Egeden 8. Sayı - page 68-69

2. binyılın son çeyreğine tarihlenen
Geç Tunç Çağ’da da küçük saray ve
ikiz tapınaklar gibi kurumsal yapıları
ile şehir karakterini korumaya devam
etmiştir. Bu dönemde yaklaşık 3 metre
genişliğinde ve çakıl döşeli caddelerin
doğu-batı yönünde şehri boydan boya
geçecek şekilde planlandığı ve bu
caddeler üzerinde çok odalı, zengin
evlerin ve dükkânların bulunduğu
görülmektedir.
İngiliz kazılarının sonuçları Geç
Tunç Çağ’ın sonunda, yaklaşık ola-
rak M.Ö. 1200’lü yıllardan itibaren
Beycesultan’ın bölgenin merkezi olma
özelliğini yitirdiğini ve takip eden
dönemlerde şehir karakterini kaybe-
dip bir köy yerleşimine dönüştüğünü
işaret etmektedir.
Yeni DönemKazı
Çalışmaları
2007 yılında T.C. Kültür ve Turizm
Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler
Genel Müdürlüğü’nden alınan kazı
izniyle, Beycesultan Höyüğü’nde 48 yıl
aradan sonra kazı çalışmaları Ege Üni-
versitesi Arkeoloji Bölümü adına tekrar
başlatılmıştır. Beycesultan Höyüğü’nde
67
66
BAHAR 2011
B
atı Anadolu’nun en büyük
höyüklerinden biri olan
Beycesultan, Denizli ili Çivril
İlçesi’nde, ilçe merkezinden 5 km gü-
neybatıda, Çivril-Denizli karayolunun
hemen sağında yer alır. Adını, üzerinde
türbesi bulunan Anadolu Alpereni
Beyce Sultan’dan alan höyük, doğu-ba-
tı yönünde yaklaşık 800 metre çapında
olup ova seviyesinden itibaren 25
metre yüksekliğe sahiptir. Yukarı Men-
deres Havzası gibi stratejik bir coğrafi
bölgede bulunan yerleşim yerinde ilk
kazı çalışmaları, 1954 yılında Ankara
İngiliz Arkeoloji Enstitüsü adına Seton
Lloyd ve James Mellaart tarafından
başlatılmıştır. Bölgenin tarih öncesi
çağlarını araştırmayı ve özellikle M.Ö.
2. binyılda Hitit ve Mısır yazılı kaynak-
larında sözü geçen ve Batı Anadolu’da
yer aldığı düşünülen Arzawa Ülkeleri
ile ilgili belgelere ulaşmayı amaçla-
yan bu kazı çalışmaları, 1959 yılında
herhangi bir yazılı belgeye ulaşıla-
madan sonlandırılmıştır. Söz konusu
çalışmaları sonucunda, yerleşimde Geç
Kalkolitik Çağdan (M.Ö. 4000) başla-
yıp Geç Tunç Çağ (M.Ö. 1200) sonuna
kadar kesintisiz devam eden 40 kültür
tabakası tespit edilmiştir.
Bu çalışmalar sırasında yerleşimde
ilk iskânın başladığı Geç Kalkolitik
Doç. Dr. Eşref ABAY
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Arkeoloji Bölümü
Çağ’a ait tabakalar, oldukça dar bir
alanda araştırıldığından dönemin kül-
türünü anlamamıza yarayacak kadar
veri elde edilememiştir. Bu döneme ait
tabakalarda yalnızca megaron planlı
yapıların varlığı ve bu yapıların içlerin-
de ocakların, kilden sekilerin ve silola-
rın bulunduğu tespit edilebilmiştir.
Erken Tunç Çağ olarak adlandırılan
M.Ö. 3. bin yıllarda Anadolu, Suriye
ve Mezopotamya arasında gelişen
ticari ve siyasi ilişkilerin oluşturduğu
etkileşim ve zenginlik, tüm Anado-
lu’daki yerleşimlerde olduğu gibi
Beycesultan’da da etkisini göstermiştir.
Kazılarda tespit edilen mermer idoller,
tunçtan yapılmış eserler ve çarkın se-
ramik yapımında kullanılması bu ilişki-
lerin göstergesi olmalıdır. Bu dönemle
birlikte Beycesultan’da tapınaklar inşa
edilmeye başlamıştır. Batı Anadolu’da
ilk tapınak örneklerini oluşturan Bey-
cesultan tapınakları genel olarak önde
kutsal oda ve arkada rahip odasından
oluşur. Kutsal odada kilden steller,
tanrıyı sembolize eden çift boynuzlar
ve bunlara bitişik daire şeklinde kilden
sunaklar yer alır. Duvarlar boyunca kil-
den sekiler, silolar, çok sayıda sunu ve
ayinlerde kullanıldığı anlaşılan çanak
çömlekler, tapınak odaları içinde tespit
edilen buluntuları oluşturur.
Batı Anadolu’nun genelinde ve
Beycesultan’da Erken Tunç Çağlarda
BEYCESULTAN KAZILARI
görülen bu zenginliği ve gelişmiş şehir
kültürünü oluşturan halkların kimler
olduğu, bu dönemlerde Anadolu’da
yazının henüz kullanılmaması sebebi
ile bilinmemektedir. Fakat bu dönemin
son çeyreğinde (yaklaşık olarak M.Ö.
2300) bölgeye Luviler olarak adlan-
dırılan ve Hititler gibi Hint-Avrupalı
olan kavmin geldiği bilinmektedir.
Beycesultan’da bu dönemde görülen
yangın ve yıkımın sebebi bu kavmin
bölgeye gelmesi olarak gösterilmiştir.
Hitit yazılı kaynakları ve Batı
Anadolu’da tespit edilen Luvi hiyerog-
lif yazısı ile yazılmış kaya anıtları, bu
kavme ait grupların Batı Anadolu’nun
büyük bir kısmına yayıldığını ve M.Ö. 2.
binyılda burada Assuwa, Mira, Kuwali-
ya, Seha Nehri Ülkesi, Wiluşa gibi yerel
beylikler kurduklarını göstermektedir.
Hitit kaynaklarında “Arzawa Ülkesi”ya
da “Arzawa Ülkeleri”olarak adlandırılan
Batı Anadolu topraklarında kurulmuş
bu beyliklerin lokalizasyonu ile ilgili
henüz kesin veriler elde edilememiş
olsa da, Beycesultan’ın söz konusu
bu beyliklerden Kuwaliya Ülkesi’nin
başkenti olduğu tahmin edilmektedir.
Beycesultan’nın M.Ö. 2. binyılın ilk
yarısına, Orta Tunç Çağ dönemine
tarihlenen tabakalarında (V-IV taba-
kalar) tespit edilen kamusal yapılar
buranın önemli bir şehir olduğunu
doğrulamaktadır. Bu kamusal yapılar
içinde en dikkati çeken, höyüğün
doğu konisi üzerinde geniş bir alanda
açığa çıkarılan ve“Yanık Saray”olarak
adlandırılan V. tabakadaki yapı komp-
leksidir. İlk dönem İngiliz kazıları sıra-
sında büyük bir kısmı açığa çıkarılmış
olan söz konusu saray yapısı, portikolu
büyük bir avlunun etrafında inşa
edilmiş mekânlardan ve koridorlardan
oluşmaktadır. İki katlı olduğu tahmin
edilen yapının kuzeyinde, güneyinde,
batısında ve doğusunda birer giriş tes-
pit edilmiş olup ana girişinin henüz ka-
zılmamış olan güneybatı kısmında ola-
bileceği tahmin edilmektedir. Yıkıntılar
arasında tespit edilen boya kalıntıları,
söz konusu yapının bazı mekânlarının,
çağdaşı Yakındoğu saraylarında oldu-
ğu gibi duvar resimleri ile süslendiğini
göstermektedir. Etrafı bir sur duvarı
ile çevrelenmiş, oldukça zengin ve iyi
planlanmış bir şehir görünümü veren
Beycesultan’ın bu dönemde birçok kez
Hititlerin saldırılarına maruz kaldığı ve
yıkıldığı tahmin edilmektedir. Defa-
larca tekrar inşa edilen yerleşimM.Ö.
kazı çalışmalarına başlamamızın temel
üç amacı bulunmaktadır. Amaçlarımız-
dan ilki, Beycesultan’ın içinde yer aldığı
Anadolu’nun önemli kültür bölge-
lerinden birisi olan Yukarı Menderes
Havzası’nın tarihini, kültürlerini ve bu
kültürlerin ekonomik ve siyasi geliş-
mişliklerini araştırmaktır. İlk dönem
İngiliz kazılarının kısa süreli olması, dar
alanlarda yapılması, çalışmalarda eski
kazı yöntemlerinin uygulanmış olması,
disiplinler arası çalışmaya önem
verilmemesi, araştırılan dönemlerde
toplumsal ve siyasal analizler yapma-
ya yarayacak verileri ortaya koyama-
mıştır. Beycesultan kazılarını tekrar
başlatmamızın bir diğer amacı böl-
gesel kronolojinin oluşturulmasıdır.
Gerek ilk dönem Beycesultan kazıları,
gerekse bölgede yapılmış diğer kazı
çalışmaları henüz Batı Anadolu kro-
noloji tartışmalarına kesin bir çözüm
getirmemiştir. Modern arkeolojinin
yöntemlerine ve disiplinler arası arke-
olojik araştırmalara ağırlık vererek yü-
rüttüğümüz yeni dönem Beycesultan
kazı çalışmaları, ilerleyen yıllarda söz
konusu bu tartışmalara önemli katkılar
sağlayacaktır. Yeni Dönem Beycesultan
kazı çalışmalarının bir diğer amacı
ise, bölgenin M.Ö. 2. binyıla ait siyasi
ve kültürel tarihinin araştırılmasıdır.
Bugüne kadar Batı Anadolu’da birkaç
kaya kabartması ve hiyeroglif yazıt dı-
şında henüz kazılarda ortaya çıkarılmış
yazılı bir belge bulunmamaktadır. İlk
Beycesultan kazılarında açığa çıkarılan
saray yapısı, yerleşimin büyüklüğü ve
konumu Beycesultan höyüğünün o
dönemde önemli bir merkez olabile-
ceğine işaret etmektedir. Bu sebeple
Beycesultan’da yürüttüğümüz kazı
1...,48-49,50-51,52-53,54-55,56-57,58-59,60-61,62-63,64-65,66-67 70-71,72-73,74-75,76-77,78-79,80-81,82-83,84-85,86-87,...88
Powered by FlippingBook