Egeden 1. Sayı - page 28-29

HAZİRAN 2009
27
26
“A
slında öldüm... Ama öl-
medim de. Bu diyalektiği
anlamak size kalmış”
sözleriyle Genco Erkal’ın ete kemiğe
büründürdüğü devrimci filozof Marx;
kapitalizmle hesaplaşmak için “öbür”
dünyadan günümüze taşınıyor .
Erkal bir de tespit yapıyor;”Marx hiç
gitmedi ki”. 19. Yüzyılda getirdiği
kapitalizm eleştirisinin günümüzde
de hala geçerli olduğunu gösteren,
asla düşmeyen temposuyla seyircisini
sürükleyen, gülümseten, gülümse-
tirken düşündüren bu oyun Genco
Erkal gibi usta bir oyuncu tarafından
sahnelenince kelimenin gerçek
anlamıyla bir ‘devrimci stand
up’a dönüşmüş.
Dostlar Tiyatrosu’nun
kurucusu, Türk tiyatrosu-
nun ustası Genco Erkal’la
Ege Üniversitesi’ndeki
muhteşem gösterisinin
ardından hayat, gündem ve
tiyatro üzerine konuştuk.
Bilmeyenler için sizden biraz
bahsedelim...
1938 doğumluyum. İlkokulu
Galatasaray’da orta ve liseyi
Robert Koleji’nde okudum.
Sonra İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Psikoloji
Bölümü’nü bitirdim ama
bir yandan da profesyonel olarak
tiyatroya başlamıştım zaten. Pro-
fesyonel yaşamıma da ilk kez
Kenter Tiyatrosu’yla adım attım. Üç
yıl boyunca Kenter Tiyatrosu’nda
çalıştım. İlk on yılım; Arena Tiyatrosu,
Gülriz Sururi ve Engin Cezzar Tiyatro
Topluluğu, Ankara Sanat Tiyatrosu
gibi başka tiyatrolarda konuk oyuncu
ve yönetmen olarak çalışmakla geçti.
Sonra 1969 yılında arkadaşlarla kendi
tiyatromuzu kurduk; Dostlar Tiyat-
rosu. Biliyorsunuz bu yıl da tiyatromu-
zun 40’ıncı yılı. Tabii bunun dışında
sinema da yaptım. Beş tane filmde
oynadım. İki defa Altın Portakal
ödülünü kazandım. Tiyatro alanında
da alınabilecek her ödülü defalarca
aldım. Ödüle doymuş bir halim var.
Neden Karl Marx’ı oynamayı tercih
ettiniz. Dünyadaki ekonomik
bunalımların, krizlerin bunda etkisi
var mıdır?
Önce şunu söylemeliyiz. Biz Dost-
lar Tiyatrosu olarak politik tiyatro
yapıyoruz. Kuruluşumuzdan beri
Marx’la bir akrabalığımız var. Çünkü
diyebilirim ki bizim yazarlarımız da
Marx’ın çocukları. Bertolt Brecht ol-
sun, Nazım Hikmet olsun, Aziz Nesin,
Can Yücel olsun…Tüm hepsinin
Marx’la akrabalıkları var. Dolayısıyla
Marx’la bizim de akrabalığımız
var. Yani belli bir dünya görüşüyle
bakıyoruz topluma ve tiyatroya.
Dostlar Tiyatrosu’nun sanatsal politik
çizgisini Marx’ın düşüncelerinin tiyat-
rodaki yansıması olarak düşünebiliriz.
Doğal olarak dünyanın 3 ayrı
kentinden Paris, İstanbul ve New
York’tan 3 ayrı dostum bu kitabı
okuduklarında ‘bunu Türkiye’de
ancak Genco oynar’ demiş. Yani bana
aynı anda 3 farklı kaynaktan oyunun
İngilizcesi, Fransızcası ve Türkçesi gel-
di. Ben de oyunu okudum ve ‘tamam’
dedim, ‘bu oyun bizim oyunumuz’.
Zaten benim de günün birinde
babayı canlandırmam gerekecekti
herhalde. Bundan daha güzel bir
fırsat olamaz diye düşündüm. Ama
oyunu kimin izleyeceği, oyunla kimin
ilgileneceği hakkında endişelerim
vardı. Bugünün toplumları Marx’la
çok fazla ilgili değil. Özellikle Ber-
lin Duvarı’nın çöküşü ve Sovyetler
Birliği’nin dağılmasının ardından,
Marx ve düşünceleri gözden düştü
tabii. Artık Marx çağını kapamış
ve bir sürü konuda saçmalamış bir
düşünür olarak kabul ediliyorken,
ben de ‘bu oyunla yalnız eşimiz
dostumuz’ ilgilenir derken dünyada
büyük bir ekonomik kriz patladı. Buna
bağlı olarak örneğin; Time Dergisi
Marx’ı kapak yaptı. ‘Bu olup biten-
lere yaşasaydı Marx ne derdi’ gibi
sorular sorulmaya başlandı. Bizim iş
adamlarımız ‘acaba Marx’a haksızlık
mı ettik’, ‘dünyaya ikinci bir Marx mı
gerekir’, yahut ‘Marx’ın görüşlerini
yeniden mi gözden geçirmemiz
gerekir’ gibi sorular sormaya
başladılar. Günümüzde Marx’ın kapi-
talizm eleştirisinin doğruluğu sadece
ülkemizde değil tüm dünyada kabul
edilmiş durumda. Dolayısıyla oyun
kendiliğinden güncel bir duruma
kavuşmuş oldu. Biz de bu oyunu
oynamanın tam zamanıdır dedik.
Genelde tek kişilik oyunları
tercih ediyorsunuz. Sebebi
nedir?
Ben Dostlar Tiyatrosu’nda
kırk yılda elli beş oyun
sahneye koymuşum. Bunun
kırk sekizinde kendim
oynamışım. Ancak bunların
içinde tek kişilik oyun sayısı
ya dört ya da beştir. Ama
benim tek kişilik oyunlarım
demek ki o kadar çok etki
yaratıyor ya da uzun sürüyor
ki akılda kalıyor. Mesela
“Bir Delinin Hatıra Defteri”
oyununu aralıklarla 1965
yılından beri oynuyo-
rum. Aynı şekilde Nazım
üzerine yaptığım çalışmalar
1965’ten bu yana hala devam
ediyor. Dolayısıyla bu soruyla çok sık
karşılaşıyorum. Aslında şöyle de bir
gerçek var ki bu türü Türkiye’ye ben
getirdim. 1965 yılında “Bir Delinin
Hatıra Defteri”ni oynadığım vakit
Türkiye’de tek kişilik oyun diye bir şey
bilinmiyordu. Bu oyun, türünün ilk
örneğiydi. O dönemde arkadaşlarım
‘sen deli misin, tek kişilik tiyatro mu
olurmuş, sen sahneye çıkacaksın
ve iki saat boyunca yalnızca seni
mi izleyeceğiz’ diye sordular. Ancak
oyunun yıllar süren başarısından
etkilenip tek kişilik oyunlar sahne-
leyen pek çok oyuncu oldu. Bu bir
tür olarak kendini kabul ettirdi. Belki
de o yüzden üstüme yapıştı bu tek
kişilik oyunun hikayesi.
Herkes sizin izleyiciniz olabilir mi?
Tiyatro elit bir kesimde mi kalmalı
Dostlar Tiyatrosu, kuruluşunun
40’ıncı yılını; Genco Erkal ise,
tiyatro sahnelerindeki 50’nci
yılını kutluyor. Yıllardır Brecht’le,
Einstein’la, Nazım Hikmet’le
sahnede Genco Erkal. Şimdi de
Howard Zinn’in eserinden sahneye
koyduğu “Marx’ın Dönüşü” adlı tek
kişilik oyunuyla karşımızda.
1...,8-9,10-11,12-13,14-15,16-17,18-19,20-21,22-23,24-25,26-27 30-31,32-33,34-35,36-37,38-39,40-41,42-43,44-45,46-47,48-49,...68
Powered by FlippingBook