Egeden 8. Sayı - page 70-71

69
68
BAHAR 2011
çalışmalarının bölgenin M.Ö. 2. binyıl-
daki siyasi tarihine ışık tutacak yazılı
kaynaklara ulaşmamızı sağlayacağını
düşünmekteyiz.
2010 yılı itibari ile halen devam
etmekte olan kazı çalışmaları, ağırlıklı
olarak yerleşimin batı konisi üzerinde
20x30 m genişliğinde bir alanda (N27
ve M27 plankareleri) yürütülmekte-
dir. Bu çalışmalar sonucunda, henüz
Selçuklu-Beylikler, Bizans ve Geç Tunç
Çağ’a ait kültür tabakaları açığa çıkarıl-
mış ve araştırılmıştır. Yerleşimin en geç
kültür dönemini oluşturan Selçuklu-
Beylikler Dönemi’ne ait kalıntıların
höyüğün yüzeyinde olması, bunların
modern tarım faaliyetlerinden olum-
suz etkilenmelerine sebep olmuştur.
Büyük tahribatın görüldüğü bu
döneme ait tabakalarda çok az mimari
kalıntı tespit edilebilmiştir. Parçalar
halinde açığa çıkarılan taş duvar kalın-
tıları bu dönemdeki mimari gelenek
ve yerleşim planı hakkında yeterli bilgi
sunmaktan uzaktırlar. Buna rağmen
bu tabakalarda tespit edilen sikkeler,
zengin seramik repertuvarı ve küçük
buluntular yerleşimin bu dönemde
çevre bölgeler ile yoğun ilişkiler içinde
olduğunu gösterir niteliktedir.
Yeni dönem kazıları sonucu
Beycesultan’da açığa çıkarılan ikinci
kültür evresi Bizans Dönemi’ne aittir.
Selçuklu-Beylikler Dönemi’ne ait
kalıntıların kaldırılması sonucu açığa
çıkarılan bu dönem tabakalarında
kuzey-güney, doğu-batı yönünde
uzanan, taş döşemeli iki sokak etrafın-
da yer alan iki yapı kompleksi tespit
edilmiştir. Bu dönem boyunca üç kez
yıkılıp tekrar inşa edilmiş olan bu yapı
komplekslerinin henüz kazılmamış
alanlara doğru genişlediği görülmek-
tedir. Ağırlıklı olarak taştan inşa edilmiş
olan yapılarda kiremit parçalarının,
taşlar arasında örgü malzemesi olarak
kullanıldığı “almaşık örgü duvar”adı
verilen duvar tekniği de uygulanmıştır.
Dönemin sonlarında ise taş temel üze-
rine kerpiç kullanımının tercih edildiği
görülmektedir. Yapıların tabanları
40x40 cm boyutlarında fırınlanmış ker-
piçlerle kaplanmış ve duvarları kil ile
sıvanmıştır. Mekânlar içinde ve zemin
altına gömülü olarak bulunan büyük
depo küpleri içlerinde arpa, ekmeklik
buğday ve burçak tespit edilmiştir. Bu
döneme ait tabakalarda tespit edilen
seramik örnekleri çoğunlukla günlük
kullanıma yönelik, pişirme kapları ve
depolama kaplarından oluşmaktadır.
Bizans Dönemi için karakteristik olan
ve büyük Bizans Merkezlerinde sıkça
görülen kaliteli yeşil sırlı seramikler,
oldukça sınırlı sayıda ele geçmiştir. Ta-
mamı astarsız ve perdahsız olan gün-
lük kullanıma yönelik seramikler içinde
çanak ve çömleklerden oluşan pişirme
kapları ve yivli amphoralar çoğunluk-
tadır. Mekânlar içinde tespit edilen
sikkeler arasında yer alan elektron bir
sikkenin Nicephorus III Botaniates’e ait
olduğu ve 1078-1081 yılları arası-
na tarihlendiği anlaşılmıştır. Gerek
amphoralar gerekse elektron sikke
bu döneme ait tabakaların M.S. 9.-12.
yüzyıla tarihlenmesi gerektiğini göster-
mektedir. Metal çiviler, cam, kil, fildişi
ve kemikten yapılmış küçük buluntu-
lar, altın yüzük dışında bu dönemde
dikkat çeken bir başka buluntuyu 13
cm. boyutunda kemik üzerine işlenmiş
bir figürin oluşturmaktadır. Arka yüzü
işlenmeden bırakılmış bir kemiğin ön
yüzüne ayakta durur vaziyette haçlı
atkısı ile bir piskopos tasvir edilmiştir.
Betim alçak kabartma ve yer yer kazı-
malarla oluşturulmuştur. Gövdenin alt
kısmında sonradan özensizce kazınmış
ve Basileos [ΒΑΣΙΛΕΟΣ] ismini içeren
bir yazıt bulunmaktadır. Bu yazıt figür
üzerine sonradan kazınmış olsa da
söz konusu bu figürünin Bizans kilise
babaları arasında tasvir edilen Kayserili
piskopos Büyük Basileos (y. 329-379)
olabileceğini ifade eder. Kemik eserler
arasında şimdilik benzerini bilmediği-
miz bu eser, Prof. Dr. Zeynep Mercan-
göz tarafından işçilikteki ayrıntılar ve
stil özellikleri dikkate alınarak M.S.
11.-12. yüzyıllara tarihlendirilmiştir.
M.S. 1176 yılında Anadolu Selçuklu
Sultanı II. Kılıçarslan ile Bizans impa-
ratoru I. Manuel Komnenos arasında
yapılmış olan Miryokefalon savaşının
Beycesultan’a yakın Düzbel Mevkiinde
ya da Küfü Çayı Vadisi’nde yapıldığı
tahmin edilmektedir. Selçukluların
zaferi ile sonuçlanan bu savaş sonra-
sında Selçukluların bölgeye yerleşmesi
Beycesultan’da Bizans Dönemi’nin
sona ermesine sebep olmuş olmalıdır.
2009 ve 2010 yıllarında yerle-
şimde araştırmaya başladığımız
Geç Tunç Çağ evresi gerek mimari
kalıntıları gerekse diğer buluntuları
ile yerleşimin planlanması ve bölge-
nin tarihi süreci ile ilgili yeni veriler
ortaya koymaktadır. N27 ve M27 plan
karelerine denk gelen kazı alanında
Bizans yapı kalıntılarının kaldırılması
sonucu açığa çıkarılan bu döneme ait
tabakalardan henüz ikisi araştırılmış-
tır. Söz konusu tabakalardan en üste
olanı Bizans Dönemi çöp çukurları
ve inşa faaliyetleri tarafından yoğun
olarak tahrip edildiğinden sadece bir
yapıya ait olduğu anlaşılan taş temel
üzerine kerpiçten inşa edilmiş duvar
kalıntıları korunmuştur. Bu tabakanın
hemen altında açığa çıkarılan Geç Tunç
Çağ’ın erken tabakası ise son derece iyi
korunmuştur. Söz konusu bu taba-
kaya ait mimari yapılar tüm yerleşimi
kapladığını tahmin ettiğimiz büyük bir
yangın ile yıkılmışlardır. Kazı alanı-
mız içinde açığa çıkardığımız mimari
yapılar doğu-batı yönünde uzanan bir
sokağın güneyinde yer alan tapınak,
depo binası ve evlerden oluşmaktadır.
Bu yapılara ait bazı mekânların yangın
sonrası terk edildiği bazılarının ise çe-
şitli değişiklikler ve onarımlar yapılarak
tekrar kullanıldığı anlaşılmaktadır. Taş
temel üzerine kerpiçten inşa edilmiş
olan yapıların duvarları yarımmetre
kalınlığında olup kalın bir kil sıva ile
sıvanmışlardır. Mekânların zeminlerin-
de de kalın kil sıvaya rastlanmaktadır.
Mekânların birçoğunun içinde zengin
buluntular yanında, yangın sonucu
oluşmuş yıkımın ve tahribatın izleri
görülmektedir. Her mekânda tespit
ettiğimiz çok sayıdaki insan iskeleti ve
bazı iskeletlerin tahıl ambarları içinde
ve depo küpleri içinde saklanır vaziyet-
te bulunmaları söz konusu bu yangının
bir istila sonucu oluşmuş olma ihti-
malini artırmaktadır. Bazı iskeletlerin
kafatasının içinde kömürleşmiş beyin
kalıntıları saptanmıştır. Mekânlar içinde
tespit ettiğimiz depo küpleri içindeki
tahıl örneklerinden elde ettiğimiz C14
tarihlemeleri söz konusu istilanın M.Ö.
1430 yıllarında olduğuna işaret etmek-
tedir. Bu istila Hitit yazılı kaynaklarında
bahsi geçen Hitit kralı II. Tudhaliya’nın
Arzawa Ülkeleri’ne seferinin bir sonucu
olabilir. Büyük bir yangınla yıkılmış
olan bu tabakanın mimari yapıları
arasında en dikkati çeken yapı 2,50 m x
4,00 m boyutlarındaki megaron formlu
tapınaktır. Bir ön oda (ante) ve kutsal
odadan (cella) oluşan yapının kutsal
odasının ortasında bir sunak yer alır.
Girişin tam karşısında inşa edilmiş olan
sunak, dikdörtgen şekilli bir panelden,
bu panelin hemen önünde bir plat-
form üzerinde yükselen tanrı sembolü
iki standarttan ve standartların hemen
güneyinde bir kısmı platform içine
gömülmüş bir sunu kabından oluş-
maktadır. Üst kısımları boynuz şeklinde
tasarlanmış olan standartların üzerin-
de iç içe konsantrik dairelerden oluşan
baskı bezemeler bulunmaktadır. Kutsal
oda içinde üzerinde şematize insan
yüzü olan bir çömlek, iki adet boynuz
şeklinde yapılmış kap desteği ve birçok
tüm kap tespit edilmiştir. Tapınağın ön
odasında ise ritüellerde kullanıldığını
tahmin ettiğimiz çok sayıda yüksek
ayaklı kadeh, ağırşaklar ve bir çok aşık
kemiği tespit edilmiştir.
Söz konusu tapınak dışında
tapınağın doğusunda, içinde büyük
depo küplerinin bulunduğu bir depo
binası, bir avlu ile caddeye açılan bir
eve ait mekânlar bu döneme ait tespit
ettiğimiz diğer mimari yapılardır.
Söz konusu evin yaşam alanı olarak
kullanılmış mekânı içinde depo kapları,
ocak, öğütme taşları ve duvarlar bo-
yunca uzanan sekileri bulunmaktadır.
Bu mekânın güney duvarı üzerinde
bir kapı ile ulaşılan küçük depo odası
içinde büyük depo küpleri ve duvarla-
ra bitiştirilmiş ambarlar yer alır. Birçok
mekânını tespit ettiğimiz yapının
tamamı henüz açığa çıkarılamamıştır.
Söz konusu yapılardan tespit edilen
çok sayıda çanak ve çömlek örneği dı-
şında, çarık biçimli tören kabı ve deniz
kabuğundan kolye örnekleri dikkati
çekmektedir.
2007 yılı kazı çalışmalarında yer-
leşimin batısında ova içinde yapılan
incelemelerde modern tarım faaliyet-
leri sonucu tahrip olmuş küp ve taş
sandık şeklinde bir dizi mezar tespit
edilmiştir. Söz konusu mezarlardan
küp mezarlar Tunç Çağlar’a ve Demir
Çağa tarihlenirken taş sandık mezarlar
Bizans Dönemi’ne aittir. Mezarların
farklı dönemlere tarihlenmeleri bu
alanın her dönemde yerleşimin mezar-
lık alanı olarak kullanılmış olduğunu
göstermektedir. Ağız kısmı doğuya
gelecek şekilde doğu-batı doğrultulu
olarak yerleştirilmiş küpler içine, gö-
müler hocker pozisyonunda yatırılmış
olup küplerin ağız kısımları yassı bir taş
ile kapatılmıştır. Doğu-batı yönünde
konulmuş Taş Sandık mezarlarda ise
ölüler sırt üstü yatırılmış olup baş batı
yönündedir. Mezarlarda ölü hediyesi
olarak boncuklar, bronz ve gümüş yü-
zükler ile saç iğneleri tespit edilmiştir.
Henüz dördüncü yılını dolduran
Beycesultan kazı çalışmalarının ilk
sonuçları Batı Anadolu arkeolojisi için
önemli veriler ortaya koymaktadır.
Özellikle Geç Tunç Çağ tabakaların-
dan elde ettiğimiz C14 tarihlemeleri,
şimdiden İngiliz kazılarının ağırlıklı
olarak rölatif tarihleme metotlarını
kullanarak yapmış oldukları tarihlerin
yeniden değerlendirilmesi gerektiğini
ortaya koymuştur. Tespit ettiğimiz yeni
tarihler Batı Anadolu Geç Tunç Çağ
kronolojisinin doğru kurgulanmasına
önemli katkılar sunacaktır. Ayrıca Geç
Tunç Çağ tabakalarında bir cadde üze-
rinde evler ile birlikte tespit ettiğimiz
tapınak yapısı yerleşimin sadece bir
alanında tapınakların inşa edildiği şek-
lindeki öngörülerin doğru olmadığını,
tapınakların şehrin muhtelif yerlerinde
bulunabileceğini göstermektedir.
Gelecek yıllarda Beycesultan’da yürü-
teceğimiz kazı çalışmalarımızın Batı
Anadolu’nun tarih öncesi kültürlerini
daha iyi anlamamızı ve Batı Anadolu
tarihi coğrafyasını kurgulamamız için
gerekli verileri ve yazılı belgeleri sağla-
yacağına inanmaktayız.
1...,50-51,52-53,54-55,56-57,58-59,60-61,62-63,64-65,66-67,68-69 72-73,74-75,76-77,78-79,80-81,82-83,84-85,86-87,88
Powered by FlippingBook