Egeden 5. Sayı - page 40-41

38
YAZ 2010
39
Ege Üniversitesi bundan elli beş yıl önce
yaşamına ilk adımını atmıştı. Geçen elli beş yıllık
sürenin uzunluğu oldukça görelidir. Örneğin, bugü-
nün ortalama insan yaşamına göre kısa bir süredir
ellibeş yıl. Geçen saatleri hesaplarsak oldukça
büyük bir sayı çıkar karşımıza. Bireylerin çalışma
yaşamında ürettiklerine bakılırsa yoğun bir dönem.
Bir bina ile yola koyulan bu kurum, şimdiye kadar
gösterdiği gelişmeyle kavuştuğu nicel yerleşim
heyecan verici. Bilim dünyasıyla kurulan ilk bağ-
lantılardan bugünün örgüsel ilişkilerine bakılınca
büyük bir birikim. Mesleki öğretim, araştırma ve
uzmanlaşma alanlarının gösterdiği nicel ve nitel
büyüme, ellibeş yılda birikenlerin büyüklüğüne
tanıklık ediyor. Yaşamla bütünleşme sürecinde
teknik, toplumsal, kültürel ve eğitsel düzeylerde
kurulan enlemesine ve derinlemesine ilişkilere
bakıldığında epey bir yol alındığını görüyoruz.
Geçen ellibeş yıl Ege Üniversitesini, üretilenler ve
hedeflenip de varılamayanlarla etkin bir kurum
durumuna getirdi. Bu üniversite geçirdiği ellibeş
yılla, yeni ellibeşleri yaratabileceğini gösterdiği
için başarılı bir kurumdur. Başlangıçta göreli bir
içe kapanıklık gösteren bu okullaşma süreci, son
yıllarda üstel olarak artan bir hızla dışa açılmıştır.
Farklı yaşam kesitleriyle kurduğu karşılıklı etkile-
şimlerle sorumluluk anlayışını yeni pencerelere
taşımıştır. Kendisine ve dünyaya eleştirel bakabilen
bir akademya, 55 kez yeni 55’lere açılacak yolu
aydınlatmaya devam edecektir. Bu yazıda, yeni
bir pencereden söz edilecektir. Farklı disiplinleri
bir araya getiren ve karşılıklı etkileşimlerle ortak
üretimlerin yapıldığı bu ortam, yalnızca mesleki
ve teknik düzeyde değil, aynı zamanda düşünsel
düzeyde de gerçekleştirilen bu paylaşım kısa bir
tarihsel gezintide ele alınacaktır.
Çokdisiplinli çalışmalar, araştırma ve uygulama
etkinliklerinin birlikteliğini kapsar. Bunu tamam-
layan önemli bir etmen de öğretim süreçlerinde
farklı disiplinler arasında etkileşimin tasarlanma-
sıdır. Diğer bir boyut, çokdisiplinli çalışmaların
tarihsel evriminin araştırılmasıdır. Disiplinlerarası
işbirliği yeni bir olgu değildir. Yerel birtakım ilişkiler
kurulmuş ve ortak çalışmalara imza atılmıştır.
Prof. Dr. Beno KURYEL
Ege Üniversitesi
Mühendislik Fakültesi
Kimya Mühendisliği Bölümü
Bir gereksinmeden doğan bu işbirliklerinin yerel
kalması, yeni bir düşünce açısını taşımadığı içindir.
Çokdisiplinlilik kavram olarak yeni boyutlar
içermektedir. Adı gibi birçok boyutludur. Şimdi bu
süreçleri kısaca ele alalım:
Sanayi devrimiyle birlikte doğa bilimleri ve be-
şeri bilimler giderek birbirinden ayrılırken ilk kopuş
gerçekleşti. Bu kopuş, uzmanlaşmanın, öncelikle de
doğa bilimlerinde, başlamasının ilk basamaklarıydı.
Modern dünyanın ortaya çıkmasına denk gelen bir
dönemdi. Modern öncesi ve sonrası bilgi yapıları,
epistemolojik açıdan temelden farklı yollara ayrıldı.
Modern öncesi bilgi konusunda uzman olanların
bildikleri şeyler, modern dünyada bizim disiplin
olarak adlandırdığımız kutucukların hiçbirine
uymazdı. Disiplinlerin modern dünyada yerli yerine
oturması uzun süre almıştır. 1500’lerde disiplinler
yoktu, 1800’lerde kendini hissetirirken son 100-150
yılda toplumsal devinimdeki yerlerini almıştır. Doğa
bilimlerindeki gelişmelerin, yeni buluş ve icatların
ürettiği bilgiler artan bir hızla üretim alanlarında
kullanılmaya başlandı. Bu sürece uygun insanların
ya da uzmanların yetişmesi için yeni okullaşma
tasarımlarına gidildi. Üniversiteler, bu paradigma
dönüşüme denk gelecek şekilde kuruldu. Böylece,
tekil konulardaki derinlemesine bilgi birikimi yeni
tip uzmanlıkların oluşmasına neden oldu. Modern
dünya bilimde yeni bir paradigma ilan etmiş
oluyordu.
Paradigma çok açıklayıcı bir kavram. Mesleki
ve araştırma/bilimsel etkinliklerini sürdüren bir
topluluğa, belirli bir süre için, model problem
ve çözümlerini sağlayan“evrensel”olarak kabul
görmüş bilimsel başarılar, yöntemler, ölçütler ve
değerlerin yer aldığı bir yaşam biçimine denk gelir
paradigma sözcüğü. Belirli bir bağlamı ve bu bağ-
lama göre kurulmuş bir kültür. Modern dünyada,
derinlemesine bilginin elde edilmesi ve teorik
zenginliğin oluşması için uzmanlaşmanın önemini
anlamak olasıdır. Ancak, böylesine bir uzmanlaşma
da kendi statükosunu yarattı. Pozitivist ideolojinin
körüklediği doğa bilimlerine indirgenmişlik anlayışı
belirleyici oldu. Böylece insanlar, bilgiye nasıl varıla-
cağı konusunda uzmanlaşırken, ne biliriz üzerinden
derinleşirken, nasıl bilirizi bir kenara itti. Bilim, doğa
bilimleri, felsefeyi ve epistemolojik sorgulamayı
gelenek dışı bıraktı. İnsanlar paradigmanın içinde
oluşlarının farkındalığını kaybettiler. Şu sözler ne
kadar betimleyici:“Ol mahiler ki derya içredirler,
deryayı bilmezler.”
Bilim tarihinin okyanusuna dalmadan bilişim
konusundaki kavramsal dönüşüme bir sıçrama
yaparak devam edelim. Bir örnek olarak. Bilgisayar-
ların insan yaşamına girmesi, bilginin işlenmesine
nicel bir katkı yapmasına rağmen, epistemik dönü-
şüm daha çok getirdiği nitel değişimlere bağlıdır.
Hüküm süren anlayışta, özellikle gündelik yaşam
pratiklerinde bunların tartışılması oldukça geridedir.
Uzmanlaşmanın modern dönemdeki biçimiyle şim-
diki biçimleri farklıdır. Zihnimizi bu konuda yormak
için çabamız çok az. Gelenek böyle. Pragmatik so-
nuçlara odaklanıldığı bir gelenek içindeyiz. Bilişimin
nicel getirileriyle kısıtlanmış durumdayız. Ancak,
yeni uzman tipi, çok disiplinli yapılardan etkilenme-
ye başlamıştır artık. Elbette, bir pragma hedefinde
yapılanan bir ekip çalışması, farklı disiplinlerden
oluşan araştırma ve çalışma grupları iş görmektedir.
Ancak, yine de bir indirgenmişlik içermektedir.
Farklı disiplinlerinin bir araya gelmelerinde nicel bir
yarar-değer hedeflenmiştir bu bağlamda. Nicele
indirgenmiş bir paradigma. Nicelik gerekli değil mi?
Tartışmasız evet. Fakat, yeterli mi? Modern dünya ile
başlayan nicel belirleyicilik, bundan böyle nitel olanı
da senteze katmak durumundadır.
İçinde olduğumuz“derya”hakkında araştırma
yapmak durumundayız. Çokdisiplinli çalışmaları
tasarlayıp yaşama geçirmek için yeni bir geleneği,
kendisinin farkında olan bir paradigmayı tartışma-
lıyız. Niteli, nicelden ayırmayan, nicel ile niteli bir
sentez olarak düşünebilmeliyiz. Modern dünyanın
analitik düşünme anlayışına sentetik düşünme,
sorgulama ve irdelemeyi de katmalıyız. Çokdisiplinli
çalışma anlayışının felsefesini kurmalıyız. Bundan
böyle,“her şeyin bir nedeni vardır”önermesini,“her
şeyin bir öyküsü vardır”önermesine dönüştüre-
bilmeliyiz. Olgulara indirgenen ve tekil disiplini
yaratan süreçlere gerek tarihsel gerekse bugünkü
önemini göz önüne alarak ve yadsımadan, bütünsel
ve karmaşık ilişkilerle tasarlanan ufukları da haya-
tımıza kazandırmalıyız. Deyim yerindeyse, çizgisel
(linear) olandan, çizgisel olmayana (nonlinear)
doğru yolumuzu çizebilmeliyiz.
Çizgisellik, çizgisel olmayanı bir“görme
biçimi”dir. Çünkü, toplum ve doğa çizgisel olmayan
bir devinime (dinamik-zamana bağımlılık) sahiptir.
Çizgisel olmayanı,“çizgisel”olarak yaşamak, bir
bakış açısına işaret eder. Çizgisellik, bir indirgen-
mişliktir. Sanki, girintili çıkıntılı bir sahili yalnızca
bir çizgi ile görmeye ve/veya göstermeye çalışmak
gibi. Canlı ve cansız doğa ve bu ilişkiden üreti-
len iletişim ağları çizgisel olmayan bir devinim
içindedir. Bunu çizgisel olarak algılamak ya da
mekanik yasalara indirgeyip anlam vermek bir bakış
açısına tekabül eder.“Herşeyin bir nedeni vardır”
önermesi çizgiselliği gösterir.“Herşeyin bir öyküsü
vardır”önermesi ise çizgisel olmayana işaret eder.
Bu çizgisel paradigmayı eleştiren ve almaşık görüş
ve değerlendirmelere yer veren çabalardan birisi
çokdisiplinlilik kavramının hem teknik hem de
epistemolojik açıdan çözümlenmesidir.
Neler yapılabilir? Çokdisiplinli çalışmalar için
bireylerin ve kurumların birbirlerini tanıması bir ön-
koşuldur. Çeşitli alanlarda uzmanlaşmış birey veya
gruplar paylaşabilecekleri ve ortaklık kurabilecekleri
ortamı/ortamları tanımak durumundadırlar. Tabii ki,
bu durum öncelikle uygun ve etkin organizasyonlar-
la mümkündür. Birbirimizi tanıyacak toplantıların,
panellerin ve kurum gezilerinin düzenlenmesi gere-
kir. Bu çabalar, teknik ve olanaklar açısından fiziksel
bir birliktelik için kaçınılmazdır. Ancak, yukarıda
da vurgulandığı gibi çokdisiplinli çabalar yalnızca
fiziksel olanı değil zihinsel olanı da içermektedir.
Çokdisiplinli araştırmalar ve uygulamalar yeni bir
bakış açısı içinde çözümlenemezse ve de değer-
lendirilemezse bir gelenek olamaz. Sadece fiziksel
olana indirgenmiş olur. Yeni bir paradigmaya yelken
açılamaz o zaman. İletişim ağları, fakülte bölümleri
arasında olabileceği gibi fakülteler ve üniversiteler
arasında da çeşitli etkinliklere sahne olabilmelidir.
Çokdisiplinli alanların genel ya da özgül konularda
sempozyum ve konferanslar düzenlemesi de verimli
faaliyetler olacaktır.
Resmin bütünlüğünü sağlayacak olan zihni-
yet/zihniyetlerin çözümlendiği tarihsel ve felsefi
tartışmalar olacaktır. Bir öneri olarak üniversitede
bir“BilimTarihi ve Felsefesi Merkezi”kurulabilmesini
gündeme getirebiliriz. Teknik üretimlerin düşünsel
etkinliklerle desteklenmesi
resmin bütününü tamam-
lamış olacaktır. Böyle bir
merkezin tasarımı elbette
tartışmaya açıktır. Farklı
görüşlerle, çeşitli öneri ve
fikirlerle devingen bir ya-
pıda gelişecek bir oluşumu
gelecek kuşaklara taşımak
mümkündür.
Çokdisiplinli pence-
reden gözlemeye çalışan
bir bakış açısının, bilginin
örgütlü olarak üretildiği üniversite ve araştırma
kurumlarına ve de yaşamın tüm alanlarındaki uygu-
lamalara yeni ufuklar ve etkin sonuçlar getirebilmesi
dileğiyle…
Tıp Fakültesi stajyer öğrencileri (1960)
Yeni 55’lere Açılan Bir Pencere:
Çok Disiplinli Çalışmalar
1...,20-21,22-23,24-25,26-27,28-29,30-31,32-33,34-35,36-37,38-39 42-43,44-45,46-47,48-49,50-51,52-53,54-55,56-57,58-59,60-61,...88
Powered by FlippingBook