Egeden 19. Sayı - page 38-39

36
37
YAZ 2013
ğinin oluşmasına neden olmuştur.
Azizlerin mitolojik hikâyeleri ile
Hacı Bektaş Veli, Baba İlyas, Baba
İshak, Seyit Hüseyin Gazi, Sarı Saltık,
Kızıl Deli Sultan, Geyikli Baba gibi
derviş-velilerin menakıbnameleri
özdeşleşmiştir. Hatta bu durum, 19.
yüzyıl sonuna kadar, farklı dinlerden
insanların ortak mekânlarda bir
arada, çeşitli ritüelleri uygulamala-
rına dahi zemin oluşturmuştur. Bu
özdeşlik, Balkanlardaki heterodoks
Hıristiyan unsurların İslamlaşmasını
da kolaylaştırmıştır.
Velâyet kavramı, esenliğin, bere-
ketin aracısı olarak kişi ve nesnelerin
kutsanmasını ihtiva eder. Bunlara
ek olarak Türk folklorunda doğal
yeryüzü şekillerini, bazı nesneleri vb.
başka öğeleri de veli kültü kapsa-
mında ele almak mümkündür. Tüm
bu öğeleri bir arada ele almayı müm-
kün kılan neredeyse tüm dolayım-
layıcı etkinliklere açıktan veya gizil
olarak model olan Hızır yahut Hızır
kültüdür. Bu unsurlarla birleştirilen
anonim ve tarihsel olmaktan çok mi-
tolojik veli tipolojisini zihinlerde canlı
tutan, bu konuma uygun malzeme
sağlayan Hızır veya Hızır-İlyas temalı
inanç ve uygulamalardır. Bu nedenle
Türk halk İslamı’nın veli prototipini
Hızır’ın temsil ettiğini söylemek
yanıltıcı olmayacaktır.
Türk halk imgelemi, yukarıda
sayılan tarihsel kişilikleri mitolojik
aracı unsurlar haline yani velilere
dönüştürmüş ve onların hatıratı et-
rafında kutsal olanla, Tanrı ile maddi
düzlemde kurulan ilişkiye dayalı bir
evliya kültü geliştirmiştir. Bu velilerle
birleştirilen mekânlarda genellikle
maddi talepleri için belirli günlerde
toplanan halk Tanrısal esenliği (bara-
ka). kazanmak için çeşitli etkinlikler-
de bulunur. Bu etkinlikler genellikle
sunu verme ya da adama biçiminde
görülür. Bu sunular bazen dua ve
niyazda bulunmak, mum yakmak,
su dökmek, makara açmak, yazı
yazmak, talep edilen şeyin bir mo-
delini yapmak vb. başka biçimlerde
de gözlemlenebilir. Bu uygulamaları
kutsallık ile insan arasındaki bir dola-
yım olarak ele almayı mümkün kılan
bir diğer nokta da, bu uygulamaların
halk muhayyilesinde kutsallaştır-
manın bir biçimini oluşturmasıdır.
Velilerle ilişkilendirilen mekânlar ve
eşyalar, kutsal olanla dünyevi olan
arasındaki dolayımmekânları olarak
görüldükleri için bu etkinlikler sosyal
antropolojik bağlamda kurbansal
etkinlikler olarak değerlendirilebi-
lirler. Bu ritüellere halk kültüründe
velilerin kerametleri ile ilgili çeşitli
anlatılar eşlik eder. Dede, evliya yatır
vb. kutsallık arz eden figürlerin say-
gıyla karışık bir korkuya konu olması
da bu figürlerin kutsalın yabancı,
tekinsiz niteliğine atıf yaptığını gös-
termektedir.
Türk halk inançlarında geçmişte
daha belirgin olmakla birlikte, gü-
nümüzde de velilerin kerametleriyle
ilgili olarak aktarılan türlü anlatılar,
neredeyse popüler bir mahiyette
varlığını halen korumaktadır. Bir ya-
tırın yerinden kaldırılması esnasında
yaşanan aksilikler, eskiden yatır olan
bir mevkiye yapılan evde yaşayanları
huzursuz eden olağanüstü olaylar,
herhangi bir veliye, türbe ya da
yatıra saygısızlık yapanların cezalan-
dırılmaları vb. biçimlerde anlatılan
olaylar halk arasında keramet sahibi,
olağanüstü kişiliklere dair bir kabu-
lün, inancın varlığını gösterir.
Keramet olarak adlandırılan ve
velilerle birleştirilen olağanüstü
meziyetlerin bazı zamanlarda halk
muhayyilesi açısından önemli güncel
olaylarla da de birleştirildiği görülür.
Örneğin aynı kalıbın farklı versi-
yonları olarak, Çanakkale, Kurtuluş
Savaşları’na dair anlatılara sonradan
Kore Savaşı ve Kıbrıs Çıkartması ile il-
gili hikâye ve anlatılar da eklenmiştir.
Bu anlatılar özellikle yardımcı kutsal
bir kişilik olarak, Hızır’ı hatırlatan,
yaşlı, ak sakallı, yeşil sarıklı kişi ya da
kişilerin (evliya) savaş esnasında düş-
mana karşı Türk askerlerine yardım
ettiğine dair şahitlikleri ihtiva eder.
Velilerin kerametleri ile ilgili inanış-
lar, Anadolu halk kültüründe çok
yaygın ve çeşitlidir. Örneğin Boratav,
halk katında evliyalarla ilgili olarak
inanılan kerametlerin otuz beş farklı
biçimini tespit etmiştir.
Tüm bu folklorik nitelikle-
rin temelinde ise mitleştirme ve
kutsallaştırma ile sıradan, dünyevi
olanı kutsal kozmolojiye dâhil etme
eğilimi yatmaktadır. Kitleler, tarihsel
kişilikleri ve olayları bağlamlarından
soyutlayarak mitolojikleştirmekte,
böylece bu kişi ve olaylar anonim-
leşmekte ve halk imgelemine dâhil
edilmiş olmaktadır. Çünkü ancak bu
sayede, halkın bu kişileri Tanrı’nın
görünümleri olarak kabullenmesi
mümkün hale gelmektedir. Tarih-
sel kişiliği konusunda hiçbir kuşku
bulunmayan ve Türk türbe ziyareti
kültürüne ve birçok başka halk inanç
ve uygulamasına hurafe, bid’at
oldukları nedeniyle karşı olduğu
yayınları ile günümüzde dahi aşikâr
olan Osmanlı aydını İmam Birgivî de
bu durumdan nasibini almıştır. Bir
sonraki bölümde onun özel duru-
mu, alandan elde edilen materyalle
birlikte ele alınmaya çalışılacaktır.
Tarihin İronisi: Fotoğraflarla İmam
Birgivî’den Birgi Dedeye
Birgili din âlimi Mehmed bin Pir
Ali yani İmam Birgivî’nin yukarıda
anılan düşünceleri ve eylemleri, din
sosyolojisindeki resmi din kavra-
mı ile örtüşmektedir. O, dini inanç
ve uygulamaların halk boyutunu
göz ardı eder ve onları dinin temel
kaynakları olan Kur’an ve Sünnet’e
dayandırır. Onun özellikle karşı çık-
tığı bir takım ritüeller de genellikle
halk dini kavramı içinde ele alınan
uygulama ve inançlardır.
Ancak tüm bu tarihsel nitelikleri-
ne ve katı tutumuna rağmen o, halk
imgeleminde, dini bir kişilik olması-
nın da katkısı ile bir veli konumuna
getirilmiştir. Ölümünün ardından
mezarının üzerine türbe yapılma-
masını vasiyet etmesi halk inançları
açısından kutsallaştırılmasının önüne
geçememiştir. Halk imgeleminde Bir-
gi Dede olarak da anılmaya başlanan
Birgivi, bütün halk inançlarına karşı
tutumuna rağmen ironik olarak bir
veliye – dedeye dönüştürülmüş ol-
maktadır. Bu kapsamda günümüzde
özellikle hafta sonları çevre illerden
ve kasabalardan insanlar, dini bir
anlam atfettikleri makama tur oto-
büsleriyle veya kendi imkânlarıyla
ziyarete gelmekte, mezarlığın yan
tarafındaki mesire alanında piknik
yapmaktadırlar. Ziyaretçiler, mezarı-
nın etrafında evlat sahibi olmak, ruh-
sal ve maddi sıkıntılardan kurtulmak
ve şifa bulmak vb. amaçlarla dua ve
niyazda bulunmakta, bereketinden
yararlanmak üzere öğrencilerinin
mezarları (zira kendi mezarı önlem
olarak demir bir çitle çevrilidir)
etrafında dua etmektedirler, dilek ve
taleplerini mezar taşlarına yazmakta,
mezarların üzerlerine eğilerek içeri-
den geldiğini ileri sürdükleri sesleri
duymaya çalışmaktadırlar. Bunun
yanında mezarının bulunduğu me-
zarlık, Birgi Belediyesi tarafından tur-
nike ile giriş yapılan ve gelir sağlayan
turistik bir mekân haline getirilmiştir.
Mezarlığın girişinde çeşitli esnaf,
ürünlerini satmakta, mezarlığın
içinde çevre bakımını yürüten bir
aile tarafından işletilen dini obje ve
kitapların satıldığı bir dükkân ve
kurban kesim yeri bulunmaktadır.
Onu ziyarete gelen İzmir, Aydın
ve diğer çevre illerden ve daha az
sıklıkta olmakla beraber daha uzak
illerden insanlar Birgi
Dede’nin kerametlerin-
den bahsetmektedirler.
Onun kerametleri
hakkında görüşlerine
başvurulan kişiler,
özellikle rüyalar aracılı-
ğı ile insanları kendine
ziyarete çağırdığı,
öldükten sonra
Birgi’ye gömülmesini
sağladığı, öğrencile-
rine ve şehit olacak
kişilere göründüğü
ve onları bilgilendir-
diğine inandıklarını
aktarmaktadırlar.
İnsanlar, kandiller
gibi bazı önemli gün
ve gecelerde onu
ziyarete gitmekte-
dirler. Özellikle kadir
gecesinde Birgivî’nin me-
zarı ve çevresi bir tür festival alanına
dönüşmektedir.
Ege Bölgesi’nin kıyıdan uzak bir
kesiminde yer alan Birgi, tarihteki
önemiyle doğru orantılı olarak halk
arasında dini bir merkez telakki
edilmektedir. Bu dinen önem taşıyan
küçük yerleşim biriminin adıyla
birlikte anılan ve turistik bir yer
olmasını sağlayan da bu dini öne-
minin bir parçasını oluşturan İmam
Birgivî’dir. Bu bağlamda tarihsel bir
kişilik olan Takiyyüddin Mehmed bin
Pir Ali ile İmam Birgivî arasında bir
ayrım yapmak gerekmektedir. Zira
tarihsel bir kişilik olarak Takıyyüddin
Mehmed’in yaşam öyküsü ve fikirleri
ile onu günümüzde meşhur eden
mevcut durum arasında çok keskin
bir karşıtlık bulunmaktadır. İmam
Birgivî, tarihsel kişilik olan Takıyyüd-
din Mehmed’den bağımsızlaşmış
ve mitolojik bir kişi gibi algılanmaya
başlamıştır. Bu haliye İmam Birgivî bir
veliye dönüşmekte ve din-
sel eğitim almamış kitleler
için kutsal bir makam hali-
ne gelmiştir. Onun mezarı
etrafında oluşan inanç ve
etkinliklere katılanlar için
ziyaret ettikleri kişinin kim
olduğu, ne zaman yaşadı-
ğı, öldüğü ya da görüşleri
herhangi bir önem arz
etmemektedir. Onlar için
asıl önemli olan böylesi bir
kutsal mekânın feyz ve bere-
ketinden yararlanabilmektir.
Kavramsal düzeyde de bu
mekân, halkın kutsal anlayışı-
na uygun bir dolayımmekânı haline
gelmiştir. Sonuçta, fani bir insan olan,
1523 Balıkesir doğumlu, 1573’te de
Birgi’de vefat eden ve defnedilen fani
Taküyyiddin Mehmed b. Pir Ali, halk
imgeleminde yazdığı kitaplar ve katı
dini görüşleri ile değil “Birgi Dede”
olarak mitolojik bir kahraman şeklin-
de önemli bir yer işgal etmektedir.
Mezarının etrafında evlat sahibi
olmak, ruhsal ve maddi sıkıntılar-
dan kurtulmak ve şifa bulmak vb.
amaçlarla dua ve niyazda bulunana
ziyaretçiler, dilek ve taleplerini mezar
taşlarına yazıyor.
1...,18-19,20-21,22-23,24-25,26-27,28-29,30-31,32-33,34-35,36-37 40-41,42-43,44-45,46-47,48-49,50-51,52-53,54-55,56-57,58-59,...84
Powered by FlippingBook