Egeden 19. Sayı - page 22-23

20
21
YAZ 2013
anlayışı vardı. O dönemmecliste
koruma amaçlı imar planı yapıldı. O
dönemin bürokratları bizim koruma
anlayışımıza karşı çıktılar önce.
O dönem inşaata, tesise dayalı
kalkınma dönemi idi, koruma pek
cazip değildi.
Evet, dediler ki “Siz kendi aya-
ğınıza kurşun sıkıyorsunuz, buna
dikkat”. Birgi’nin gerçekten önemli,
korunması gereken kültürel varlıkları
olduğu için biz meclisten kararımızı
aldık. 1990 yılında koruma amaçlı
imar planı yapımına başlandı. Ancak,
bakanlıkta sürecin yavaş seyretmesi,
bürokrasinin engelleri bize 6 yıl gibi
uzun bir zaman kaybettirdi. Planımız
ancak 1996 yılında onaylandı. Bu altı
yıl süresince vatandaş adetâ eziyet
çekti. Evinde herhangi bir çalışma
yapamadı, kiremitini dahi aktara-
madı.
Koruma amaçlı imar planı çileye
dönüşmüş. Böyle olunca vatanda-
şın benimsemesi zorlaşır.
Evet. Bu defa vatandaşlardan
tepkiler almaya başladık. “Biz artık
burada sit falan istemiyoruz” diyerek
bizi de adetâ dışladılar. Plan 1996
yılında onaylandı ancak 1999 yerel
seçimlerinde yaşanan sürecin de
etkisiyle biz seçimi kaybettik. Sit
kararını kaldırmak için örgütlenme
çalışmaları sonuç vermedi. Daha
sonra koruma amaçlı imar planının
uygulanma çalışmaları yine bizim
dönemimize denk geldi. Anladık ki
insanları önce bilinçlendirmek gerek.
Biz de her üç ayda bir kahve toplan-
tıları yaptık. Kültür varlıklarının nasıl
korunması gerektiğini, onlardan
nasıl yararlanabileceğimizi vatan-
daşlarımıza anlattık. 1996 yılından
2004’e kadar Birgi’de bir çivi dahi
çakılmadı. Vatandaşlarımız Birgi sit
alanı ilan edildiği için evlerini tamir
edemeyecek yıkılıp gitmesine engel
olamayacaklarını zannetti. 1999-
2000’de Çevre ve Kültür Değerlerini
Koruma ve Tanıtma (ÇEKÜL) Vakfı ile
Türkiye’de yeni bir bilinç oluşmaya
başladı. ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof.
Dr. Metin Sözen’in desteğini alarak
2000 yılında kurulan Tarihi Kentler
Birliği’nin içinde yer aldık. Oradan
edindiğimiz bilinç de bizim önü-
müzü açtı. Zannediyorum 2005’te
uygulamaya konan bir düzenleme
ile kültür varlılarının restore edilerek
yaşatılması için emlak vergilerinden
yüzde onluk bir fon ayrıldı. Ancak
bu kaynak il bazında valiliklerin
kontrolünde. Sadece kültür varlıkları
için ve koruma amaçlı imar planı
olan bölgelerde kullanılıyor. Biz bu
kaynağı kullanarak pek çok hizmetin
yapılmasını sağladık. Düzenlediği-
miz 3 aylık bilinçlendirme toplantıla-
rı ile halkın da uyanmasını sağlamış
olduk. 1999-2004 yılları arasında
vatandaşımız bir merdiveninin bir
basamağını değiştirince ağır cezada
yargılandı ve 2 yıl ceza aldı. 2004’ten
sonra biz bu işi tersine çevirdik.
Çünkü koruma kurulları ile ilişkiye
girdik. Koruma amaçlı imar planını
ortaya koyduk, dedik ki; “Biz bu planı
uygulayacağız. Vatandaş olarak siz
bilemeyebilirsiniz, sizin sadece bize
müracaat etmeniz yeterli. Biz onun
takipçisi olacağız”. Koruma kurulla-
rıyla iyi çalışmalar ürettik. Yapılacak
bütün işleri Koruma Kurulunun
denetimine sunduk. Birgi’de planlı
bir harekete başladık. Önce proje-
lendirip o proje kurul onayı aldıktan
sonra uygulamaya geçtik. Bu da
bizim önümüzü açtı. Valilik kurul
onayından çıkan projelere destek
verdi. Önce yüzde 80 daha sonra
yüzde 95’e kadar katkı sağladı. Yani
bir milyon liralık projenin 950 bin li-
rasına katkı sağladı. Bu çok büyük bir
oran. 50 bin lirasını da belediyemizin
imkanları ile karşıladık. Vatandaşın
katkısını almadan 450’nin üzerinde
konutu dış cepheleri ile restore ettik.
Amacımız şuydu, dışı bizim içi sizin.
Yani dışını biz dokuyoruz, çatısı,
dış duvarları, ahşapları… Bunları
sağlıklı hâle getirince vatandaş da
kendi imkanları ile içini sağlıklı hâle
getirmeye başladı. Projelendirme-
de çok büyük destek verdik. Sonra
alternatifler çoğaldı. TOKİ’nin desteği
çıktı. Maddi destekleri. Bugün tescilli
bir yapı olması şartıyla maddi destek
115- 120 lira civarına çıktı bir kişi için.
Bunun dışında Kültür Bakanlığı’nın
yine bakanlık düzeyinde hibeleri
çıktı, yapımda 200 bin liraya kadar.
Bu süreçte toplam kaç konutta
değişim oldu? Ya da toplam konut-
ların ne kadarı elden geçmiş oldu?
450’sine dış cephe bazında biz
müdahale ettik. Bunun dışında tabii
ferdi olarak yapılanlar var. Uygula-
malar ise ancak yüzde 30 civarında
oldu. Ama projelendirmede yüzde
80’deyiz. Proje bazında birçoğu bitti.
Sadece tek yapı ölçeğinde tescilli
yapılar kaldı. Ama uygulamada
restorasyon oranımız yüzde 30-35’tir.
Birgi eskisine göre daha çok
ilgi çeken bir yer mi? Bu çalışmalar
sayesinde ilgi arttı mı?
Tabii, daha hareketli hâle geldi.
Son 10 yılda Birgi’deki insanların
biraz daha hareketlenmesi sağlandı.
Bizim amacımız burada pansiyon-
culuğun hayata geçmesi. Birgi’nin
ziyarete gelen vatandaşların bir
çay kahve içip ya da bir yemek yiyip
ayrıldığı bir yer olmaması gerektiğini
düşünüyoruz. Geceyi burada geçire-
bilmeli, sabahın ilk saatlerini burada
görebilmelisiniz. Çünkü Birgi’deki
oksijen oranı civar yerlere göre
oldukça fazladır. Bunun en büyük
nedenlerinden bir tanesi yarım yayla
dediğimiz bir sistemde bulunmamız.
Birgi, tarihi yönünün yanında
coğrafi olarak da önemli bir bölge.
Aynen öyle. Bozdağlara sırtı-
nı yaslamış. Örneğin Ödemiş ile
aramızda 9 kilometrelik mesafe
olmasına rağmen, yazın burası 5
derece serin, kışın da 5 derece ılık
olur. Birgi’ye gelirken gördüğünüz
bir tepe var. O burun buradaki hava
sirkülasyonunu biraz frenliyor. Do-
layısıyla burası kışın sert rüzgarları
daha az alıyor. Yazınsa Bozdağ’dan
gelen serin hava Birgi’yi yalayarak
geçiyor. Önce biz serinliyoruz daha
sonra Ödemiş serinliyor. Buradaki
ekolojik hava insanı rahatlatan bir
hava. Bu da Birgi’deki yaşam kalitesi-
ni arttırıyor.
Turizm konusunda nasıl girişim-
lerde bulundunuz?
İki pansiyon yaptık. Birini beledi-
ye olarak biz yaptık, Dervişağa pan-
siyonu. Biri için de bir vatandaşımızı
ikna ettik, Çınaraltı Pansiyonu. Şu
an iki tane daha inşa ediliyor. Bunlar
Birgi’yi biraz daha hareketlendirdi.
Birgi’de iki türlü turizm var. Birisi
inanç diğeri de kültür turizmi. İkisi
birbirini destekliyor, bu da hareket-
liliği artırıyor. Örneğin inanç turizmi
için gelen biri, gelmişken Çakırağa
Konağı’nı da göreyim, Ulu Cami’yi
ziyaret edeyim, restorasyon yapıl-
mış olan sokakları gezeyim, bir gün
konaklayayım diyor.
Birgi’nin inanç turizmi açısın-
dan en önemli uğrak yeri İmam
Birgivi. Oraya ziyaretler ne zaman
yoğunlaşıyor?
İmam Birgivi’ye on iki ay boyun-
ca ziyaret var ama bahar aylarında
ağırlık kazanıyor. Mayıs’ta başlar
Temmuz’a kadar devam eder,
Ağustos’ta biraz durulur; hasattan
sonra vatandaşlarımız hasat gelirini
elde ettikten sonra adak kesmeye
gelirler. Bir günde 50-60 adağın
kesildiği oluyor.
Ağırlıkla nerelerden geliyorlar
İmam Birgivi’ye?
Türkiye’nin hemen hemen her
yerinden geliyorlar ama ekseriyetle
Afyon Bölgesi’ne kadar uzanıyor
ziyaretçilerimiz. Ege Bölgesi’nden,
kısmen Akdeniz’den, biraz da
Marmara’dan gelenler oluyor. Kadir
gecelerinde burada sabaha kadar
ibadet sürer. O gün Eskişehir’den
bile otobüslerle gelenler olur. Tüm
Birgi’deki her ev ayrı
bir kültür varlığı,
taş ve ahşap işleme,
özel bir mimarisi var.
Dar, kendine özgü
sokakları var. Burada
bir yaşam var, bu
sürüp giden yaşamın
gerisinde bir kültürel
kimlik var.
1...,2-3,4-5,6-7,8-9,10-11,12-13,14-15,16-17,18-19,20-21 24-25,26-27,28-29,30-31,32-33,34-35,36-37,38-39,40-41,42-43,...84
Powered by FlippingBook