Egeden 22. Sayı - page 31

29
BAHAR 2015
kabul edildi. Genel yorum, kısaca o
sözleşmedeki maddelerin yorum-
lanmasına ilişkin bir faaliyettir. 12
ve 19 numaralı bu iki genel yorum
sözleşme yapılırken eksik bırakılan
bu hususu tamamlamıştır. Özellikle
önem arz eden 19 no’lu genel yo-
rumda komite, “Kadına karşı şiddet
bir ayrımcılık biçimidir, Sözleşmede
bu hususta spesifik bir norm olmasa
bile kadına karşı şiddet Sözleşmenin
1. maddesinde düzenlenen ayrımcı-
lık tanımı içinde yer almaktadır” der.
Bu tabii ki sözleşmede şiddeti yasak-
layan açık bir norm olmasının yerini
tutacak bir düzenleme değildir ama
yine de hiç yoktan iyidir. En azın-
dan komitenin o sözleşmede genel
yorumla ayrımcı-
lığı tanımlayan 1.
maddeye şiddeti de
eklemiş olması ve
şiddetle ayrımcılık
arasında böylesine
doğrudan bir bağ
kurmuş olması
önemli bir gelişme-
dir. Zira Komite de
zaten kadının kadın
olduğu için, o cinsi-
yete sahip olduğu
için şiddete maruz
kaldığı anlayışına
sahiptir.
Dolayısıyla ulus-
lararası insan hakları
hukuku çerçevesin-
de ilk söylenmesi gereken husus, bu
konudaki çok önemli bir sözleşmede
şiddete ilişkin bir normun bulun-
mayışı, ancak daha sonra bir eksiklik
olarak tabir ettiğimiz hususun genel
yorumlarla doldurulmaya çalışılmış
olmasıdır. Şunu da eklemek gere-
kir; halihazırda kadına karşı şiddeti
yasaklayan ve evrensel düzlemde
bağlayıcılığı olan bir sözleşme yapıl-
mış değil. Halen evrensel düzlemde
sadece bu genel yorumlar var.
BM’de genel yorumları takip
eden süreçte, bir şiddet bildirisi
kabul edilmiştir: Kadınlara Karşı
Şiddetin Ortadan Kaldırılması Bildi-
risi. Ama bağlayıcı bir belge kabul
edilememiştir. Peki niye kabul edil-
medi? Zaman zaman bazı ülkelerden
‘Evrensel düzlemde bütün devletler
bakımından bağlayıcı olacak kadına
karşı şiddeti yasaklayan bir belge
yani ayrı bir sözleşme ya da Kadın-
lara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Or-
tadan Kaldırılması Sözleşmesine bu
hususta bir Protokol oluşturulabilir’
teklifleri geldi. Ama buna da ‘Zaten
bir kadın hakları sözleşmesi var.
Komite de genel yorumuyla şiddeti
zaten ayrımcılık tanımı içine soktu.
Dolayısıyla ayrı bir sözleşmeye gerek
yok’ gibi birtakım itirazlar yükseldi.
‘Yeni bir sözleşme, para demektir,
bütçe demektir. Zaten uygulan-
masının bazı güçlükleri vardır’ gibi
gerekçelerle de yeni bir sözleşmeye
itiraz edildi. Sonuç olarak halihazırda
evrensel düzlemde bağlayıcı olan
ve kadına karşı şiddeti yasaklayan
bir belge yok. Birleşmiş Milletler’in
bu konuda hazırlamış olduğu özel
bağlayıcı bir belge yok.
İstanbul Sözleşmesi, çok yeni
bir sözleşme, ama o da bölgesel bir
sözleşmedir. Avrupa coğrafyasındaki
devletlerin katılımına açıktır; onun
dışında Vatikan, Kanada, ABD, Mek-
sika gibi 4-5 tane başka devlet de
sözleşmeye dahil edilebilir. Ama ev-
rensel, Birleşmiş Milletler’in yapmış
olduğu bir sözleşme değil Avrupa
Konseyi’nin hazırlamış olduğu bir
sözleşmedir. Kadın hareketlerinin
çok etkili mücadelesi sonucunda bir
ayrımcılık sözleşmesi de olsa öncelik-
le kadın hakları sözleşmesinin kabul
edilmesi daha sonra komitenin de
genel yorumlarıyla kadına karşı şid-
deti bir ayrımcılık biçimi olarak kabul
etmiş olması son derece önemlidir.
Kadına karşı şiddet meselesi-
ne ilişkin bir diğer husus BM’de
kabul edilmiş olan “Kadına Karşı
Şiddet Nedenleri ve Sonuçları
Özel Raportörü”dür. Raportörlüğü
yaklaşık 10 yıl kadar ODTÜ’den bir
profesör hocamız, Yakın Ertürk yaptı.
Onların çok önemli raporları var.
Bu raporlarda öne
çıkan, altı çizilen
husus şu: Kadına
karşı şiddete disip-
linler arası bir bakış
geliştirmek lazım.
Ben hukukçuyum
ama şiddetle her
yerde şunu söylü-
yorum, kadına karşı
şiddetle sadece
hukuk çerçevesinde
mücadele ede-
mezsiniz. Kadına
karşı şiddet hele
de tek başına ceza
hukukuyla mücade-
le edilebilecek bir
alan değil. Disiplin-
ler arası bir yaklaşım geliştirmemiz
gerekiyor. Dahası şu, biz Türkiye’deki
her kadın cinayetinden sonra çok
üzülüyoruz. Başta ölüm cezası,
hadım cezası olmak üzere birçok
radikal ceza gündeme geliyor. Bunlar
hep sonuçlara odaklanmak. Bir kez
şiddet ortaya çıktıktan sonra faillerin
cezalandırılması noktasında biraz yü-
rek soğutmak. Ama sonuçlar kadar
tabii ki faillerin cezalandırılması son
derece önemlidir; cezasızlık bugün
Türkiye’de çok önemli bir sorundur,
bir insan hakları meselesidir, ama
üzerinde durulmayan sorun şiddetin
kökenleridir. Bu raportörler de rapor-
1...,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30 32,33,34,35,36,37,38,39,40,41,...80
Powered by FlippingBook