Egeden 18. Sayı - page 48-49

47
GÜZ 2013
Türkiye’de... Teknolojinin ilerlemesi,
kapitalizmin kâr hırsı, emperyalizmin
baskıları, bütün bunlar edebiyatı kimi
yerde geri planlara itti, kimi yerde de
bir pazar metası haline getirdi. Türkiye
de bu süreçten etkilenmiştir.
1970’li yıllarda “Militan” dergisini
çıkarmışsınız. Ogünlerde derginin
tirajının 5 binleri bulduğu bir dönem
yaşanmış. Dergi okurluğu bugün sizce
ne durumda?
Dergisine bağlı tabii ama günü-
müzde de çok fazla dergi yayınlanıyor.
ÖrneğinYasak Meyve, Sözcükler,
Varlık Dergisi, küçük küçük‘fanzin’
adını verdikleri yayınlar ile internet
üzerinden yayınlanan dergiler var.
Ben o hareketliliğin yine de devam
ettiğini düşünüyorum.
Bir de İsmet Özel ile ortak bir çalış-
manız var. “Halkın Dostları” dergisi...
Hayat değişiyor dediniz ya, insanlar da
ve tabii ki şairler de değişiyor...
İsmet Özel yaşça benim küçüğüm-
dür, iki yaş kadar. Lisede kardeşimin
sınıf arkadaşıydı. Biz bu ortamda
görüştük, tanıştık. Lise yıllarında
kendinden iki yaş
küçük arkadaşı
olmaz insanın,
arkadaştık diyemem
o dönem için. Sonra
İsmet gerçekten
büyük bir çıkış yaptı
şiirde. Şair arkadaş
olarak hakikaten çok
yakın olduk. Ancak
yine kişisel dostluk
anlamında birbirimi-
ze çok da yakın de-
ğildik, fakat tabii ki
birbirimize saygımız
ve sevgimiz vardı.
Hâlâ da var. İsmet
Özel büyük değişik-
likler yaşadı. Ben bu
konuda“İsmet Özel
Hakkında”diye bir
yazı hazırladım ve
Militan’da yayınla-
dım, 35-40 sayfalık
bir yazıdır ve benim
“Şiirin Dili – Anadil”
adlı kitabımda da
vardır. İsmet Özel’i
ucuzuna harcamak
doğru olmaz. Belki
de büyük ruhsal
bunalımlar yaşadı. Öyle bakmak
lazım. Her şeyden önemlisi çok değerli
bir şairdir. Karşılaştığımız zaman hâlâ
selamlaşır, kucaklaşırız tabii ama artık
mesafeler çok açıldı aramızda.
Siz yolunuza toplumcu şiir şiarıyla
başladınız ve aynı çizgide devamettiniz.
Hiç bitmeyen “sanat sanat içinmidir,
toplum içinmidir” tartışması çerçevesin-
den baktığınızda ne düşünüyorsunuz?
Şu andaki görüşüm şudur: Sanat
hem sanat içindir hemde toplum
içindir. Sanatın topluma bir şey söy-
leyebilmesi için sanat olması lazım,
kuru kuru lafla toplumu anlatıyorsan
ondan bir şey çıkmaz. Gerçekten sa-
nat eseri ise ve topluma da bir şeyler
söylüyorsa o önemlidir. Ama tabii
toplumun sorunlarını kavrayan, özü-
nü kendi bireyinden, kendi ben’inden
çıkaran, onun da ötesine geçen, başka
insanları, başka hayatları anlatabilen
sanat önemli bir sanattır. Yani eleştirel
gerçekçi denilen sanat, yani 19. yy
edebiyatı çok önemlidir.
Öyleyse toplumdan kopuk bir sanat
düşünülemez...
Toplumdan kopuk olan sanat
zaten etkili de olmaz. Zaman içinde de
kaybolup gider.
Siz ilk şiir kitabınızı çok genç bir
yaşta, 23 yaşında yayınlamışsınız.
Evet, 1965.
Sonrasında 20’nin üzerinde şiir
kitabı çıkardınız. Tarihsel bir perspektif-
ten bakarsanız şiir okunurluğunu nasıl
değerlendirirsiniz?
Benimbütün şiir kitaplarımher
yıl yeniden basılıyor. Hepsi. İstisnasız
bütün şiir kitaplarım, üç ciltte top-
landı Toplu Şiirler,“Bir Gün Mutlaka”,
“Yaşadıklarımdan ÖğrendiğimBir
şey Var”,“Kızıma Mektuplar”. Onların
ve onlardan sonra çıkmış olan bütün
kitaplarımın her yıl bir yeni basımı
yapılır. Benim açımdan bunu söyle-
yebilirim. Ama tabii genel olarak bir
düşüş olduğunu söylemek lazım.
İnternet teknolojilerinden biraz söz
etmiştik. Bir yandan şiirin dolaşımda
olması umut veriyor. Ancak tabii bir de
kötü yanı var ki; örneğin sizin olmayan
şiirler sizinmiş gibi ortalıkta dolaşabili-
yor. Sizce internet teknolojileri edebiyat
okurluğunu nasıl etkiliyor?
Olumlu yanları da var, olumsuz
yanları da var. Olumlu yanı daha çok
insana ulaşıyor olması tabii. Olumsuz
yanları ise çok fazla dizgi yanlışı ba-
rındırması, size ait olmayan eserlerin
sizinmiş gibi dolaşıma girmesi ya da
sizinkilerin başkasının eseri gibi do-
laşıma girmesi olabiliyor. Sözün özü
yine de kitaplara bakmak lazım.
Doksanlı yıllarda iki dönemYazar-
lar Sendikası Genel Başkanlığı yapmış-
sınız. Yazarların sendikası ne yapar?
Yazar sendikası demek yazarların
hemderneği demektir hemde onların
özlük haklarını savunan, mesleki hak-
larını savunan bir kuruluş demektir.
Türkiye’de ne durumda yazar
hakları?
Ne yazık ki Türkiye’de yazarların
hakları hâlâ biraz rastlantısaldır ve
ne yazık ki hâlâ çok sağlam kurallara
bağlanmış değildir. Ama yine de daha
önceki yıllara oranla, bugün artık
daha önemli mesafeler alınmıştır.
Sendika aktif mi şu anda?
Sendika aktif ama özlük hakla-
rını savunmaktan çok kültür örgütü
gibi, anma günleri, şiir günleri, öykü
okuma günleri gibi etkinliklerde etkin
gibi görünüyor bana.
Siz bir kısmı şiir olan önemli çeviriler
yaptınız Rusça’dan. Şiir çevirisi hakkın-
da ne düşünüyorsunuz, bir şiir yazıl-
dığı dilden başka bir dile tamolarak
çevrilebilir mi?
GeneldeTürkiye’de şiir çevirisi
düzeyi çok düşük. Şiir de çevrilir elbet
ama çok ustalıkla bunu yapmak lazım.
Çünkü şiir çevirisi, anlamın çevrilmesi
değil yapının çevrilmesi demektir.
Çünkü şiirin anlamı, yapısı ile alâkalıdır.
Şiirde bir sözü çevirirsiniz o söz olarak
kalır. Oysa o yapı ile beraber aktarabi-
lirseniz... Ancak o zaman şiir olur.
Aslında anlamı çevirmek de yetmez
çünkü ne anladığınız da görecelidir...
Anlamı çevirmek yetmediği gibi,
şiirdeki anlambir hikaye değildir.
Şiirdeki anlam, sözcüklerin bir araya
gelişinin oluşturduğu bir müzik, bir
yapıdır. Aynı konuda yazılmış bin tane
şiir vardır. Hatta yaklaşık olarak aynı
laflar da söylenebilir. Ama aslolan
yapısal meseledir. Şairin ses tonu,
melodisi çok önemlidir. Bunu kavraya-
mayan kişi, çeviriyi de yapamaz.
Bu şiir çevirisi yapan kişinin şair
olması gerektiği anlamınamı geliyor?
Büyük bir şiir duyarlılığına sahip
olması gereklidir ve de bilgisine.
Siz Türkiye’de yaşamayı tercih
ettiniz. Bu bir inattı aslında, birtakım
şeylere rağmen yaptınız bu seçimi değil
mi? Oysa diliniz var, Fransa’da yaşama
deneyiminiz var...
Çok doğru, pekâlâ pek çok ülkede
yaşayabilirdim. Bugün bile istediğim
ülkede gider yaşarım kuşkusuz. Ama
şu güzelliği hiçbir ülkede yaşayamam.
Sizlerle bu sohbeti, bugünkü dinle-
tideki güzelliği, bu iletişimi, bu tadı
başka hiçbir ülkede yaşayamazsın.
Köksüz bir ağaç gibi olursun, kurur
gidersin. Çünkü özellikle bir yazar için,
bir şair için dil, anadil çok önemlidir.
O dilin yaşadığı topraklarda olmak;
anıların, geçmişin, ait olduğun kül-
tür... bunlar bana göre zaten insan
olmanın da temel koşuludur. Ama
gezip tozmayı severim, farklı kültürleri
öğrenmeyi... Sonuç olarak Türkiye’de
yaşamak benim için bir tercihtir, ama
böyle de olması gerekir.
Gençler size şiirlerini gösteriyor mu
ya da gönderiyor mu?
Getiriyorlar, gönderiyorlar da.
Son dönem şairlerinden en sevdiği-
niz hangisidir?
Çok iyi şairler var. Mesela Turgay
Fişekçi’nin son kitabı çok hoşuma
gitti. Barış Pirhasan’ın son kitabına
bayıldım. Gonca Özmen iyi bir şairdir.
Kadın şairlerde hakikaten ileriye
doğru bir gidiş var. Çok sayıda kadın
şair ortaya çıktı. Enver Ercan, Nev-
zat Çelik sevdiğim şairlerdir. Birçok
arkadaşım var. Tuğrul Keskin vardır,
Namık Kuyumcu, bunlar İzmirli şairler.
Güzel şairler bunlar. Ama en sevdiğim
şair diye bir şey yok. Çok sevdiğim
şairler var, mesela Attila İlhan, mesela
OrhanVeli, NazımHikmet, Ahmet Arif,
Fazıl Hüsnü Dağlarca, Yahya Kemal...
Hiçbiri olmaksızın olamamben. Me-
sela Turgut Uyar, Cemal Süreyya... Pek
çok şair var. Bunlar Türk şairler tabii.
Dünya şairlerinden Pablo Neruda en
başta gelir. Puşkin, benimTürkçe’ye
çevirdiğim şairlerden.
Bazıları şiire başlarlar ve katman
katman çalışırlar üzerinde şiirin. Siz
nasıl çalışıyorsunuz?
Bazı şiirler bir oturuşta yazılıyor,
bazılarının yazımı senelerce sürüyor.
Lirik şiirler genellikle daha kısa süre-
lerde oluşuyor; epik şiirler, düşünceye
dönük şiirler, üzerinde çalışmak daha
uzun süreleri alabiliyor. Mesela Mus-
tafa Suphi Destanı’na yıllarca çalıştım.
Son baskısında yine bazı değiştir-
meler yaptım. Ama genel olarak lirik
şiirlerde bir değişiklik olmuyor.
Kızınız da 80 kuşağı diyebiliriz. Nasıl
görüyorsunuz bu kuşağı?
Aslında kızım 79 doğumlu,
bana göre 90 kuşağı demek
daha doğru. Bugün bir din-
letimiz vardı. Çok güzel biz
izleyici topluluğumuz vardı.
Özellikle kızlarımız bana göre
olağanüstü. Ominicik minicik
çocuklar, ufarak teferek kızlar
ama hepsi bir volkan gibi, enerji
dolu. Yani, hayat devam ediyor.
Gençlik enerjisi de kuşaktan
kuşağa aktarılarak devam
ediyor, bunu görüyorum.
Bir dönembir durgun-
luk vardı ama aşıldı.
Biz Haluk Çetin ile
Türkiye’nin hemen
her yerinde bu
dinletiyi yapıyoruz.
Hakkari’den Edirne-
ye, gitmediğimiz
yer neredeyse kal-
madı, kasabalar dahil. Her yerde pırıl
pırıl gençler var. Bunu görmek lazım.
Oünlü şiirinizde “yaşadıklarımdan
öğrendiğimbir şey var” diyerek sıralı-
yorsunuz öğrendiklerinizi. Peki şimdi
sorsak, yaşadıklarınızdan öğrendiğiniz
nedir?
Yaşadıklarımdan öğrendiğim
zaten o şiirdir. O şiirde söylenenler
demiyorumbakın, o şiirin kendisidir.
‘77 yılında yazdım. O şiirdeki kavram-
ları ve vurguları, o şiirdeki heyecan
tonlamalarını kavrarsa insan, ki
hissediliyor, yaşadıklarımdan öğren-
diğimi görür. Ama bunu nesir halinde
söyle dersen bana, derim ki: Hayatı
yaşamak lazım, ciddiye almak lazım,
hayatın bir mucize olduğunu bilmek
lazım, cesur olmak lazım, özgür bir
ruha sahip olmak lazım ve insan
yaşamının bütün bir tarihi sürecin
bir parçası olduğunu, bir süreklilik
içinde olduğunu bilmek lazım. Körü
körüne bireyimdemekle olmuyor. Bir
toplumun içinde başka insanlarla be-
raber yaşıyoruz. Bunu da hep hesaba
katarak yaşamak lazım.
46
1...,28-29,30-31,32-33,34-35,36-37,38-39,40-41,42-43,44-45,46-47 50-51,52-53,54-55,56-57,58-59,60-61,62-63,64-65,66-67,68-69,...80
Powered by FlippingBook