Egeden 4. Sayı - page 42-43

KAMPÜSTE SÖYLEŞİ
40
41
BAHAR 2010
Yıllardır Arthur Miller, Melih Cev-
det Anday, Aziz Nesin, Shakespeare,
Çehov, Gorki, Brecht’le sahnede Müş-
fik Kenter. Kimi zaman sevimli uzay
yaratığı Alf karakteriyle, kimi zaman
Orhan Veli’yle çıktı karşımıza. Sevmek
Zamanı filminde Halil, Murtaza filmin-
de Murtaza, Dişi Örümcek filminde
Gazeteci Metin, Üç Arkadaş’ta Fotoğ-
rafçı Artin oldu.
1947 yılında Ankara Devlet Tiyat-
rosu Çocuk Bölümü’ne girmesiyle
başladı sanat serüveni... 1950 yılın-
da girdiği Devlet Konservatuarı ile
devam etti. Muhsin Ertuğrul’un, Agâh
Hün’ün öğrencisi oldu... Oyuncu, yö-
netmen, hoca, başarılı seslendirmeci,
Türk Tiyatrosu’nun önemli ismi Müşfik
Kenter’in yorgun ve mahzun, ama bir
o kadar da tanıdık sesi daima çalındı
bir yerlerden kulağımıza.
Kimileri onu “Orhan Veli’nin ruhu
için seçtiği bedenin sahibi” diye
adlandırdı, kimileri Kemal Tahir’in
“Yorgun Savaşçısı”. Yağmurlu bir İzmir
sabahında karşılaştığımızda yine tanı-
dık, yine bildik sesiyle “İzmir yıkanmış,
İzmir ıslak” sözleriyle selâmladı bizleri.
Okul yıllarından, sahne anılarından,
ilk heyecanlarından bahsetti.
Kenter Tiyatrosu’nun kurucu-
su Türk Tiyatrosu’nun usta ismi
Müşfik Kenter hem Dünya Tiyatro-
lar Günü dolayısıyla hem de Ege
Üniversitesi’ndeki muhteşem şiir
dinletisinin ardından kâh Orhan Veli,
kâh Nazım Hikmet olarak cevapladı
sorularımızı. Kendisinden tiyatro
anılarını dinledik, hayata, tiyatroya
dair ip uçları yakalamaya çalıştık.
Hoca, oyuncu, yönetmen kısaca-
sı her yönüyle Müşfik Kenter Ege
Üniversitesi’nde...
Yıldız Kenter’le iki kardeş aynı anda
tiyatroya gönül vermişsiniz. Bunun
arkasında yıllar süren bir tiyatro
aşkı var. Bunu neye borçlusunuz?
Tiyatro serüveniniz nasıl başladı?
Önce Yıldız başladı aslında tiyatro-
ya. Aklımda bile yoktu. Agâh Ünlü o
zamanlar Devlet Tiyatrosu’nda çalışı-
yordu. Beni de çocuk tiyatrosuna aldı,
ağaç rolü oynuyordum. Sonra bir gün
abim ‘sen de girsene konservatuara’
dedi. ‘Olurdu, olmazdı’ derken girdim
sınava. Yıldız, benim için her zaman
bir hoca oldu. Kendimi kasmamak ve
rahat olmak adına hep yardımcı oldu.
Ama girdikten sonra çok sevdim oku-
lu, çok çalıştım gerçekten. Okul yatı-
lıydı bir de üstelik... Sonrasını sizler
de biliyorsunuz. Devlet Tiyatrosu’nda
çalıştım yıllarca. Sonra da kendi tiyat-
romuzu kurduk.
Babanız diplomatmış. Bu tiyatro
adına size zorluk mu getirdi yoksa
avantaj mı sağladı?
Tabiî avantaj sağladı. Çok hoş bir
adamdı babam gerçekten. Beni ilk
kez seyretmeye geldiğinde sadece
‘İyidi’ dedi, hiç unutmam.Babam
Robert Kolej mezunu, anadili gibi
Fransızca ve İngilizce biliyordu. Lozan
Konferansı’nda hem yazman, hem de
İsmet İnönü’nün özel kalemmüdü-
rüymüş. İngiltere’ye gidiyor, annem
Olga’ ya âşık oluyor. O zamanlar
diplomatların yabancılarla evlenmesi
yasak. Hariciyeciydi, tabiî sonra İngiliz
bir kadınla evlenince attılar onu ve
onun gibileri hariciyeden.Evlendikten
sonra annemmüslüman olmuş, adını
da Nadide olarak değiştirmiş. Ancak
babam görevinden ayrıldıktan sonra
diplomatlıktan çevirmenliğe düştü.
50’ye yakın tiyatro oyununda oyna-
dınız. Pek çok sinema filminde rol
aldınız. Unutamadığınız bir rol ya
da karakter var mı?
Hepsi derin izler bırakıp gittiler.
Ama okuldan mezun olup Devlet
Tiyatrosu’nda oynadığım roller çok
önemliydi tabiî hayatımda. İlk olma-
larından ötürü. Çok hoş günler ve
heyecanlardı.
En son Avrupa Yakası dizisinde
oynadınız. Tiyatro geleneğinden
gelmiş biri olarak televizyon dizileri-
ne hangi yönden bakıyorsunuz?
Dizilerde yer alan oyuncuların
maddî kaygılar güttüğü gerçek
mâlesef. Zaten de çok fazla sürmüyor
dizilerin miadı. Bir süre sonra bitive-
riyor hemen. Belki sadece sinema
filmlerini bu kategori dışında tutmak
mümkün.
Tiyatro izleyicisi olmak da emek
isteyen bir iş...
Ben durumu aslında çok da kötü
görmüyorum. Tiyatroyu seven haya-
tının bir parçası olduğunu düşünen
kitleler asla tiyatrodan uzak kalmıyor.
Hele ki iyi oyunları takip ediyor, izliyor-
lar. Ama yine de zor, çetin bir iş tiyatro
yapmak. Ama bir o kadar da keyifli.
Belki de bu yüzden uzak kaldınız si-
nemadan, tiyatro belki de bu yüzden
her zaman daha fazla ağır bastı...
Tabiî seyirciyle aynı havayı solumak,
alkış vb şeyler sinemanın bir oyuncuya
verebileceği şeyler değil. Tiyatroda
kocaman bir metni bir kerede, adeta o
anda yaşayıp, oynayıp bitiriyorsunuz.
Tiyatro oyuncu için de seyirci için de
farklı bir heyecan. Aynı anda birlikte
atan bir sürü yürek... Çok müthiş bir
duygu alışverişi. Öyle bir seyirci gelir ki
bazen başka türlü bir oyun oynamaya
başlarsınız bir anda. Ama sinemayla
tiyatroyu aynı kefeye koymak da yanlış
olur. Sinema çok farklı bir iş disiplini ve
tarz gerektiriyor. Seslendirme, çevirme
ve benzeri işler, film için en az 3 kez
uğraşmanıza neden oluyor. Bir kere ça-
lışma şartları hayli zor. Zaten tiyatroyu
bir tutku halinde yapıyorsanız sinema
ikinci bir alan olarak kalıyor maalesef.
Ben hayatım boyunca, tiyatro oyun-
ları, turneler ve gösterilerden zaman
kaldıysa sinemaya vakit ayırabildim an-
cak. Ama film çevirmenin de çok başka
bir güzelliği de var tabiî, yadsınamaz.
Sanatınızda yaklaşık 60 yılı geride
bıraktınız. Türk tiyatrosunun kat
ettiği yolu nasıl görüyorsunuz?
Bence Türk tiyatrosu çok iyi yerlere
geldi. Hala da gelişmesini sürdürü-
yor. Çok iyi oyuncularımız, yazarları-
mız var. Devlet Tiyatroları’yla, şehir
tiyatrolarıyla, özel tiyatrolarıyla canlı
dinamik bir tiyatro gerçekten. Herkes
kendince bir şeyler yapmaya, ayakta
durmaya çalışıyor. Tabiî ki bu da Türk
Tiyatrosu’nu olumlu yönde etkiliyor.
Bunu çok heyecan verici, sevindirici
buluyorum.
Bu mesleğe yeni başlayanlara ya da
başlayacak olanlara neler söyleye-
bilirsiniz?
Bu yolu seçmiş insanları çok zorlu
bir yaşam bekliyor. Her ne kadar çok
keyifli de olsa bir o kadar da zordur
tiyatroculuk. Maden işçilerinin tiyatro-
cularla aynı riskleri taşıdığını savunan
görüşler bile var.
Sizi bundan sonra televizyonda ya da
başka oyunlarda görebilecekmiyiz?
Televizyonda biraz zor gidiyor
bu işler. Ama tiyatroda başka işlerde
mutlaka görebilirsiniz. Hayatta var
olduğum sürece tiyatro da benimle
birlikte hep var olacak.
27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü...
Tiyatroyu böyle bir güne sığ-
dırmak doğru gelmiyor bana. Biz
tiyatrocular için her gün tiyatro günü.
Bizler tiyatroların varlığını her gün
kutluyoruz...
Ümit MUTLU
Duygu ÖZTÜRK
1...,22-23,24-25,26-27,28-29,30-31,32-33,34-35,36-37,38-39,40-41 44-45,46-47,48-49,50-51,52-53,54-55,56-57,58-59,60-61,62-63,...72
Powered by FlippingBook