Egeden 5. Sayı - page 30-31

28
29
YAZ 2010
kontrol ederdik. O arkadaşlar gidince
ben tek kaldım. Evlendiğim gün bana
tek odalı bir lojman verdiler. Bazen
gece yarısı baş şoför gelir “Rektör
seninle görüşmek istiyor” diye beni
alır Rektörlüğe getirirdi. Telefonlar
yoktu o zaman, burda da tek telefon
vardı, burdan telefonla konuşurdum
hocayla tekrar eve giderdim. Hadise
de çoktu o zaman; ben gece yarısına
kadar toplantı yapıp, ki o zaman üni-
versite yönetim kararı olmadan okulu
kapatamıyordunuz, gece 11-12’de
biterdi toplantı, onu imzalatmak için
sağa sola giderdik. Kampüsten gider-
ken çok yatarak geçtiğimi hatırlıyo-
rum kurşun gelmesin diye.
Ben işe başladığımda, buranın
genel sekreteri Nurettin Aşıkhan’dı.
Az konuşan çok bilgili biriydi, ondan
çok şey öğrendim. Eskiden şimdi Per-
sonel Daire Başkanlığı girişi olan yerin
karşısında bir bina vardı ve yemek
orada yenirdi. Memurlar olarak üst
katta yerdik, alt katta ise demirciler,
marangozlar falan yermiş. O dönem-
de de saçım uzundu. Bir gün “Nurettin
Aşıkhan toplantı yapacak memurlarla”
dendi, gittik. Bizim yazı işleri müdürü,
zat işleri müdürü, levazım müdürü ve
genel sekreter bir masada biz başka
bir masada oturuyorduk. Genel Sekre-
ter “Bir isteği olan var mı?” diye sordu
kalkarken. Kimse bir şey söylemiyor.
Adet öyleymiş, sorulur ama cevaplan-
mazmış. Ben de “Aşağıdaki insanlar
neden orda yiyor, onlar da burda
bizimle birlikte yeseler ya, neden ayı-
rıyoruz insanları?” diye sordum. Buz
gibi bir hava esti. “Birol Bey onlar işçi,
onların üstleri başları ona göre, ondan
burda yiyemezler” diye cevap verdi
Nurettin Bey. Ben de “O zaman siz bir
üst kat yapın da bizden ayrı yiyin, siz
de bizden kıdemlisiniz” dedim. Koptu
ve bana “Sen yarından itibaren yan
odada benim sekreterim olarak çalı-
şacaksın” dedi. Burası da misafirhane
olarak kullanılan boş bir odaydı. Öyle
geldim ben buraya. Sonra bir gün
yine çağırdı “Sana 25 kuruş vereyim
de git kestir şu saçlarını” diye espri de
yaptı. O günler öyle geçti işte.
Sıkıyönetim dönemlerindeki öğrenci
olaylarıyla ilgili bir anınız var mı?
Olaylar çok oldu ama geçti artık.
Anlatılacak bir olay değil. Öğrenciyle
aram çok iyiydi benim. Sarı zarflar çok
gelip giderdi.
Arabuluculuk yaptığınız oldu mu
hiç?
Hayır. Öğrenci temsilcisi gelirdi
konuşurdu yönetimle. Şimdiki temsil-
ciler konuları daha rahat tartışıyorlar.
Eski öğrencilerin istekleri daha sertti,
siyasaldı.
O zamanki memuriyet anlayışıyla
şimdikiler?
Şimdiki memur arkadaşlarımızı
daha rahat görüyorum. Her şey bilgi-
sayardan… Bir şey üreteyim yahut da
bu işi daha güzel nasıl yaparım diye
bir çaba göremiyorum. Sosyal aktivite
de yok. Eskiden biz her hafta gezi ya-
pardık. Çeşme’de Orhan Curaların evi
vardı, hala durur o ev, bir çiftlik evidir.
Açarlardı bize evi. Şimdi kimse kimse-
yi tanımıyor gibi. Şimdi yemekhaneye
gidiyorum çoğu insanı tanımıyorum.
Sayı da çok fazla, işler de çoğaldı tabiî.
Her öğlen maç yapardık, sucuk gibi
terler, duşumuzu alır gelirdik yine işe.
Bunlar yine yapılsa daha iyi olur. Tabiî
insanların maddi güçleri de düştü.
O zaman rektörlüğün göbekten
motorlu otobüsleri vardı, onlarla ve
ufak tefek paralarla gidilirdi. Aile gi-
biydik. Şimdi herkes saatin 5 olmasını
bekliyor.
En zor döneminiz hangisiydi?
Zor dönem diye bir şey düşünemi-
yorum. Yusuf Vardar döneminde çok
sıkı çalışıyorduk. Burda her zaman göz
önündeydim, hiçbir yere gidemem
bir şey sorarlarsa hazır olmam gerekir,
çıksam kırk tane telefon gelir “Ner-
desin?” diye. Her dönem benim için
zorluk açısından aynıydı diyebilirim.
En güzel döneminizi sorsak?
Benim için her yıl güzeldi .Hala
imkan olsa 100 yaşına kadar burda
çalışmayı isterim. Ekim ayında görev
sürem doluyor ama devam etmeyi
isterim. Sağlam olduğum müddetçe
çalışmayı yeğlerim. Erken emekli olan
arkadaşlara kızıyorum, onlar da zaten
emekli olduktan bir süre sonra bana
hak veriyorlar.
İ
ş hayatında başarılı olmak için
“farklı olun” derler. Siz farklıydınız?
Biraz farklıydım. Öteki memurların
çoğu bayandı zaten. Çalışanların çoğu
da birbiriyle evlendi sonra biz de o
gruba girdik, personelde çalışan sev-
diğim eşimle evlendik. Zaman öyle
çabuk geçti ki…
Haftasonu eve gittiğinizde kafanız
işle dolu oluyor mu?
Evet öyle oluyor. Zaten haftasonu
ÖSYM sınavlarıyla ilgili işler oluyor.
Tatil günlerinde buraya geldiğimi
çok bilirim. Pazartesi günü hangi
işleri yapacağım diye haftasonundan
düşünürüm. Silemem kafamdan. Eve
çok iş götürürüm. Eşimin bu konudaki
anlayışı çok önemli. Hayatımın her
alanında olduğu gibi işle ilgili konu-
larda da hep destek olmuştur.
Kampüste tanımadığınız var mı Birol
Bey?
Kampüste tanımadığım öğretim
üyesi yoktur. İdari çalışanların çoğu
da benim arkadaşımdır. Çoğunun
kayıtlarını biz yapmışızdır. Çoğu öğ-
retim üyesini ismen de tanırım. Çoğu
profesör doçent. Bir yerde aile gibi. Bu
açıdan da çalışmayı çok seviyorum,
burası ikinci değil birinci yuvamız
oldu. Evden çok vaktimizi burada
geçiriyoruz cumartesi pazar dahil
olmak üzere.
Bu güvenilir imajı nasıl yarattınız?
Kendi kendine oldu ama ben de
çok çalıştım. Üç defa kanun değişti
Şimdi bana sorarlar “Niye eleman
yetiştirmiyorsun?” Bana kimse bir
şey öğretmedi ki, kendi kendime
öğrendim. Beraber çalıştığım
arkadaşlarıma “Al kanunu, yönet-
melikleri oku” derim. Eski evraklara
bakmalarını öneririm. Bilgisayarda
yapılan işleri sevmiyorum. Çok
yanlış yapılıyor böyle. Teknolojiyi
iyi kullanılırsa çok iyi bir şey. Şu
anda maillerle yapılıyor pek çok
işlem ama yasal değil çoğu. Resmi
yazıyı basılı yollamak zorundayız.
Resmiyet çok önemli,
yazışma ve dosyalama
şart. Yoksa bu kadar
evrağı neden tutalım?
Yazışmada elinizde
kalan belge ilerde
lazım olur.
Yürüttüğünüz pek
çok işin yanında Ege
Üniversitesi’nin 55.
Yılı ile ilgili bir kitap
hazırlığının da için-
desiniz…
1955’ten 2005’e
kadar üniversitemizi
anlatan bir belgesel
olan 2 ciltlik kitabın
2005-2010 yıllarını
kapsayan kısmını Prof.
Dr. Hakkı Bilgehan ve
Prof. Dr. İsmet Ertaş ile
birlikte bitirmek üze-
reyiz. İnanın benim bı-
rakacağım en önemli
miras budur. Bana bu
imkanı verdiği için
Sayın Rektörümüze
teşekkür ediyorum.
ortalık, Genel Sekreter gitti. Hemen
arkadaşlar toplandı etrafta, “Ya sen ne
yaptın böyle konuşulur mu genel sek-
reterle”... “Ya sordu, ben de söyledim”
dedim. Bir saat sonra beni çağırdı,
şimdi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Azmi
Telefoncu’nun makamı olan odada
otururdu. Kızmadan olayı açıkladı
40 yıldır yapılan tüm senato ve yönetim kurulu toplantılarnıa katılan Akşit, Dergimiz Editörü
Engin Önen ile senato odasında
Birol Bey’in işe başladığı yıllarda EÜ Genel
Sekreterliği’ni yürüten Nurettin Aşıkhan
1...,10-11,12-13,14-15,16-17,18-19,20-21,22-23,24-25,26-27,28-29 32-33,34-35,36-37,38-39,40-41,42-43,44-45,46-47,48-49,50-51,...88
Powered by FlippingBook