Egeden 1. Sayı - page 42-43

HAZİRAN 2009
41
40
olasılıkla İzmir dönemine ya da burada edindiği
izlenimleri kullanarak oluşturduğu daha geç bir ta-
rihe aittir. Resimde, sedirde oturmuş çubuk içmekte
olan genç bir kadın betimlenmiştir. Bu çalışmanın,
gerek kompozisyon gerekse renk açısından
neredeyse kopyası olan bir diğer örnek ise Musée
du Louvre, Département des Arts Graphiques’de
bulunmaktadır.
Burada görülen
model, 19. yüzyılda
İzmir’e gelen bir gezginin
anlatımlarındaki Rum
kadınların giysilerini akla
getirir:“…İzmir’de Rum
kadınların, ‘taktiko’diye
adlandırılan başlıkları,
pek çok Avrupalı
kadın tarafından da
benimsenmiştir. Başlık,
esasında al renkli yuvarlak
bir keptir ve başta bunun
üzerine iki defa sarılmış
bir saç örgüsüyle durur.
Örgüler arasından da
başlığın al rengi kendini
gösterir. Başlığın arkası
altınla işlenmiş kartal,
yıldız ya da başka bir
desenle süslenmiştir.
Bu başlığın ortasından ipekten mor bir püskül
sarkıtılır. Bu püskül bazılarında gümüştendir ve
epey değerlidir. Altından yapılmış olanları ise çok
çok pahalıdır. Göğüs kısmı açık, dar kollu, mor
işlemeli ceket de hem Rum hem de Frenk kadınları
tarafından çok giyilmektedir. Özellikle dışarıdan
gelen bir Avrupalı gözü için bu kıyafetin çok yeni ve
ilginç bir görünümü olduğu söylenebilir…”(Francis
Hervé, A Residence in Greece and Turkey, London
1837, Vol. II, s. 17) .
Decamps’ın genç modeli de kırmızı renkli
yuvarlak başlığı, bu başlığın ortasından sarkan mor
püskülü ve önden açık mor ceketi ile gezginlerin
tanımladıkları Rum ve Frenk kadınlarının giysile-
rine büyük ölçüde uymaktadır. İzmirli kadınların
güzellik ve zarafetine pek çok gezgin tarafından
değinildiği, ancak Türk kadınlarının ev dışında daha
kapalı giyinmeleri nedeniyle bu anlatımların büyük
bölümünde gayrimüslim ve Levanten kadınlardan
söz edildiği görülür.
Doğu’nun kâşifi olarak adlandırılan Alexandre
Gabriel Decamps, Doğu’yu ele alırken benzer
konuları ele alan çağdaşlarından farklı olarak
yalnızca doğa manzaraları, ya da Doğu’yu çekici
kılan başlıca unsurlardan biri olan Harem sahnele-
rine ağırlık vermemiş, bunun yerine günlük
yaşamın yerel tatlarını taşıyan, canlı sahneler
yaratmıştır. İzmir Manisa Yolunda Türk Muhafızlar
(Res. 3) bu çalışmalardan biridir.
Decamps, bazı resimlerinde Türk çocuklarına
özellikle yer vermiş, onları hemen her zaman en
doğal halleriyle göstermiştir. Bir Türk Okulu’nda
Ders Çıkışı (Res. 4) adlı çalışmasında, ders
bitiminde coşku ve aceleyle adeta birbirlerini
ezercesine çıkmaya çalışan Türk çocukları görülür.
Kapıdan dışarı taşan çocuk kalabalığının ardında
karanlığın içinde duran beyaz sakallı hoca dikkati
çeker. Decamps’ın üslubunda dikkati çeken ve
eleştirmenler tarafından olumlu yorumlara neden
olan ışık ve gölge kullanımı burada da kendini
gösterir. Yapının açık renkli cephesinden yansıyan
güçlü ışık, sahnenin sol tarafındaki yüksek
avlu duvarının gölgesi ile belirgin bir karşıtlık
oluşturmaktadır.
Decamps’ın Türk çocuklarına yer verdiği bir
diğer çalışma ise Kaplumbağa ile Oynayan Türk
Çocuklar’dır (Res. 5). Samimi bir doğallık ve canlılık
taşıyan sahnede, ressamın imzası ve resmin yapılış
tarihi de yer almaktadır. Sevimli yüzleri ve farklı
duruşları ile çocuklar asıl konuyu oluştururken,
sahnenin sol ön planında yer alan rengarenk çiçekli
sepet ve fonu oluşturan doğa manzarası sahneye
pitoresk bir anlatım kazandırır.
Decamps’ın meslek yaşamı
değerlendirildiğinde, Oryantalist temalı
çalışmalarının kariyerinin önemli bir bölümünü
oluşturduğu ve onu, döneminin en önemli
sanatçıları arasına yerleştirdiği görülür.
Decamps’ın yarattığı Doğu, dar sokaklardaki
küçük dükkânlarda, oyun oynayan çocukların
hareketli doğallığında, çubuk içenlerin savurduğu
dumanda, hareketsiz, durgun manzaralarda
kendini göstermiştir. Onun Oryantalist çalışmaları,
çağdaşı olan Alman şair Heinrich Heine tarafından
da yorumlanmıştır. Heine’ye göre Decamps, resim
yaparken doğayı taklit etmek yerine figürlerini
kendi iç düşlemi ile uyumlu olarak yansıtmaktadır.
Heine, sanatçının Oryantalist çalışmaları hakkında
özetle şu değerlendirmeyi yapar:“…Decamps
bizzat Türkiye’de yaşadığından, Doğu resimlerinde
onun yalnızca orijinal renklendirme tekniği değil,
gerçeğin ifade edilmesi de beni etkiledi……Ben
sanatta bir doğaüstücüyüm. Sanatçının, modeller-
inin tamamını doğadan bulamayacağına inanırım,
daha doğrusu en önemli modelleri onun ruhunda
açığa çıkar…”
Bu dönemde Avrupa’nın
Doğu’ya bakışı çoğu zaman
güçlü bir taraf tutmanın
ve sömürgeci emel-
lerin etkisinde kalmış ve
çoğu zaman güçlü önyargılar
taşımıştır. Bu önyargıları ve
taraflı bakış açısını yansıtan
Oryantalist çalışmalarla
karşılaştırdığımızda, Türk
toplumu içinde belirli bir süre
yaşamış olan Decamps’ın, bu
etkiyle mi, yoksa kendi bakış
açısından kaynaklanan bir
farklılıkla mı bilinmez; eser-
lerinde tüm bu önyargılardan
ve taraf belirtme kaygısından
uzak durduğu görülür.
Özetle, Alexandre Gabriel
Decamps, kısa süreli de olsa
içinde yaşadığı bu toplumun
yaşamını sıcak dokunuşlarla
ele almış, eserlerinde Doğu’ya, yani“öteki”ne daha
içten, daha sıcak bir bakışla yaklaşmıştır.
Resim 5 - Kaplumbağa İle OynayanTürk Çocuklar, 1836, tuval üzerine yağlıboya, 72x91 cm. Musée Condé, Chantilly.
l
Baudelaire, Charles,The Mirror of Art Critical Studies,
Trans. and ed. Jonathan Mayne, Phaidon, NewYork 1955.
l
Beyru, Rauf, 19.Yüzyılda İzmir’deYaşam, Literatür,
İstanbul 2000.
l
Cass, David B. – Floss, Michael M., Alexandre Gabriel
Decamps, Exhibition Catalogue (March 2-April 29, 1984),
Sterling and Francine Clark Art Institute, Massachusetts
1984.
l
Gaunt,William,Victorian Olympus, Oxford University
Press, NewYork 1952.
l
Germaner, Semra – Zeynep İnankur, Oryantalizm ve
Türkiye,Türk Kültürüne HizmetVakfıYayınları, İstanbul
1989.
l
Germaner, Semra – Zeynep İnankur, Oryantalistlerin
İstanbulu,Türkiye İş BankasıYayınları, İstanbul 2002.
Hentch,Thierry, Hayali Doğu: Batı’nın Akdenizli Doğu’ya
Politik Bakışı, çev. A. Bora, Metis, İstanbul 1996.
l
Kabbani, Rana, Avrupa’nın Doğu İmajı, Bağlam,
İstanbul 1993.
l
Lemaires, Gérard-Georges,The Orient in theWestern
Art, Könemann, Cologne 2001.
l
Lewis,Toni – Macmaster, Neil, “Orientalism: From
Unveiling to Hyperveiling”, Journal of European Studies,
Vol. 28, 1-2, March 1998, s. 121-135.
l
Miller, Peter Benson,“By the Sword and the Plow:
Theodore Chasseriau’s Cour Des Comptes Murals and Al-
geria”,The Art Bulletin,Vol. 86, Issue. 4, 2004, s. 69–80.
l
Novotny, Fritz, Painting and Sculpture in Europe 1780-
1880, Penguin, Baltimore 1960.
diğer yandan da İsviçre ve Güney Fransa gezilerine
harcayan Decamps için 1827, mesleki kariyeri
açısından önemli bir yıl olmuştur. Bu tarihte res-
sam, iki çalışması ile ilk kez Salon’da yer almıştır.
Bunlardan biri olan Yeniçeri (Wallace Collection,
Londra) ressamın Yakın Doğu gezisinden önceye
tarihlenir. 1828 yılı ise Decamps için bir dönüm
noktası olmuş, kendisine Doğu’nun kapılarını
açacak bir fırsat yakalamıştır. 1827 yılında Osmanlı
ve Mısır donanmalarının, İngiliz, Fransız ve Rus
donanmaları karşısında yenilgiye uğradığı Navarin
Savaşı’nın anısına yapılacak olan bir tabloda,
deniz ressamı Ambroise Louis Garneray ile birlikte
çalışmak üzere görevlendirilen Decamps, bir süre
sonra bu görevden ayrılarak rotasını Yunanistan’dan
Anadolu’ya çevirmiş ve bu yolculuk sırasında Kuzey
Afrika’yı da ziyaret etmiştir.
1828 yılı Şubat ayında İzmir’de (Smyrna) bir
atölye kuran ressam, bir daha Doğu’ya hiç gitme-
mesine rağmen, yapmış olduğu bu tek geziye ait
izlenimlerini uzun meslek yaşamı boyunca tekrar
tekrar kullanmıştır. Ertesi yıl Paris’e döndüğünde
Türkiye’deki günlük yaşamı anlatan bir litografi
albümü yayımlayan Decamps, dikkatleri 1832
Salonu’nda, aralarında Türk Devriyesi (1831,
Wallace Collection, Londra.) adlı çalışmanın da
sergilendiği yedi eserle çekmiştir. Bu resimlerin
bir bölümünde Türk askerlerini, Türk çocuklarının
yer aldığı canlı sahneleri, loş dükkânları içindeki
tüccarları, geri kalan bölümünde ise manzaralar ile
Kutsal Kitap öykülerini ele almıştır.
Eleştirmenler tarafından döneminin büyük
sanatçılarından biri olarak kabul edilen ve
meslektaşlarının saygı ve beğenisini kazanmış
olan Decamps, 1855’te düzenlenen Exposition
Universelle’e retrospektif bir sergi ile katılmak
üzere davet edilen bir kaç sanatçıdan biridir.
Bozulan sağlığı nedeniyle çekildiği Fontainebleau
ormanında, erken konularını yineleyerek zaman
geçirmiş ve 1860’da attan düşmesinin ardından
rahatsızlanarak yaşamını yitirmiştir. Sanatçının geç
tarihli eserlerinin büyük bir bölümü, 1871 Paris
Komünü sırasında dul eşinin oturduğu evin tahrip
edilmesi nedeniyle kaybolmuştur. Decamps’ın
sanat yaşamında en önemli desteği Duc d’Aumale
(Henry d’Orléans; koleksiyonu bugün Musée Condé,
Chantilly’dedir.) ve IV. Marquess of Hertford Richard
(koleksiyonu bugün Londra’da bulunanWallace
Collection’ın çekirdeğini oluşturmuştur) idi.
Decamps’ın sanat yaşamı boyunca üs-
lubunda önemli bir değişim meydana gelme-
mesi, eserlerinin tarihlendirilmesinde güçlüklere
neden olmuştur. 19. yüzyıl ortalarında Fransız
resmine egemen olan Realizm’e de ilgi göster-
meyen ressamın, kendini tekrarladığını düşünen
hayranları ona duydukları ilgiyi yitirmişlerdir.
Decamps’ın yaşadığı dönemdeki popülerliği bugün
ne yazık ki yoktur ve Romantik dönemi inceleyen
bilim adamları tarafından çoğu kez atlanmış bir
sanatçıdır.
Gerçekçiliği ve günlük sahnelerdeki yalınlığı
ile ilgi çeken Decamps’ın üslubunda asıl ağır basan
taraf, ışık oyunlarında gösterdiği ustalıktır. Sanatçı,
karakteristik üslubunda ağır bir impasto tekniği
kullanmış, hayranı olduğu Rembrandt tarzı koyu
kahverengilerle parlak ışığı birlikte ele almıştır.
Decamps’ın Doğu yorumunda, zengin kahve tonları
ile siyahlar, fildişi ve beyazlarla güçlü bir karşıtlık
oluşturur. Doğu’nun sıcak iklimi, kendini gizle-
meyen yakıcı güneşi ve cıvıl cıvıl hareketli yaşamı
Decamps’ın ışık oyunları için bulunmaz bir ortam
oluşturmuştur.
Decamps’ın Doğu konulu resimlerinin onun
başarısının özünü oluşturduğu düşüncesini taşıyan
Théophile Gautier ise, ışığı kullanımı ile ilgili
olarak şu yorumu yapmaktadır:“…Decamps, bir
ayırım yapmadan güneş gibi her şeyi yaldızlıyor,
parlatıyor…bir insanın yüzü, bir maymunun
burnu ya da bir atın sağrısı…O dokunduğu her
şeyin canlanacağını çok iyi biliyor…”. Oryantal
resimler Gautier’ye göre, henüz bozulmamış
büyülü ve yabansı bir dünyayı bozulmadan önce
ölümsüzleştirme gayretindedir. Gautier, bu
konuda şöyle der:“…Sanatçılar, yakında bizim
düz ve çirkin medeniyetimizin önünde bu pitoresk
barbarlığın kaybolacağını önsezerek portreleri
arttırma isteği ile gayret gösteriyorlar. Yirmi yıl
içinde, atalarının hangi kostümleri taşıdığını
öğrenmek isteyecek Türkler, bunları Decamps’ın
tablolarında bulacaklar.”
Decamps’ın Çubuk İçen Türk Kadın (Res. 2)
adlı çalışması da bunlardan biridir ve büyük bir
Resim 3
İzmir - Manisa Yolunda Türk Muhafızlar,
1833,
tuval üzerine yağlıboya,
91x155 cm.
Musée Condé, Chantilly.
Resim 4 - Türk Okulu’nda Ders Çıkışı, 1836, tuval üzerine yağlıboya, 66x89 cm. Musée du Louvre, Paris.
1...,22-23,24-25,26-27,28-29,30-31,32-33,34-35,36-37,38-39,40-41 44-45,46-47,48-49,50-51,52-53,54-55,56-57,58-59,60-61,62-63,...68
Powered by FlippingBook