Egeden 1. Sayı - page 38-39

HAZİRAN 2009
37
36
Futbolla ilgilendiğini söyledin, peki
masa tenisi dışında başka bir sporla
ilgilendin mi?
Masa tenisine başladıktan sonra
ilgilenmedim. Ama ilkokul birin-
ci sınıftayken bir sene kadar tenis
oynamıştım. Onun dışında başka
sporla ilgilenmedim.
Engelli bir sporcu olarak bir spor dalı
ile ilgilenmenin zor yanları neler?
Ben en azından merdiven
çıkabiliyorum. Diğer tekerlekli
sandalyedeki arkadaşlarımıza göre
durumum daha iyi. Ama bir gözlemci
olarak diğerlerinden bahsedecek
olursam, örneğin engellilerin bırakın
spor yapmalarını, dışarı çıkmaları bile
çok zor. Öncelikle ailelerin eğitim
düzeyi önemli tabii. Çocuğunu evden
dışarı çıkarmak istemeyen, bedendeki
engelin bir utanç kaynağı olduğunu
düşünen bir çok ailemiz var. Tabii bu
durum toplumun bakış açısından
da kaynaklanıyor. Aile çocuğunu
dışarı çıkarma aşamasını geçerse, bu
sefer de dışarıdaki şartlar zorluyor.
Örneğin, tekerlekli sandalye kullanan-
lar için kaldırımlar başta olmak üzere
çok sayıda engel var. Tamam kaldırımı
da geçtim, bu sefer spor salonuna
geliyor çocuk. Spor yapmaya kadar
gidiyor. Ancak spor salonundaki fiziki
şartlar uygun mu? Salonun lavabosu,
girişi uygun mu? Bir çok engel var
anlayacağınız. Yani öncelikle ailelerin
ikna edilmesi ve bu engellerin de
ortadan kaldırılması gerekiyor.
Genç nüfusa sahip olan bir ülke
olmamıza rağmen Türkiye’nin olim-
piyat oyunlarında fazla madalya
alamamasını neye bağlıyorsun?
Doğru sporcu seçiminin
yapılmadığını düşünüyorum. Kimse
çocukluktan itibaren bizi spora
yönlendirmiyor. Herkesin profesyonel
anlamda olmasa da yapabileceği bir
spor branşı olduğunu düşünüyorum
ancak yeteneklerimiz bize fark et-
tirilemiyor.
En basitinden beden eğitimi dersler-
inde herkese ‘takla nasıl atılır’ öğretilir,
bunun yerine her öğrenciye yönelik
hangi spora yatkınlığı olduğunu
ölçen ve değerlendiren
testler uygulanabilir.
Bir de anneler, babalar çocuklarını
yaz okullarına götürüyorlar. Ama
çocuğa sormadan böyle bir karar
alıyorlar. Veya çocuğa sorsalar bile
belki çocuğun o spor dalında bir ka-
biliyeti yok. Yani çocuğun yetenekleri
doğrultusunda bir spor dalı seçilemi-
yor. Başlıca sorun bu bence.
“Olimpiyat hazırlıkları
dört yıla yayılmalı”
Daha sonra devletin spora bakış
açısına bakarsak. Örneğin 2008 olim-
piyat oyunlarında bir sene öncesinde
hazırlıklara başlandı. Aslında bu
süreç dört sene. İki olimpiyat oyunu
arasında 4 sene var. Çalışma ortamı
ve programı 4 seneye yayılmıyor. O
yüzden beklenen sayıda madalyayı
da göremiyoruz.
Yani disiplinli bir çalışmanın olmaması
ve küçük yaştaki çocukların yetenek-
lerinin fark edilmemesi sorunu var.
Özellikle küçük yaştaki çocukların
yetenekleri-nin belirlenmesinde
devletin daha etkin bir rol oynaması
gerekiyor.
Üniversitemizin masa tenisi
takımındasın, son aldığınız
başarılardan bahseder misin?
Milli takım ve kendi kulübüm dışında
her sene düzenlenen Üniversiteler
Türkiye Şampiyonası’na da Ege
Üniversitesi adına katılıyorum. Bu
yıl Amasya’da yapılan Üniversiteler
Türkiye Şampiyonası’nda takım
olarak ikinci olduk. Finalde Ana-
dolu Üniversitesi’ne 3-1 yenildik.
Ferdilerde ise birinci oldum ve takım
arkadaşım Gülin ve Şahika üçüncü
ve dördüncü oldular. Bu benim için
bir nevi jübile oldu. Son sınıftayım ve
bu sene okulum biterse önümüzdeki
yıllarda üniversite takımında yer
alamayacağım.
Antrenman programın nedir? Hafta-
da kaç gün antrenman yapıyorsun?
Derslerin yoğunluğuna, ders
programına bağlı olarak haftada
en az iki gün antrenmana gitmeye
çalışıyorum. Bir de DSİ’de yapıyorum
antrenmanlarımı, mesela benim hafta
sonu boş zamanım olsa bile onların
antrenmanları olmayabiliyor. Hem
ona bağlı hem de derslere bağlı. O
yüzden değişebiliyor. Yazın daha fazla
oluyor tabii. Kamplarla birlikte tempo
artabiliyor.
Peki yurtdışındaki rakiplerinle aynı
koşullarda mı çalışıyorsun?
Diğer ülkelerde olimpiyatlara hazır-
lanmak isteyenlere daha fazla imkan
sağlandığını söyleyebilirim. Mesela
Almanya’dan tanıdığım öğrenci veya
bir işte çalışan oyuncu arkadaşlarım
var. Bir yıl okulu ya da işlerini don-
duruyorlar. En azından devlet böyle
bir hak veriyor. Buradaysa ben hem
Ç
in’in başkenti Pekin’de
düzenlenen 2008 Paral-
impik Oyunları’nda masa
tenisinde bronz madalya kazandı.
2003 yılından bu yana Bedensel
Engelliler Federasyonu’nun
branşla-rından biri olan masa tenisi
milli takımında oynuyor. 2003 yılında
Avrupa 3’üncülüğü, 2004 Atina Par-
alimpik Oyunları’nda 5’inciliği, 2006
Dünya Şampiyonası’nda 4’üncülüğü,
2007 yılında Slovenya’da yapılan
Avrupa Şampiyonası’nda 1’inciliği
ve pek çok açık turnuvada 1’inciliği
bulunuyor. Aynı zamanda engelli ol-
mayan sporcuların da yarıştığı Türkiye
Süper Ligi’nde Eskişehir Çağfen Spor
Kulübü’nün bir oyuncusu.
Tüm bu başarıların sahibi bir Egeli
-Neslihan Kavas-. Doğuştan kalça
çıkığı olmasına rağmen masa tenisi
ile profesyonel olarak ilgilenen ve çok
sayıda başarı yakalayan Ege Üniver-
sitesi Gıda Mühendisliği Bölümü son
sınıf öğrencisi Neslihan ile başarılarını
ve engellilerin yaşama katılımını
konuştuk.
Bu kadar küçük yaşta masa tenisine
ilgin nasıl oluştu?
Masa tenisine başlamam ailemin
beni elimden tutup spor sa-
lonuna götürmesiyle başlamadı.
DSİ lojmanlarında oturuyorduk.
Arkadaşlarla DSİ’nin futbol sahasında
futbol oynuyordum ve tek kız
çocuğu da bendim. Sonra DSİ’nin
antrenörü Ziya Hoca futbol oynarken
beni farketmiş ve uzun süre izlemiş.
Maçtan sonra beni yanına çağırdı
ve ‘masa tenisine başlamak ister
misin’ diye sordu. Ben de şaşırdım.
Küçüğüm, daha o zamanlar ilkokula
gidiyorum. ‘İstiyorsan gel bak burada
başka arkadaşların da var. Oynamak
istersen yarın gel çalışmaları izlersin’
dedi. ’İstersen devam edersin istersen
gelmezsin’ diye teklifte bulundu. Ben
de ‘peki’ dedim. Ertesi gün de gittim.
İşte o gün bugündür de bırakmadım
elimden raketi.
Engelli sporcu sayısının artması,
ailelerin ikna edilmesine bağlı
1...,18-19,20-21,22-23,24-25,26-27,28-29,30-31,32-33,34-35,36-37 40-41,42-43,44-45,46-47,48-49,50-51,52-53,54-55,56-57,58-59,...68
Powered by FlippingBook