Egeden 5. Sayı - page 62-63

60
61
YAZ 2010
Prof. Dr. Zeki Arıkan
Ege Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi
Tarih Bölümü
Emekli Öğretim Üyesi
19 Kasım 2009-28 Şubat 2010 tarihleri ara-
sında Sabancı Üniversitesi, Sakıp Sabancı Müzesi,
“Osmanlı Döneminde Venedik ve İstanbul - Nam-ı
Diğer Aşk – Sergisi”ne ev sahipliği yaptı. Sergi
basın-yayın yoluyla duyuruldu. Müzenin internet
sitesinde yer aldı. Kış koşulları, uzun süre bu önemli
sergiyi gezip görmem için İstanbul’a gitmemi en-
gelledi. Ama bu kaçırılmaması gereken bir fırsattı.
Serginin kapanışından bir süre önce amacıma
ulaştım. Venedik ve Türkiye müzelerinden derlenen
malzemenin oluşturduğu bu sergi uzun bir tarihsel
dönemi kucaklıyor, ortak bir tarihin, ortak bir
geçmişin sosyal, ekonomik, ticari ve kültürel iliş-
kilerine ışık tutuyor. Osmanlı’nın ve Cumhuriyet’in
başkentlerinin görkemini de yansıtıyor. Bu serginin
hazırlanmasında ve düzenlenmesinde emeği
geçenlere teşekkür borçluyuz. Bu bağlamda pek
çok Türk ve İtalyan uzmanların görev aldığı anla-
şılıyor. Bunlardan Giampiero Bellingeri ve Nazan
Ölçer’in adlarını anmakla yetiniyorum. Bellingeri
ünlü bir Türkologdur. Türk edebiyatının birçok ünlü
şair ve yazarını İtalyancaya çeviren bir sanatçıdır
aynı zamanda. Çevirdiği eserler arasında Yahya
Kemal’in Kendi Gök Kubbemiz’in de bulunduğunu
belirtmekle yetiniyorum.
Nazan Ölçer, anılan müzenin direktörü. Türk
müzeciliğinin önde gelen adlarındandır. Yurtiçi
ve yurtdışında birçok serginin hazırlanmasına
katkıda bulundu. Türk sanatının değişik dalları ve
müzecilik konusunda araştırmaları var.
Anımsatmakta yarar var: Türklerin XI. yüzyılda
Anadolu’da yayılmaya başladığı sıralarda İtalyan
kent Cumhuriyetleri de Doğu Akdeniz’e, İstanbul’a,
Batı Anadolu kıyılarına doğru ilerliyorlardı.
Cumhuriyetler, Bizans imparatorluğundan pek çok
ayrıcalıklar elde etmişlerdi. Hatta XIII. yüzyılın baş-
larında Venedik’in Anadolu Selçuklu sultanlarıyla
ticari anlaşmalar yaptığını biliyoruz. İtalyanlar,
Anadolu’da Türklerin yoğun olarak yaşadıkları yer-
lere o tarihlerde“Turchia”adını verdiler. Venedik
1204 yılında İstanbul’u ele geçirdi ve Bizans’a bağlı
topraklar üzerinde yarım yüzyıldan fazla süren bir
imparatorluk kurdu. Bizans, özellikle Ceneviz’in
desteğiyle yeniden toparlandı. Ancak İtalyan
Cumhuriyetlerine daha geniş ayrıcalıklar verdi. Batı
Anadolu’ya yerleşmiş olan Türkler, adaları tehdit
ediyor; ancak söz konusu ülkelerle yoğun ticari
ilişkiler içine girmiş bulunuyordu. İtalyan Cumhu-
riyetleri bir yandan beyliklerle olan ticari ilişkilerini
yoğunlaştırırken öte yandan da Türklere karşı Haçlı
Seferleri içinde yer almaktan çekinmiyorlardı.
Bütün bunlar, daha XIX. yüzyılda başlayan
araştırmalarda yer almıştır. Ancak konunun Türkiye
Tarihi açısından daha geniş kapsamlı ve daha ay-
rıntılı olarak ele alınıp işlenmesini biz bugün Prof.
Şerafettin Turan gibi büyük bir tarihçiye ve güçlü
bir kaleme başlıyoruz . İstanbul’un alınması tam bir
dönüm noktasıdır. Ceneviz’in Batı Anadolu, Galata,
Karadeniz kıyıları, Doğu Akdeniz adalarındaki
varlığı, Sakız dışında, sona erdi. Tehlike Venedik’i de
kuşatmaya başladı. Fakat Venedik farklı bir siyaset
izleyerek uzun süre Doğu’daki etkisini sürdürdü.
Venedik ekonomik ve ticari ilişkileri ön plânda
tuttu. Çıkarlarının bittiği yerde Haçlı Seferlerinden
uzak kaldı. İstanbul’da sürekli bir elçi (balyos)
bulundurarak imparatorluktaki bütün gelişmeleri
yakından izledi. Şu noktayı vurgulamak isterim.
Venedik’te Türk ticaret merkezi (Fondoco de Turchi)
Serginin afişi
Sözünü ettiğim cumhuriyetler, ekonomik ve askeri
yönden güçlüydü. Denizcilikte oldukça ileri düzeyde
bulunuyordu. Bu nedenle ister istemez Osmanlıla-
rın bu güçleri nasıl etkisiz bir hale getirdiği ve Doğu
Akdeniz’de tam bir egemenlik kurabildikleri sorusu
akla geliyor. Burada bunun ayrıntılarına girecek
değilim. Böyle bir soruyu gündeme getirmekle
yetiniyorum.
Venedik, Osmanlıların Balkanlarda ve Doğu
Akdeniz’de yayılması sırasında önemli toprak
ve adalarını elden çıkarmak zorunda kaldı. Ama
direndi. Bu direnme neredeyse XVIII. yüzyıla kadar
sürdü. Venedik, 1797 Campo-Formıo antlaşmasıyla
da tarihe karıştı. Bütün bu çalkantılara karşın eko-
nomik ve ticari ilişkiler sürüyordu. Simli kumaşlar,
yapma çiçekler, ayna ve cam eşya, kâğıt Venedik’in
Doğu’ya gönderdiği ürünlerin belli başlılarıydı.
Lüks mallara dayalı ticaret, saray için büyük önem
taşıyordu. Aynı zamanda bu eşya yüksek Osmanlı
bürokratları arasında da alıcı buluyordu. Klasik
dönemde Venedik’e satılan ürünlerin başında baha-
rat geliyordu. Daha sonra bunu kahve ticareti izledi.
Yün, pamuk, ipek, balmumu, zeytinyağı, tahıl, bal
ve peynir Venedik’in Doğu’dan ya da Balkanlardan
aldığı belli başlı ticari ürünler olarak görülmektedir.
Bu genel çerçeveyi çizdikten sonra sergiyi biraz
yakından tanımaya çalışalım:
Sergide yer alan eserler, uzun ve farklı bir
dönemi temsil etmektedir. XV. yüzyıldan XX. yüzyıl
başlarına kadar Lagün’de ve Boğaz’da, her iki baş-
kentte gelişen kültürün karşılıklı ilişkilerle beslen-
diğini sergilenen nesneler ortaya koymaktadır. XVI.
yüzyılda Akdeniz’in en büyük
tersanelerinden biri Venedik’te
öteki de İstanbul’da bulunuyor-
du. Her iki tersanede binlerce işçi
çalışıyordu. Unutmamak gerekir
ki Venedik, Türkiye açısından
büyük bir haber kaynağı idi.
İstanbul’dan giden haberler
buradan Avrupa’nın belli başlı
merkezlerine ulaşıyordu. Venedik
elçilerinin raporları ve yazışma-
ları bu iletişimde belirleyici rol
oynuyordu.
Kitaplar, el yazmaları,
tablolar, portreler, haritalar, por-
tolanlar, çiniler, işlenmiş deriler,
müzik aletleri, madalyonlar,
sikkeler, halılar, cam eşya, kumaş ve giysiler, ciltler,
panolar vb. iki dünyanın görkemini yansıtıyor.
Semavi Eyice’nin çalışmalarından tanıdığımız
Melchior Lorisch’in, 1559 yılında Galata sırtlarından
çizdiği ünlü İstanbul panaromasını bu sergide gör-
mek insana heyecan veriyor . Venedik elçiliğinde
görevli Govanni Francesco Rossini’nin kara kelem
İstanbul Panoraması da öyle. Rönesans insanı dış
dünyaya büyük ilgi duydu. İki kent arasında, deniz
ve kara yoluyla gidip gelen diplomatlar, kâtipler,
tercümanlar, bilim adamları, casuslar vb. bu ilginin
artmasına önemli bir katkıda bulundular.
Bu ilgi, pek çok kitap ve eşyada kendini
gösterdi. Yüzyıllar önce basılan ve bu sergide yer
alan kitaplar büyük bir değer taşıyor. Açıkça be-
lirtmek gerekiyor ki Türk kaynaklarında Venedik ve
Venediklilerle ilgili bilgiler sınırlıdır. Kimi Osmanlı
kaynakları Venedik Cumhuriyetinden ancak savaş
ve barış gibi ilişkiler bağlamında söz ederler. Piri
Reis, Kâtip Çelebi’nin verdiği bilgiler biraz daha
geniştir . Oysa Venedik kaynakları bu bağlamda
oldukça zengindir . Köklü bir Türk imgesi edebiyat-
tan güzel sanatlara, bale eserlerine kadar her alana
yansımıştır . XVI. yüzyılın sonlarından başlamak
üzere Venedik’de bir Türk Ticaret merkezi vardır
(Fondaco de Turchi). Buraya gidip gelen ve Venedik
sokaklarında dolaşan Türkler, halkın büyük ilgisini
çekiyordu. Matbaa Venedik’e erkenden girmiş ve
Arap harfleriyle kitap basımına girişilmiştir. Bu, yal-
nız Venedik için değil, diğer İtalyan kentleri için de
söz konusudur. Basılan Arap harfli kitaplar arasında
Kur’an-ı Kerim’in ilk sırada yer aldığını görüyoruz
. Fatih’in son yıllarında İstanbul’a çağrılan Gentile
Bellini’nin padışahın ünlü portresini çizdiğini ve
yine onun adına bir madalyon yaptığını biliyoruz.
Fakat padişahla ressam arasındaki görüşmeyi de
tarihçi Angiolello aktarmaktadır. Yine Osmanlı
tarih yazarı Paolo Giovio da Fatih’in tablosunu
gördüğünü yazmaktadır. Kaldı ki bu tarihçinin
Osmanlı padişahlarını kapsayan bir kitabı olduğunu
biliyoruz. Öyle sanıyorum ki bu kitap
bugün elde değildir. Bunun dışında
Sansovino ve Sagredo’nun tarih
eserleri de bu sergide yer alıyor.
Toderini’nin XVIII. sonlarına doğru
yazdığı Türk Edebiyatı Tarihi (3 cilt)
unutulmaması gereken bir eseri
de burada görmek olanaklı. Sergi
için hazırlanan eser kalıcı bir değer
taşıyor. Kitap yalnız sergideki mal-
zemeyi bize sunmakla kalmıyor aynı
zamanda çok önemli araştırmaları
da içeriyor. Belli başlı araştırmalar
G. Bellingeri, Suraiya Faroqhi, Vera
Constantini, Metin Kunt, Tülay
Artan’ın imzalarını taşımaktadır.
Bütün makaleler Türkçe ve İtalyanca
olarak iki dilde hazırlanmıştır.
Kâtip Çelebi, Tuhfetü’l Kibar’da İnebahtı Körfezi ve Savaşı, Osmanlı köke gemisi.
1...,42-43,44-45,46-47,48-49,50-51,52-53,54-55,56-57,58-59,60-61 64-65,66-67,68-69,70-71,72-73,74-75,76-77,78-79,80-81,82-83,...88
Powered by FlippingBook