Egeden 19. Sayı - page 56-57

54
55
YAZ 2013
Ezginin; dinleyicinin duyguların-
da ne gibi değişikliklere yol açtığı,
hatta kalp ritminin hızlanmasına,
gözlerinin yaşarmasına sebep oldu-
ğu herkesçe bilinir. Acaba bazı ses
örgüleri bu tür tepkilerin oluşmasını
sağlayan öz-niteliklere mi sahiptir?
Yoksa, bu etkileme gücü insanoğlu-
nun onlara atfettiği çeşitli kültürel
anlamlara mı bağlıdır?
Bu sorular, Ege ve Aegean
Üniversiteleri’nden Türk ve Yunan
akademisyenlerin bir araya geldiği
“Aegean Routes” başlıklı konferansta
Yrd. Doç. Dr. Bahadır Tutu ile birlikte
gerçekleştirdiğimiz ve Osmanlı’daki
Rum bestecilerin eserlerinin örnek-
lendiği sunum sonrasındaki sohbet-
lerimizde tekrar tekrar soruldu. Ae-
gean Üniversitesi’nden eğitimcilerin
ve öğrencilerin daha önce isimlerini
bile duymadığı, sözlerinin ise tek bir
kelimesini anlamadan dinlediği eser-
lerden sonra oturuma ara vermek
isteyecek kadar hüzünlenmesinin
sebebi ne idi? Ses örgülerinin anlam-
landırılma sürecinde yaşam dene-
yimi ve kültürel hafızanın belirleyici
rol oynadığı düşünüldüğünde Türk
ve Yunan toplumlarının tarih ve kül-
türde kesişen yollarının bu durumun
ortaya çıkmasındaki payı akla gelir.
Türk ve Yunan toplumlarının
sözünü ettiğimiz ortaklıklarının gö-
rünürlük kazandığı kültürel bir alan
olarak; Osmanlı dönemi müziğini,
İmparatorluk sınırları içerisinde
yaşayan farklı etnik kesim ve inanç
çevrelerini birleştiren bir çekimmer-
kezi olarak nitelemek mümkündür.
Özellikle, İstanbul’un başkent olması
ile birlikte 16. yüzyıldan sonra geniş
bir çatı oluşturan bu müzik geleneği-
nin içerisinde gayrimüslim cemaat-
lere mensup müzisyenlerin önemli
Müzikle bir kez daha paylaşmak
Hande DEVRİM KÜÇÜKEBE
Ege Üniversitesi
Türk Halk Bilimi
Doktora Öğrencisi
MAKALE
bir yeri bulunur. Kilise hanendesi
ve bestecisi olan Zaharya, sinagog
hanendesi olan Fresko Romano
(Tanburî İsak) gibi müzisyenler, bir
yandan kendi cemaatlerinin müzik
çevrelerinde görev alırlarken diğer
yandan hânendelik, sâzendelik ve
bestekârlıktaki ustalıklarını “Osmanlı
şehir müziği”nde sergiler ve Osmanlı
müzik tarihinde önemli izler bırakır-
lar.
Irk, din ve dil ayrımı yapılma-
dan sadece liyakate değer verilen
Osmanlı müzik geleneğinin içerisin-
de kimi müzisyenler dönemlerinin
en önemli din ve devlet adamlarına
hocalık yapmıştır. Nikoğos Ağa’nın,
Yenikapı Mevlevihanesi Şeyhi
Celâleddin Dede Efendi’nin; Tanburî
İsak’ın ise III Selim’in tanbur hocası
olduğu bilinmektedir.
Gayrimüslimmüzisyenler aynı
zamanda müzik bilimine de önemli
hizmetlerde bulunmuşlardır. Onların
yaptığı çalışmalar sayesinde Osmanlı
müzik teorisi ve repertuvarı günü-
müze taşınabilmiştir. Prof. Dr. Hakan
Cevher’in çevirisini yaptığı, Leh
asıllı Ali Ufkî’nin (Albert Bobowski)
Mecmua-i Sâz ü Söz adlı nota ve güf-
te mecmuasında müzik dağarını 17.
yüzyılda notaya geçirdiği görülmek-
tedir. Boğdanlı Prens Kantemiroğlu
(Dimitrie Cantemir) ise, makamlar,
perdeler, usûller hakkında teorik
bilgiler verdiği kendi adıyla anılan
edvârında yüzlerce bestenin notasını
verir. Yalçın Tura’nın çevirisini yapa-
rak incelediği II. Ahmet’e sunulan bu
çalışmanın önemi, Kantemiroğlu’nun
kendi buluşu olan müzik yazısıyla
bu besteleri kaydederek günümü-
ze ulaşmalarını sağlamasıdır. Yine,
Ermeni asıllı Hamparsum Limon-
cuyan, III. Selim’in emriyle geliştir-
diği ve uluslararası nota sisteminin
Türkiye’de yaygınlaşmasına kadar
geçerliliğini koruyan özgün müzik
yazısı ile dönemine ait pek çok eseri
kayda geçirmiştir.
Gayrimüslimmüzisyenlerin, bir
diğer özelliği de müzikli eğlence
mekanlarında etkin bir faaliyet gös-
termiş olmalarıdır. Daha çok saray
ve tekkelerde görev alan Müslüman
müzisyenlerin eğlence müziğindeki
boşluğu daha ziyade gayrimüslim
müzisyenlerce doldurulmuştur.
Gayrimüslim
besteciler Osmanlı
müzik geleneğine
bağlı kalarak bu
müziğin hemen her
türünde çok sayıda
eser bestelemiş-
lerdir. Özellikle 19.
yüzyıl ve 20. yüzyıl
başında yaşamış
olan Rum besteci-
lerin saz eserleri ve
şarkıları günümüzde
hâlâ daha müzik
çevremizde beğeni
ile ve sıklıkla icra
edilmektedir.
Üniversitemiz
Rektör Yardımcıları
Prof. Dr. Attila Silkü
ve Prof. Dr. Semih
Ötleş eşliğinde
Edebiyat, Mühendis-
lik, İletişim, Su Ürünleri fakül-
teleri ve Devlet Türk Musikisi
Konservatuvarı’ndan akade-
misyenlerle çeşitli kademe-
lerden yöneticilerin katıldığı,
Yunanistan’ın Midilli Adası’nda
2-3 Nisan tarihlerinde gerçek-
leşen “Aegean Routes” konfe-
ransında “Osmanlı Müziğinde
Gayrimüslim Bestecilerin
Yeri” konulu sunum sırasın-
da Rum besteciler Lavtacı
Andon (Andon Kiryazis), Aleko
Bacanos, Usta Yani ve Kemen-
çeci Nikolaki’nin eserlerinden
dördü seçilerek örneklendi.
Açıkçası, gerçekleştirdi-
ğimiz sunumu hazırlarken
icranın ve icra edilen eserle-
rin dinleyicinin ilgisini çekip
çekmeyeceği konusunda
merak içindeydik. Benzer bir
merak sunumumuz dahilinde
kısa bir dinleti yer alacağını
duyan Yunan dostlarımızda da
uyanmış olacak ki, toplantının
son oturumuna beraberlerinde
mümkün olduğunca çok sayıda
öğrenci getirme hassasiyetini
gösterdiler. İcranın ve icra edilen
eserlerin katılımcılarda uyan-
dırdığı derin etki, Türk ve Yunan
toplumlarının beğenilerindeki or-
taklığı bir kez daha gözler önüne
sermektedir.
1...,36-37,38-39,40-41,42-43,44-45,46-47,48-49,50-51,52-53,54-55 58-59,60-61,62-63,64-65,66-67,68-69,70-71,72-73,74-75,76-77,...84
Powered by FlippingBook