 kişi kalmıştık burada…
Önen:
Gidenler nereye gidiyor daha
çok?
Atalam:
Almanya’ya…
Önen:
Yazın da geliyorlar o halde...
Atalam:
Tabii! Yazın burası kalabalık-
tır; yüz kişi kadar gelir… Bizim evde bile
bir 20-25 kişi bulunur o vakit…
Özbay:
Köyde yeni inşaatlar ilişti
gözümüze, kim yapıyor bunları? Demek
ki bir yatırım var köye; demek bir geri
dönüş isteği var…
Atalam:
Var tabii. Avrupa’dakiler
yapıyor binaları. İzne gelenler, dönmek
isteyenler… Ama, Avrupa’ya alışmışlar;
“önce her şey tamamlansın, altyapı
olsun, elektrik olsun da sonra gelelim”
istiyorlar. Kaymakamlık ise, “Hani nüfu-
sunuz, hele bir gelsinler, görelim, sonra
yapalım.” diyor…
Önen:
Peki şimdi siz burada yalnız
mı yaşıyorsunuz? Geçiminizi nasıl sağlı-
yorsunuz?
Atalam:
Eşimle birlikte, evet… Bizim
çocuklar Almanya’da. Yazın, torunlarla
birlikte epey kalabalık geliyorlar… 20
gün falan kalıyorlar. Geçimim… Çocuk-
lar para gönderiyor. Yoksa ne yapabili-
rim ki, tek başıma burada…
Önen:
Burada eskiden ne yapılıyor-
du, gençliğinizde; tarım, hayvancılık?..
Atalam:
Bağlar vardı. Tabii hayvan-
cılık da. Evlerde bulundurulmak üzere
şarap yapılırdı.
Önen:
Sizin inancınızda içki, Müslü-
manlık’taki gibi harammı?
Atalam:
Haramdır. Ama son zaman
larda yeme-içme konuları biraz daha
serbestleşti. Mesela eskiden bir Yezidi’ye
Ön Not: Yezidiler, yüzyıllar boyunca kendini kapalı tutmuş, inanç vecibelerini gizle-
miş; tarih içinde, başkaları tarafından kaynağı ve niteliği pek anlaşılmayan ‘farklılık’ları
nedeniyle dışlanmış, ‘ayrıksılığa’ tahammülsüz iktidarlarca baskı ve kıyım görmüş bir
topluluktur. Gizliliklerine ve söz konusu tarihsel nedenlere bağlı olarak, haklarındaki
bilgiler, zaman ve coğrafyaya bağlı farklılıklar gösterebildiği gibi, yanlış derlenmiş ya da
abartılmış da olabilir. Konuya ilgi duyan okuyucu ve araştırıcılar, bilgileri kıyaslı değer-
lendirmeli ve yine de genelgeçerliğinden kesin bir eminlik içinde olmamalıdır.
İslam Ansiklopedisi’nin verdiği bilgiye göre “
Yezidilik, eski İran, Hint ve Asur inançla-
rının karışımından sentezlenmiş bir dindir. İnancın kökeni yeterince açık değildir. Paganizm
(ay ve güneş tapıncı), Sabiilik (ruh göçü ve benzeri inanışlar), Şamanizm (rüya tabiri, dans
ve defin ritüeli), Yahudilik (haram yiyecekler), Hıristiyanlık (vaftiz, nikâh, ekmek ve şarap
ayini, nikâhta kilise dahil kutsal yerleri ziyaret, şarap içmek), Manilik (irfan), Zerdüştilik
(iyi-kötü mücadelesi), İslam (sünnet, oruç, hac, kurban), Sufi Rafızilik (sır saklama ve sufi
şeyhleri) gibi dinleri barındırır.
Esasta antik kökenlere uzanan Yezidilik sistematik olarak
Şeyh Adiy bin Musafir
ile
başlar. Lübnan’ın ünlü Bekaa Vadisi’nde bir köyde 1075 yılında doğan Şeyh Adiy, Emevi
hanedanı soyundan olup Bağdat’ta meşhur İslam âlimi İmam Gazali’den sufilik dersleri
almış; Hacc’a gitmiş,
İkitad-ü Ehli Sünnet ve’l Cemaat
isimli kitabında tasavvuf konuları-
nı işlemiştir. Ömür boyu Sufilik hırkasını çıkarmayan Şeyh Adiy, Hakkâri’nin Kuzey Irak
tarafındaki Sincar bölgesine yerleşmiş, halen tüm Yezidilerin kutsal hac yeri sayılan ve
türbesinin de bulunduğu
Laleş
Vadisi’nde 1162 yılında vefat etmiştir. Kendisine Tanrı-
insan, peygamber ve evliya gözüyle bakılır.
Yezidi adının kaynağı net değildir; ancak bunun sanıldığı gibi Muaviye oğlu
Yezid
’le
ilgiliolmadığıkesindir.İnançmensuplarıkendilerini“
ezdi/izdi/ezi/izi”
diyeadlandırır;
Kürtçe’de Tanrı anlamına gelen ‘
yezd/yezdan
’kökenine bağlar.
Yezidiler, Tanrı-melek mertebesine koydukları ‘şeytan’ın adını anmadan, onun için
‘ismi güzel melek’ derler. ‘Şeytan’ sözcüğü içinde geçen “t” ve “ş” harflerinin telaffuzu da
yasaktır.
Yezidiler‘ateşperest’ve‘şeytanperest’değildir, sadece Kötülük Tanrısı olarak gördük-
leri Şeytan’dan (Azazil;
Tavus Melek
) korkar, ona saygı duyarlar.Yezidilere göre Azazil
başlangıçta Tanrı’yla birlikte oluşan ilk varlıktı. Kibre kapılınca yedi bin yıl cehennemde
kaldı, yedi küp dolusu gözyaşı dökünce Tanrı ona acıyıp bağışladı, kendisinden
Melek
Tavus
isimliMelek-Tanrı’yıyarattı.İnanışagöreküplerdekigözyaşları,cehennemateşini
söndürmek üzere muhafaza edilmektedir.
Semavi bir üslupta yazılmış, ilahın Yezidilere hitab ettiği vahiy dili egemen, yaradı-
lış,ruhgöçüvb.konularıiçeren
Kitab’ül-Cilve
veYezidicemaatinintarihine,gelenek-gö-
renekveyaşam,dinimerasimvekurallaradairdünyevinitelikliiçeriğiolan
Mıshef-ıReş
adlarını taşıyan iki kutsal kitapları bulunmaktadır. Büyük bir gizlilikle korunan ve yaban-
cılar bir tarafa, sıradan Yezidilere dahi verilmesi yasak olan bu kitaplardan Kitab’ül-Cilve
109 satır, Kürtçe dilindeki Mıshef-ı Reş ise 152 satırdır.
Katı bir kast sistemine sahip olan Yezidilerin üst mertebedeki din adamına “
Şeyh
denir. Ruhaniler,
Şeyh
ve
Pir
diye iki ana kategoriye ayrılır. Şeyhler, cemaatin din ve
dünya işlerini düzenler. Aralarında Baba Şeyh mertebesindeki en yaşlı, en ulu kişiyi se-
çerler. Seçim ‘
Mir
’ denilen, hiyerarşinin tepesindeki dünyevi lider tarafından onaylanır.
Baba Şeyh’in evlenmesi kesinlikle yasaktır. Üç yüz aristokrat aileden gelen şeyhler kendi
aralarında evlenir. Şeyh yardımcıları konumundaki “Pir”lerin en büyüğü Baba Çavuş’tur.
Laleş
’teki kutsal tapınağın korunmasından sorumludur ve evlenmesi yasaktır. Pirler,
Laleş’e hac ziyaretine gelenlerin ihtiyaçlarını karşılamak, nikâh kıyma, ölü definlerine
yardım etmenin dışında dünya işleriyle pek uğraşmazlar; tefekkür ve duaya dalarlar.
Kavval
’lakabıyla üçüncü mertebede yer alanlar iki ana aileden gelir; hac zamanı flüt,
def çalar, ilahi okurlar. Bir de‘rısım’adı verilen Yezidi zekâtı ile‘şerbik’diye bilinen sadaka
toplamazamanı,kutsal
MelekTavusikonasını
(pirinçtenyapılmaheykel,kaide)alıp,
köy köy dolaşırlar.
Yezidilerin Din, Kültür ve Gelenekleri
31
30
Ender ÖZBAY
Gamze KARADEMİR
1...,12-13,14-15,16-17,18-19,20-21,22-23,24-25,26-27,28-29,30-31 34-35,36-37,38-39,40-41,42-43,44-45,46-47,48-49,50-51,52-53,...88
Powered by FlippingBook