Egeden 19. Sayı - page 36-37

34
35
YAZ 2013
kurban kesmek, kabir başlarında,
yatır ve türbelerde mum yakmak,
kabirlerin üstünü örtüp kubbe ve
bina yapmak, hizmetçiler koymak,
ölüm sonrasında ziyafet vermek, ka-
bir başında dua ettiği velinin, Allah
ile kendi arasında şefaatçi olduğuna
inanmak, peygamberlerin ve salih
kimselerin kabirlerini ziyaret için se-
fere çıkmak gibi uygulamalardır. Yine
Birgivî’ye göre bir kısımmutasavvıfın
şeriata zıt birtakım davranışlarda
bulunmaları da yanlıştır.
Onun ününü arttıran bir diğer
özelliği ise, dönemin Osmanlı ule-
masını da içerecek şekilde, uygunsuz
olduğunu düşündüğü şeylere karşı
eleştirel tutumudur. Bu tutum, onun
ahlakçı kişiliğinin de bir göstergesidir.
İmam Birgivî, dinsel konularda bidat-
lerle ilgili düşüncelerini genel olarak
toplumsal meselelere ilişkin olarak da
geliştirmiştir. Özellikle devlet görev-
lerinin rüşvetle dağıtılması ve çeşitli
yolsuzluklarla ilgili olarak İstanbul’a
kadar gitmiş ve dönemin Sadrazamı-
na telkinde dahi bulunmuştur.
İmam Birgivi’nin ahlakçı ve halk
inanışlarıyla ilgili katı tutumu, onun
dinsel çevrelerde halen önemli bir
yer işgal etmesini açıklar. Onun halk
inanışlarına karşı olumsuz tutu-
munun temelinde kişiler ya da bu
kişilerin hatıratı ile ilgili nesnelere
kutsiyet atfetmenin karşılığı olan
velayet inancı kavramına muhalefeti
yer alır. Tanrı tarafından seçilmiş özel
kişilerin Tanrıdan kaynaklanan kut-
siyete aracılık ettikleri biçiminde ele
alınabilecek olan velayet/velilik inan-
cı aslında tasavvufi ve kapalı tarikat
çevrelerinde geçerli olan bir kavram-
dır. Velilik inancı bu seçkin niteliğine
rağmen (birçok İslam kültüründe)
tasavvufun halk katındaki yaygın
biçimlerinde de çok önemli bir yer
işgal eder. Bunun temel nedeni de
kutsal kişi ve onunla ilişkili kutsallık
atfedilen maddi süreçlere dayalı eski
inanç biçimlerine açık kapı bırakması
ya da daha doğru bir ifadeyle farklı
inanç biçimlerini İslami görünüme
dâhil etmesidir.
Bu bağlamda Anadolu ve
Balkanlarda, yaşayan dinin temel
niteliklerinden birinin halk tasavvufu
olarak da adlandırılabilecek olan
velayet inancı olduğunu ifade etmek
mümkündür. Tasavvufun İslami nite-
liğini yadsımak mümkün olmamakla
birlikte halkın çeşitli popüler inançla-
rıyla ilişkili olan tasavvufi inançlarda
İslam öncesi ve İslam dışı dinsel inanç
unsurlarının bulunduğu ve tasavvu-
fun bu niteliğinin geniş kitlelerin İs-
lamlaşmasında da etkisi olduğu iddia
edilebilir. Özellikle yatır, türbe ziyareti
geleneğinde kendini gösteren bu
dinsel nitelik, dinin hukuksal-biçimsel
görünümünden farklı olarak yaşa-
mın maddi yönleriyle ilgili (bereket
olarak da adlandırılabilecek sağlık,
zenginlik, sürü ve ekinlerin bolluğu,
hayırlı evlat veya eşe sahip olma vb.
gibi) maddi taleplerle ilişkilendirilir.
Tabii ki dinsel inancın bütün görü-
nümleri bu tür istek ve taleplerle
ilişkilendirilebilir ancak burada ele
alınan niteliklerin ayırt edici yanı,
bu taleplerin tarihsel olan ya da
olmayan kişilikler (veliler) ve onların
mezar ya da makamları (türbe, yatır
vb. alanlar) etrafında maddileştiril-
meleridir. Bu velilerle birleştirilen
mekânlarda genellikle maddi taleple-
ri için belirli günlerde toplanan halk,
Tanrısal esenliği, bereketi kazanmak
için çeşitli etkinliklerde bulunur. Bu
etkinlikler genellikle sunu verme ya
da adak adama biçiminde görülür.
Bu yaklaşımın temelinde kutsallığı
tıpkı radyasyon gibi bulaşıcı maddi
bir nitelik olarak ele alma eğilimi
yatmaktadır. Antropolojik literatür-
de (dilimizdeki bereket sözcüğü ile
aynı kökten) baraka kavramı ile ifade
edilen bu nitelik, kutsallığı maddi
dolayımlar aracılığı ile hayata dâhil
etme gibi bir mahiyet arz etmekte-
dir. Bu anlamda kutsal olanın maddi
görünümü olarak barakaya aracılık
eden nesne, mekân veya kişiler de
kutsallık kazanmaktadır. Anadolu’da
velilik inancının arka planında da
bu inanç niteliği yatmaktadır. Ancak
Anadolu’da varolan velilik anlayışı,
yaşayan velilerden ziyade mitolojik
ya da tarihsel kişilikler ve onların
yaşamları ve kerametleri etrafında
şekillenir ve sistematik bir nitelik ta-
şımaz. Bu kapsamda orman, akarsu,
ulu ağaç, taş, tarihsel bir kişiye ait
olan mezar, türbe, yaşamış olduğuna
inanılan kişilere atfedilen makamlar
ve vb. dikkat çeken coğrafi bölge ve
mekânlar, ilişkilendirildikleri kişilikten
kaynaklanan kutsallığın esenlik veren
gücüne (baraka, bereket) ev sahipliği
yaptıkları için kutsal addedilir.
Anadolu’da hâkim olan halk
tasavvufunun bu nitelikleri, ancak
Türklerin İslamlaşma ve Anadolu’da-
ki İslamlaşma süreçlerine paralel
olarak anlaşılabilir.
Türklerin İslamlaşması, Anadolu’da
İslamlaşma ve Veli Kültü
Tasavvuf, Türklerin İslamlaşa-
bilmelerini mümkün kılan temel
aracılardan biridir. Tasavvufun bazı
nitelikleri Orta Asya’da göçebe ya-
şam biçimi sürdüren Türklerin mistik
naturalist dinsel nitelikleri ile örtüşür.
Bu karşılıklılık durumu, tasavvufun
bir katalizör işlevi görerek İslam’ın bu
bölgelerde yayılmasını kolaylaştır-
mıştır. Türklerin İslamlaşabilmelerini
kolaylaştıran temel unsur ise bozkır
halklarının dinsel durumuna, onların
karizmatik ve maddi süreçleri mer-
kez alan dinselliklerine olduğu kadar
tasavvufun panteist düşüncelerine
de aşina olan gezgin dervişlerdir.
Hakim Ata, Arslan Bab, Ahmet Yesevi
gibi İslam’ın Sünni yorumundan
ziyade heterodoks sufilikle ilişki-
lendirilebilecek bu kişilikler, kutsala
aracılık yapan kam-ozanların yerini
alan derviş-ozanlardır.
Asya’dan Anadolu’ya akan kitle-
lerin Anadolu’da karşılaştığı hâkim
halk kültürü popüler kültür ürünle-
rinde karakterize edildiği gibi saf, ka-
tıksız bir Hıristiyanlık niteliği taşıma-
maktaydı. Genel olarak Anadolu’da
renkli ve şeklen Hıristiyan bir dinsel
kültür söz konusuydu. Söz konusu
bu dinsel-kültürel ortam, gelenek-
lerin ve toplumların binlerce yıl
süren etkileşim ve kaynaşmalarının
doğrudan sonucudur. Aziz tapımı da
bu bağlamın bir diğer sonucudur.
Zira Azizlik kült ve uygulamalarında
Hıristiyanlık öncesi bazı önemli kült
merkezlerinin Hıristiyanlaştırması
yoluna başvurulduğu bilinmektedir.
Türklerin içinde bulunduğu dinsel
durumla Anadolu’da karşılaştık-
ları durum arasında bir benzerlik
bulunduğu düşünülebilir. Bu durum,
Anadolu’da heterodoks İslam ile yerli
halk kültürü arasında, görece kısa
sürede, kültürel etkileşim, nüfus karı-
şımı ve ihtidalar yoluyla bir simbiosis
oluşmasını mümkün kılmıştır.
Bu yeni dinsel manzara, mitolojik
kişiliklerin, mekânların, nesnelerin
ve bunlarla ilgili ritüellerin hâkim
olduğu renkli bir halk dini gelene-
Onu ziyarete gelen İzmir, Aydın ve diğer çevre
illerden ve daha az sıklıkta olmakla beraber daha
uzak illerden insanlar Birgi Dede’nin kerametlerin-
den bahsetmektedirler. İnsanlar, kandiller gibi bazı
önemli gün ve gecelerde onu ziyarete gitmektedir-
ler. Özellikle kadir gecesinde Birgivî’nin mezarı ve
çevresi bir tür festival alanına dönüşmektedir.
1...,16-17,18-19,20-21,22-23,24-25,26-27,28-29,30-31,32-33,34-35 38-39,40-41,42-43,44-45,46-47,48-49,50-51,52-53,54-55,56-57,...84
Powered by FlippingBook